2025-01-18
Prof.Dr. Bilal SAMBUR
İnsan, manevi bir varlıktır. İnsanın manevi oluşu demek, bir dine, tarikata, mezhebe, kimliğe veya külte mensup ve bağımlı olması demek değildir. Maneviyat, insanın sürekli hayat nefesiyle, coşkusuyla ve tutkusuyla dolu olması demektir. İnsanın maneviliği, insanın sürekli olarak insanlığına ve doğaya canlı bir nefesle hayat vermesi demektir. Hayata dokunmayan, canlandırmayan ve diritmeyen hiçbir şey, maneviyat olarak nitelenmeyi hak etmemektedir. Maneviyyat, bireyin sürekli olarak duygusal, duyusal ve düşünsel olarak yaşadıklarını aşarak hayatını diriltmesi ve kendisinin yeni bir benlik durumu yaşamak için yeni bir durum yaratma arayışında ve çabasında olması demektir. İnsanı dar doğmalara, yüzyıllar öncesinin kaynaklarına ve modellerine hapseden, insana sürekli olarak tepeden bir şekilde yüce otoriteler adına buyuran ve emreden hiçbir yol ve yaklaşım, maneviyat olmadığı gibi, insana diri ve diriltici bir hayat nefesi de üflememektedir. İnsan hayatı ve maneviyatı, sadece insana aittir. Bireyin dışında insana dayatılan ve kurgulanan bütün yollar, bireye yabancı olan, maneviyat niteliği taşımayan, insanın kişiliğini ve hayatını kontrol, yönetmek ve yönlendirmek amcı taşıyan ikinci el, sahte, ahlak dışı, akıl dışı ve otoriter nitelikteki kurgulardır.
Bireyin kendisine ve hayatına yaşam nefesi üflemesi demek, kişinin hayatını değiştirmeye, geliştirmeye ve çeşitlendirmeye açık olması demektir. Değişim, gelişim ve çeşitlilik olmadan maneviyat ve insanlaşma olmaz. Hayata giden yollar, sürekli olarak değişimden, gelişimden ve dinamizmden geçmektedir. Değişime hayır diyerek, değişmeme üzerinden hayata giden yolları kapatarak tek doğru hayat yolu olduğu şeklinde bir iddiade bulunmak, insanı yalana, yanlışlığa, yanılgıya ve yanılsamaya mahkum etmektir. İnsanın değişimine, gelişimine ve yenilenmesine engel koyan, yasaklayan ve sınırlar koyan bütün yıkıcı kabullerden, doğmalardan, kalıblardan ve kurgulardan kişinin kendini uzaklaştırması ve özgürleştirmesi, çok önemli bir ihtiyaçtır. Maneviyat, insanın hayatında sürekli olarak değişimler ve gelişmeler gerçekleştirmesi demektir. Maneviyat, değişmektir ve gelişmektir. İnsan hayatında değişmeyen hiçbir şey yoktur. Hiçbir değer, fikir, kaynak, kurum, yorum, gelenek, kimlik ve kalıb, değişmemek şeklinde bir ayrıcalığa sahip değildir. Maneviyat, kişinin bulunduğu zaman ve mekan şartları içinde kendine dair her şeyi sürekli olarak değiştirmesi, yenilemesi ve tazelemesidir. Değişim ve gelişim olmadan bireyin, maneviyat yoluyla hayatında fark yaratması, insanlığa ve doğaya katkıda bulunan tecrübeler yaşaması mümkün değildir.
Korku üzerine kurulan bir maneviyat dünyası olamaz. Maneviyat, aşk, akıl, umut ve tutku üzerine yükselen bir tecrübedir. İnsanları yüce ve aşkın güçler adına korkutarak onları hayatlarından vazgeçirmeye çalışmak, insanlığın derin bir akılsızlık, ahlaksızlık ve adaletsizlik çukuruna yuvarlanmasına neden olmaktadır. Maneviyatın amacı, yeryüzünde bu dünya hayatı içinde kişinin kendi varoluşunu gerçekleştirmesidir. Hayat, bir defa yaşanacaktır. Kişinin bir daha kendini gerçekleştirme imkanı olmayacağı sahte dünyalar ve hayatları kurgulayarak onları nihai hedef ve değer haline getirmenin, hiçbir gerçekliği ve geçerliliği yoktur. İnsanı sürekli olarak yaşadıklarından dolayı cezalandırılacağı tehdidiyle korkutan, insanı hayattan ve dünyadan vazgeçirmeye çalışan yol ve yaklaşımlar, insanı yozlaştırmakta, taşlaştırmakta ve köleleştirmektedir. Maneviyat, korku değildir. Maneviyat, umutla ve aşkla hayatı, bu dünyada özgürce, akıllıca, düşle, düşünceyle ve duyarlı bir şekilde yaşamaktır.
Hiçbir kurum, kişi ve kaynak, insan hayatı üzerinde bir otoriteye sahip değildir. İnsan üstü veya ötesi olarak kurgulanan hiçbir kurgu, insan hayatına hükmetme ayrıcalığına sahip değildir. Yeryüzünde yazılan bütün kaynaklar, söylenen bütün sözler ve icat edilen bütün kurumlar, insan tarafından yapılmıştır. İnsanın dışında yeryüzünde insan ötesi ve üstü bir otorite mevcut değildir. Hiçbir kişi, kurum, grup veya yapı, insanüstü olduğunu iddia edip insanın maneviyatına, ruhuna, kişiliğine hükmetme, yönetme ve yönlendirme hakkına, pozisyonuna ve ayrıcalığına sahip değildir. Maneviyat alanında otorite yoktur. Maneviyat alanında tek belirleyici olan kişinin bilgisi, aklı, ilgileri, idealleri, emeği ve birikimidir.
Yeryüzünde varolan her şey insanidir. Yüce, değerli, anlamlı ve gerçekçi olan, insani olandır. İnsanın dışında yüce, tartışılmaz, ulaşılmaz, sorgulanmaz hiçbir şey yoktur. İnsan, kendi hayatını, başkalarının bütün tecrübelerini ve doğada olup bitenleri, sürekli olarak sorgulama, düşünme, yorumlama ve açıklama imkanına sahiptir. Maneviyat, insanın, insanı, insanda ve doğada yaşaması demektir. Maneviyat, insan dışı, üstü ve ötesi hiçbir kurguda yaşanmaz. Maneviyatın ölçüsü ve merkezi, insandır.
Hayata nefes vermek, kişinin kendi hikayesini yazması anlamına gelmektedir. Başkalarının hikayelerini dinleyerek, uydurulmuş masalları ve menkıbeleri dinleyerek ve inanarak kişinin kendi hikayesini yaşaması ve yazması mümkün değildir. Ariflerin ve velilerin menkıbelerini dinleyerek, maneviyat yaşanmaz. Maneviyat, menkibe ve kıssa değildir. Maneviyat, kişinin bütün dikkatini, bilgisini ve emeğini kendi üzerinde odaklaştırarak sahici bir hayat hikayesi yazmasıdır. Maneviyat, yüzyıllar önce yaşamış insanlarla ilgili uydurulmuş kıssalar, menkıbeler ve masallar değildir. Maneviyat, şu anda canlı olarak yaşayan bireyin, dinamik bir şekilde kendi hikayesini yaşayarak yazması tecrübesidir.
Hiçbir dini grup, kurum, kişi ve kaynak ilahi niteliğe sahip değildir. Kendilerine şeyh, kutup, müceddit, üstad, hoca, alim, fakih, sufi ve veli gibi sıfatlar verilen kişilerin hiçbirinin Tanrı’yla özel bir ilişkisi olmadığı gibi, ilahi nitelikte bir statüleri, görevleri ve tecrübeleri yoktur. Maneviyat, din adamları sınıfının, kurumunun veya grubunun tekelinde değildir.
Maneviyat, kutsallık demek değildir. Maneviyat, insan üstü ve ötesi olan ve oluşturulan bir tecrübe değildir. Maneviyat, insanın içinde, ruhunda, kalbinde, aklında ve bedeninde yanan ve yaşanan bir tecrübedir. Birey, maneviyatı kendi içinden başlayarak doğaya ve dışarıya yayılacak şekilde yaşamalıdır.
Din, tarih değildir. Dinler, kıssalardan oluşan anlatımlardır. Kıssa olmadan din olmaz. Dinler, tarihi, kıssaların geçerliliğini ve güvenilirliğini arttırmak için kullanabilecekleri bir zemin olarak görmektedirler. Maneviyatta, kıssa yoktur, kişi vardır. Her maneviyat tecrübesi, bireyin kendini özgürce geliştirmek için yaptığı bir girişimdir. Maneviyatta kıssa, tarih değil, bizzat kişinin kendisidir. Kişi, maneviyatıyla kendindeki farklı anlam dünyalarını keşfedebilir. Maneviyat, insanın içindeki sınırsız nitelikteki açık imkan alanlarıdır.
İnsanın kendi dışındaki, üstündeki ve ötesindeki hiçbir kişiyi, grubu, otoriteyi ve gücü ikna etmek, değiştirmek, itaat etmek ve tatmin etmek için özel çaba göstermesine, yalvarmasına, yakarışlarda bulunmasına, ritüeller uygulamasına gerek yoktur. İnsan, sadece kendisini sürekli olarak değiştirmeye ve yenileme çalışmalı ve ikna etmelidir. Bireyi, dışarıdan hiçbir güç değiştirmeyeceği gibi, bireyin de dış dünyayı değiştirmesi mümkün değildir. Gerçek maneviyat, insanın sahici bir şekilde sürekli olarak kendini değiştirmek için emek sarf etmesidir.
İnsan, kendi kişiliğini, ruhunu ve bedenini hep dışarıya yansıtma, kendini hep hayali varlıklarda görme eğilimindedir. Hayali veya gerçek hiçbir varlık, insanın gerçek aynası olamazlar. Maneviyat, kendimizi kendimize ayna yapma tecrübesidir. İnsanları haklı-haksız, inanan-inanmayan, lanetli-seçilmiş şeklinde kategorilere ayırmak, kendi mensup olduğumuz kimliği ve kültürü yüceltmek, kendimizi dünyanın merkezi haline getirmek maneviyat değildir. Bireyler, bütün sadelikleriyle, tevazularıyla ve akıllarıyla kendilerini başkalarında değil, kendilerinde görme olgunluğuna ermek için çaba sarf etmelidirler.
Hiçkimse doğuştan belirli bir inanca mensup olarak doğmamaktadır. Herkes, doğduktan sonra ailesi ve toplumu tarafından öğretilen inancı, kimlik ve kültür olarak benimsemektedir. Maneviyat, insanın içinde doğup büyüdüğü kültürü, inançları, kimliği ve kalıpları aşma çabasıdır. Maneviyat, bireye aile, eğitim, toplum ve kültür tarafından empoze edilen bir şey değildir. Maneviyat, kişinin özgürce kendi tercihiyle kendini keşfetme, anlama, değiştirme ve geliştirme serüvenidir.
Maneviyat, hakikat tekelciliği değildir. Maneviyat, hakikat benim inancımdır demek değildir. Maneviyat, hakikat arayışıdır. Maneviyat, tek bir pozisyonun, inancın veya kimliğin tek doğru ve hakikat olduğunu savunmaz. Maneviyat, insanın kendisinde, dışarıda ve doğada olan aydınlık ve karanlık tarafları sürekli olarak keşfetme, anlama, açıklama ve arınma arayışıdır. Maneviyat, hak ve hakikat adına tek bir görüşün veya grubun partizanlığını veya fanatikliğini yapmak değildir. Maneviyatın olduğu yerde fanatizm, fanatizmin olduğu yerde maneviyat olmaz.
İnsanda olumlu ve olumsuz eğilimler birlikte bulunmaktadır. Maneviyat, insanın karanlık, kirli ve kanlı tarafını inkar veya ihmal etmez. Maneviyat, insanın kendi karanlık tarafını tanıyarak, karanlık eğilimlerini akılla, bilimle, sanatla, felsefeyle, edebiyatla, müzikle, sevgiyle, hukukla, eşitlikle eğitmesi ve medenileştirmesidir. Maneviyat, medeni insan olmak için içindeki vahşetle mücadele etme tecrübesidir.
Maneviyat tecrübesinde amaç, cehennemde yanma cezasından kendini korumak veya cennete gitmek değildir. Maneviyatın amacı, insanın özgürlük, barış, adalet ve onur çerçevesinde aklen, ahlaken, zihnen ve kalben, kendi insanlığını, yani kendini gerçekleştirmesidir. Bir dine veya ideolojiye inanmanın bizzat kendisi, insanı, akıllı, ahlaklı ve haklı yapmamaktadır. Ahlak, akıl, vicdan, barış, özgürlük ve mutluluk, ancak insanın kendini gerçekleştirme çabasıyla elde edinilebilir.
Maneviyat, yanılmazlık ve masumiyet demek değildir. Hiçkimse, kendi maneviyat tecrübesinin ve bilinç düzeyinin bütün insanlar için geçerli tek otorite ve kaynak olduğunu söyleyemez. Yanılmaz, hatasız ve günahsız hiçbir otorite yoktur. İnsan, eksik ve hatalı olduğu gibi, onun maneviyat tecrübesi de hatalarla ve eksikliklerle dolu olacaktır. Maneviyat demek, insanın sürekli olarak hatalarının, yanılgılarının, yalanlarının, çarpıklıklarının ve çelişkilerinin farkında olmak için uyanık olma halini korumasıdır. Maneviyat, uyutmaz, uyandırır ve uyarır. Maneviyat, insanı içeriden uyarmakta, harekete geçirmekte ve farkına vardırmaktadır. İnsanın, iç dünyasında ve vicdanında değişim yapmak için, ruhuna ve zihnine hükmeden kendini yüceleştiren dışsal otoritelere ihtiyacı yoktur. Maneviyat, merkezi bir otoriteye ve mekanik bir şekilde düzenlenmiş bir programı körü körüne taklit etmeye bağımlı değildir. Anlamlı, ahlaklı, akıllı ve işlevsel bir maneviyat tecrübesi için sevgi, özgürlük, umut, akıl, eleştirellik, şüphe, empati ve aşk yeteneklerini ve kapasitelerini sürekli olarak geliştirmek için emek sarf etmek lazımdır.
Maneviyat, emek ister, çünkü maneviyat, tecrübe edilmesi zor bir sanattır.
Deng Dergisi, sayı:134