yazarlar makaleler
Kim bu Kürt milliyetçileri?
17.09.2023

Necat Zanyar

a@aa

Kürtlük, Kürt’üm diyen, soyu sopu Kürt olan herkesin doğal kimliğidir. Bu doğal kimlik birkaç asırdır soykırım ve saldırı altında olduğundan, varlığını koruma güdüsünün doğal bir sonucu olarak Kürt davası ortaya çıkmış, Kürtlerde yaygın bir bilince karşılık gelen bu varlık mücadelesine Kürt milliyetçiliği denilmiştir.

Türkiye’de tüm kavramların içi boşaltıldığı gibi milliyetçilik kavramı da Türk ırkçılığı nedeniyle yaygın olarak ırkçılıkla özdeşleşmiştir. Kürtçede welatperwerî ve neteweperwerî denildiğinde olumsuz çağrışımları olmayan kavram, Türkçede kötü bilinmiştir.

Türkler için değil ama Kürtler için Türkçedeki bu kavram karmaşası Kürtlük bilincine sirayet etmiş, zamanla Kürdistan’ın kuzeyindeki Kürt fraksiyon ve hareketlerinin çoğunda “her türlü milliyetçilik” aynı potada görülüp reddedilmiştir. Bu nedenle pratikte Kürt milliyetçisi olanların çoğu, söylemde milliyetçilik karşıtı bir tutum benimsemiştir.

Çok basit bir Google aramasında Wikipedia’da Anthony Smith gibi disiplinlerarası milliyetçilik çalışmalarının kurucusu olan otoriteler kaynak gösterilerek milliyetçilik “belirli bir milletin çıkarlarını, özellikle egemenliğini ve özyönetimini kazanmayı, daha sonra bunu ilelebet sürdürmeyi amaçlayan ideolojik fikir hareketi” şeklinde tanımlanmıştır.

Asırlık deneyim ve mücadelelere rağmen Kürtlerin halen milliyetçilik gibi birçok temel konuda zihnen kaos ve karmaşa içinde olması sömürge toplum durumundan bağımsız değerlendirilemez.

Ancak bundan beteri, Kürt milliyetçiliğinin parsellenmesi ve anti milliyetçilik kisvesinde Kürtlüğe her türlü saldırıyı bizzat Kürt partilerinin normalleştirip meşrulaştırmasıdır.

Kürt milliyetçiliğini birilerine veya dar bir çevreye tahsis ederek şüpheli duruma düşürmek ve Kürt milliyetçiliğini tekeline almak Kürtlerin önündeki iki güncel handikaptır.

Egemenlik hakkından yoksun bırakılmış, tüm değerleri talan edilmiş, dili ve kültürü asimilasyon kıskacına alınmış uluslar için milliyetçilik (veya milliyetperverlik) kimseye tapulanamayacak ortak alanların başında gelir. Bu alanda dalgalanan bayraklar, başı göğe değen heykeller, sanat ve hafıza abideleri olur ama buraların sahibi, müdürü, bekçisi, noteri olmaz. Herkesindir, herkese açıktır.

Oraya gelen, o havayı soluyan herkes oranın sahibidir. Ancak her rüzgârı fırsata çeviren, boş bulduğu her alanı parselleyen, şehre yeni gelmiş saflara tarihi binaları, köprüleri kendi malıymış gibi satan düzenbazlar hep olmuştur. Allah’ı, peygamberi üzerine yapanların olduğu bir coğrafyada, Kürtlüğü ve Kürt milliyetçiliğini tekeline alma girişimleri de olacaktır.

Özellikle sosyal medyada Kürt milliyetçiliği etiketini çok hor kullananların olduğu bir gerçek. Özünde devletçi ve dinci kimi profiller de düşmanlık saikiyle Kürt milliyetçiliğini maske olarak kullanabilmektedir. Bulanık suda avlanan çok olur. Kürtler bu konuda “Ji dizan re şevreş pir in” (Hırsıza karanlık gece çok) der. Ancak bu durumu sebepleriyle doğru bir şekilde analiz edemezsek, yanlış sonuçlar elde ederiz.

Öncelikle Kürt milliyetçiliğinin kolay istismarı, Kürt siyaset yelpazesinin milliyetçilik kavramına şüpheyle bakmasından kaynaklanmaktadır. Kürt milliyetçiliği babında suçlanacak birileri varsa en başta Kürt aydınları ve siyasileridir.

İstismar varsa, fitne parmakları karışıyorsa bunu minimize etmenin yolu basittir: “Derîyê xwe asê bike, cîranê xwe diz dernexe”. Bir yandan Kürt davasına dair her şeyi delik deşik edip laçkalaştıran, Kürt davasının çözümü için toplanan enerji ve desteği başkalarına ve başka alanlara peşkeş çeken, Kürtlüğün yerine ikame kimliklere sığınanlar, diğer taraftan birilerinin Kürtlük istismarından bahsedemez.

Yine bir kısım Kürt gencinin Kürt milliyetçiliğini fanatik bir forma büründürmesi, Kürt mücadelesinin yaşadığı derin Kürtlük krizinin sonucudur. Buna etki-tepki veya dinsizin hakkından imansız gelir diyalektiği diyebiliriz. Ya da bir tür ektiğini biçmek. Konuşan, yapıcı eleştirilerde bulunan Kürt aydınlarını en ahlaksız iftira ve saldırılarla suskunluk sarmalına mahkûm eden bir Kürt denetçiliği, bundan farklı bir seviyeyle karşılaşmaz!

Belki de Kürtlüğü boğmak isteyenlerin istediği tam da budur. Kürtlüğü, kendi kendini tüketen bir cendereye mahkûm etmek.

Burada temel sorumluluk ana akım Kürt siyasetinindir. Kitleyi domine eden, gücü elinde tutanların Kürtlük adına bir endişesi varsa ve mevcut Kürt milliyetçiliğini yanlış ve yetersiz buluyorlarsa daha iyisini ortaya koyarak karşılık verirler. Bir yandan Kürtlükten kaçıp diğer taraftan Kürt milliyetçiliğine ayar vermek aymazlıktır.

Kürt milliyetçiliğini istismar yönelimi ile Kürt milliyetçiliğini kötü gösterme yönelimi, gerçekte birbirini besleyip aynı amaca hizmet eden kutuplardır.

Ulus milliyetçiliğini dar bulup parti milliyetçiliğine sığınanlar, ulusal davayı marjinalleştirmek için, Kürt milliyetçiliğini sosyal medyadaki sayılı hesaplardan ibaret göstererek saldırıya açık hale getirmektedir.

Kürt ulusallığına kasteden bu saldırganlık, ana akım Kürt hareketi medyası ve sosyal medyada gittikçe egemen dile dönüşmektedir. Artık “Kürt milliyetçiliği de Türk milliyetçiliği de kötüdür” ve “kendilerine Kürt milliyetçisi diyenler” şeklindeki terkipler sıklıkla kullanılmakta, her fırsatta Kürt milliyetçiliği tahkir edilerek, Kürtler altındaki dalı kesen, kendi kuyusunu kazan bir duruma düşürülmektedir.

Oysa Kürt milliyetçiliği hiçbir kişi ve çevreye indirgenemez. Yapılan anketler Kürt milliyetçiliğinin güçlü bir toplumsal karşılığı olduğunu göstermektedir. Sözgelimi KSC ve Rawest Araştırma’nın verilerine göre Kürtlerin %19'u hiç milliyetçi olmadığını söylerken, %81'i az veya çok milliyetçi olduğunu söylemektedir.

Kürt milliyetçiliğinin temel talepleri kendi kaderini tayin ve Kürtlerin egemenlik hakkıdır. Bunlar, milyonları bulan Kürt kitlelerinin temel talepleridir. Nitekim Etnisite ve Milliyetçilik Araştırmaları Derneği'nin verilerine göre Kürtler arasında özerklik talebi 2011'den 2013'e kadar %55'ten %66'ya yükselmiştir.

Türkiye’de en az 30 milyon Kürt olduğu düşünülürse, en kötü durumda bile 15 milyon kişinin Kürt milliyetçisi olduğu söylenebilir. Ülkedeki despotizm, Kürt milliyetçiliğinin örgütsüz olması ve su başlarının tutulmasından kaynaklı kendini gerçekleştirememe, bu gerçeği ortadan kaldırmamaktadır.

“Raya xwe bide xwe” (oyunu kendine ver) bilinciyle hareket eden milyonlar başta olmak üzere, Kürtlük bilinci olan her Kürt, doğal olarak neteweperwer yani Kürt milliyetçisidir. Bu geniş yelpazede her türden insan da, istismar da bulunacaktır. Birilerini bahane ederek Kürt milliyetçiliğine saldırmak Kürtlüğe saldırmaktır. Bunu da en çok Kürtlüğünden kaçıp ikame kimliklere (din, sol, cinsiyet, ekoloji, hümanizm vs) sığınanlar yapmaktadır.

Kürt milliyetçiliği, Kürdistan’ı sömürenlerden beridir. Silikleştirilemez ideallere sahiptir. Kürtlerin egemenlik ve ulusal devlet hakkı bunların başında gelir.

Kürt milliyetçiliği tüm ileri değerlerin savunucusudur. Kadın hareketinden çevre bilincine, her türlü özgürlükten farklı düşünce ve inançlara, tüm yaşam biçimi ve bireysel tercihlerden herkesle barış içinde yaşama, modern ve medeni dünyanın tüm kazanımlarını sahiplenir ve savunur. Kürtleri coğrafi bölünmüşlük, kültürel farklılık, dil, diyalekt, din ve mezhep temelinde ayrıştırmaz, Kürtlüğü hiçbirine indirgemez. Zayıf ve güçsüz olana pozitif ayrımcılık uygular.

Bir Kürt, herhangi bir nedenle milliyetçilik kavramını kullanmayabilir ancak Kürt milliyetçiliğine hiçbir bahaneyle karşı duramaz. Doğal kimlikleri nedeniyle yaşadıkları ağır travmalar, Kürtleri birçok konuda mazur kılar. Kur’an 4/148’de “Allah, zulme uğrayanlar dışında, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez” denilerek zulme uğrayanların bazı konularda istisna olduğu belirtilmiştir.

Açlıktan ölmek üzere olanla, obez olanın yemek talebi aynı şey değildir. Haneye tecavüz edenle, hanesini savunanın güç kullanması aynı şey değildir. Kürt milliyetçiliği Kürtlerin varlık mücadelesidir.

Milyonlarca Kürt’ün siyasal taleplerinin ortak adı olan Kürt milliyetçiliğini sayılı kişi ve çevrelere indirgeyerek mahkûm etmeye çalışanların kimliği ve niyeti ne olursa olsun, yapılan Kürt düşmanlığıdır.

Ulus bilincinin zirvede olduğu bir çağda Kürtler, “Kurmê darê ji darê ye” (Ağacın kurdu ağaçtandır) şeklinde ifade edilen kronik hatalarını tekrarlayarak, çağın ruhunu ıskalamamalı. Kürt aklı, Kürtlük bilincini tarihi ve toplumsal temelleri üzerine kurup siyasal ve bilimsel dayanaklarıyla ayağa kaldırmalı, Kürt milliyetçiliği Kürtler için tarihi misyonunu icra etmelidir.

Rudaw

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar