Kapitalist toplumda üretimle ihtiyaçlar
arasındaki bağ kopmuş durumdadır. Üretimle amaçlanan insan ihtiyaçlarını
karşılamak değil, kâr etmektir. Veya aynı anlama gelmek üzere üretimin aslî
(birinci) amacı insan ihtiyaçlarını karşılamak değildir… Üretilen şeyler
satıldığında amaç gerçekleşir ki, ona realizasyon deniyor… Satılmadığı
sürece üretilen şeyin hiçbir değeri yoktur. Aslında bu sapma insanlık ve
uygarlıklar tarihinde bir ilkti, araçlarla amaçların tersyüz olması, öküzün
arabanın arkasına koşulmasıdır… Oysa,
üretimin bir ihtiyacı karşılamak amacıyla yapılması, ilişkinin yönünün ihtiyaçtan
üretime doğru olması gerekirdi… İşte şimdilerde, zararlı, değilse lüzumsuz, insan
refahıyla ilgisi olmayan yüzbinlerce, milyonlarca şeyin piyasaları, AVM’leri,
evleri, ortalığı kaplamasının nedeni bu…
Bir şey daha var: Kapitalizm sınırsız
büyüme, genişleme, yayılma eğilimine ve dinamiğine sahiptir… Lâkin bu
dünyanın kaynakları sınırlıdır… Bir zaman geliyor -şimdilerde olduğu gibi-
sınırsız üretim, saçma tüketim doğal kaynakların duvarına dayanıyor… Bir
kapitalist işletme için yıkıcı, vahşi rekabet ortamında var olabilmenin koşulu,
sermayeyi sürekli olarak büyütmektir. Her seferinde daha çok üretme zorunluluğu
var… Kapitalizm her ileri aşamada sosyal eşitsizliği derinleştiriyor, zengin-yoksul
uçurumunu, kutuplaşmayı büyütüyor. Toplum çoğunluğu en temel ihtiyaçlarını
asgari düzeyde bile karşılamakta zorlanırken, üretim, parası olanlara, varlıklı
kesimlere, toplumun sırtından zenginleşen mutlu azınlığa yöneliyor… Esasen kapitalist bir parazittir… “Turizm
Cenneti’ Bordum’da bir villanın mevsimlik kirası neden 7 milyon TL… Eğer
birileri birkaç ay için 7 milyon TL ödeyebiliyorsa, başkalarının da mütevazı
bir konutun kirasını ödemekte zorlanmasına şaşmak niye?
Neyin önemli, neyin önemsiz, neyin yaşamsal
olduğunu Corona Virüs (Covid-19) ve Büyük Deprem göstermiş
olmalıdır… İnsanların karınlarını doyurmaya, temiz suya, ekmeğe, giyinmeye,
ısınmaya, barınmaya, vb… ihtiyacı varken, öncelikle ‘temel ihtiyaçların’
karşılanması gerekirken neden onca saçma, ‘gereksiz’, zararlı şey üretilip-satılıyor?
Modern teknoloji sayısız ıvır-zıvır üretmeyi ve satmayı başarıyor da insan
yaşamı için vazgeçilmez olan iki şeyin, suyun ve gıdanın uygun koşullarda
sağlanmasını engelliyor. Oysa bu dünyada otomobil, cep telefonu, mikrodalga
fırın, Christian Dior parfümü, elektrikli diş fırçası, biber gazı, S-300, F-35
savaş uçağı, kimyasal-biyolojik silah, vb. olmadan yaşamak gayet mümkündür…
Lakin içecek temiz su, sağlığa uygun gıda olmadan mümkün değildir…
Bu dünyada neden milyonlarca insan açlıkla
cebelleşiyor, yeterli gıdaya ulaşamıyor… Tarımsal üretim insanları doyurmak için
değil, kapitalistlerin kârını artırmak için yapıldığı için… İstanbul’da,
Ankara’da yaklaşık 2 milyon boş konut olduğu söyleniyor… Bu, 7-8 milyon ailenin
barınma ihtiyacını karşılamaya yeter… Depremde milyonlar soğukla, açlıkla,
susuzlukla cebelleşirken orada onca konut neden boş duruyor? Bu kadarı bile
kapitalizmin ne kadar irrasyonel ne kadar saçma bir sistem olduğunu göstermiyor
mu? Sizin barınma ihtiyacınız neden kapitalistlerin kâr aracı oluyor… Eğer konut
da bir “meta”, bir kâr aracıysa neden olmasın!
Fakat hepsi bu kadar değil. Kapitalistlerin
ürettiği konutlar çürük… İlk depremde yıkılıyor… Neden? Sağlam konut yaparlarsa
daha az kâr ederler… Çürük konut daha çok kâr demektir… Elbette suçun tamamını
inşaat müteahhitlerine fatura etmek yeterli olmaz… Burjuva politikacılarının ve
bürokratik kadroların dahli olmadan o insanlık suçunu işleyemezlerdi… Elbette
burjuva devletin misyonunun gereğini yapması işin doğası gereğidir… Siz hiç kutsanıp,
yere göğe konmayan kapitalist devletin ne olduğunu, aslında kimin,
neyin hizmetinde olduğunu tartışmaya cüret eden bir burjuva politikacısı
gördünüz mü?
Burjuva iktisatçıları ve burjuva
politikacıları ağızlarını her açtıklarında kapitalizmin -ki, onlar kapitalizm
demezler, piyasa ekonomisi derler- gelmiş-geçmiş en rasyonel, en akla
uygun sistem olduğunu söylerler… Öyle rasyonel bir sistem ki, şu kadarcık
zamanda insanlığı ve uygarlığı tam bir yok oluşun eşiğine taşımış bulunuyor… Eğer
şimdilerde bir sürdürülemezlik durumu veya aynı anlamda bir uygarlık
krizi ortaya çıkmışsa, bunun nedeni rasyonelliğinden asla şüphe edilmeyen
lânet olası kapitalizmden başkası değildir…
Kapitalizm, ücretli emek (işçi) sömürüsü, ücret
(karşılığı) ödenmeyen kadın emeği sömürüsü, sömürge haklarının (şimdilerde Güney
diyorlar…) sömürüsü ve doğa yağmasıyla yol alan bir sistemdir… İnsana ve
doğaya zarar vermeden yol alması mümkün değildir ve şimdilerde artık yol
alamıyor, patinaj yapıyor… Tabii burjuva politikacıları ve akıl hocaları
‘konunun uzmanları’ (bizde üç çeşit uzman vardır: 1. Konunun uzmanları;2. Her
konunun uzmanları; 3. Yerli ve milli uzmanlar…) her şeyin yolunda
olduğundan şüphe etmiyorlar… Ufak-tefek sorunlar yaşansa da kutsal piyasa
ekonomisi dahilinde işlerin yoluna gireceğini inançları tam… Siz o
anlı-şanlı uzmanların ağızlarından hiç kapitalizm, kolonyalizm, emperyalizm,
sömürü… kavramlarının çıktığını duydunuz mu?
Eğer bugün bir iklim krizi ortaya
çıktıysa, biyolojik çeşitlilik hızlı bir tempoyla yok oluyorsa, dünya hızla yaşanmaz
bir yer haline geliyorsa, bunun biricik nedeni insana ve doğaya düşman kapitalizmdir…
Kimse kendini aldatmasın… Bu saçma üretim,
şımarık tüketim, sefil yaşam dahilinde sorunlar çözülebilir değil… Radikal
bir paradigma değişikliği olmadan, vakitlice aracın rotası
değiştirilmeden, insana ve doğaya düşman olmayan yeni bir uygarlığın yolu
aralanmadan insanlığın ve uygarlığın bir geleceği olmayacak… Her gün yaşananlar
olmadığını göstermiyor mu?.. Ayağa kalkma zamanı gelmedi mi?