yazarlar makaleler
ULUSLARARASI KAMU HUKUKU BAKIŞ AÇISI İLE TRÜKİYE–IRAK-GÜVENLİK PORTOKULU VE KÜRTLER
9/27/2024

Şeyhmus Özdemir

aa@aa

Irak devleti ile Türk devleti arasinda 15 Ağustos 2024 tarihinde imzalanan “tarihi askeri mutabakat zaptı” (güvenlik protokolu) imzalanmasından sonra Rudaw internet sitesinde 10 maddelik Muhtıranın içeriği hakkında bir haber yayınladı. Bu habere göre protokol iki ülkenin Savunma Bakanları tarafından imzalandığı belirtiliyordu. Ayrıca bu protokole kürdistan Bölgesi Yönetimi ve Irak Haşdi Şabi de dahil edilmiş olduğunu öğrenmiş olduk. Bu Günvenlik portokolu (mutabakat muhtırası veyahut memorandum, ne derseniz deyin) Kürt çevrelerinde hala tartışılıyor ve bazıları bu protokolün bağlayıcılığı yok diyerek olayı muhtemel sonuçlarını minimize ederken, bazılarıda bu güvenlik protokolün bağlayıcı olduğunu ve Güney Kürdistan’ında bu protokule dahil edilmesini kürtlerin kendi ayağına kurşun sıktığına kadar vardırıyorlar.
Peki Uluslarası kamu hukuku bu konuda ne diyor? Uluslararası kamu hukuku konusu olan bu bölgesel ve devletler arası imzalanan protokul (askeri güvenlik protokulü) bizi uluslararası kamu hukuku tanımlanmasına zorluyor.
Uluslararası kamu hukuku, uluslararası hukukun özneleri (Devletler ve uluslararası kuruluşlar) arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bütününü ifade eder. Öte yandan, uluslararası hukuk birçok Devlet arasındaki işbirliğinden doğar. Anlaşmalar her zaman çeşitli devletler veya uluslararas kuruluşlar arasındaki müzaker ve işbirliği çabalarının bir sonucudur.
Uluslararası düzeyde yürürlükte olan bağlayıcı kurallar kaynağını anlaşmalarda, uluslararası geleneksel hukukta ve hukukun genel ilkelerinde bulur. Klasik anlamda uluslararası kamu hukuku, Devletler için Devletler tarafından tasarlanmıştır. Zamanla uluslararası kuruluşların rolü giderek büyümüştür. Yalnızca uluslararası hukuk kapsamındaki hak ve yükümlülükleri üstlenmekle kalmamışlar, aynı zamanda çok taraflı hukuki belgelerin çoğu bugün bunlar bünyesinde müzakere edilmektedir.
Bu bağlamda, protokol, uluslararası kamu hukukunda yasal gücü olan veya olmayan yazılı bir belge olduğunu söyleyebiliriz. Yasal bağlayiciliği (contraignant) ve hukuki etki (effet juridique) doğurabilecegi gibi, terside düşünülmelidir.
Bir anlaşmanın, veyahut bir protokolun bağlayıcı bir uluslararası akte olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini bilmek veya yalnızca bağlayıcı olmayan bir niyet beyanı olarak değerlendirmek; başlığına değil, içeriğine (texte) ve tarafların irade beyanına bakılmalıdır. Bu tip isimlendirmelerin ilgili metnin hukuki niteliği üzerinde bir etkisi olmaz demek gerekiyor.
Öncelikle bir belgenin bağlayıcı olabilmesi için, tarafların hak ve ödev yaratma niyetinde olmaları gerekir. İkincisi, belgenin anlaşma yapma yetkisine sahip Devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından imzalanması gerekir.
Genel bir terim olarak Antlaşma": "Antlaşma" terimi, belgenin resmi adı ne olursa olsun (Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi madde 2/1) , uluslararası devletler ve kuruluşlar arasında akdedilen, uluslararası hukuk kapsamında bağlayıcı olan tüm belgeleri belirtmek için genel anlamda düzenli olarak kullanılmaktadır. Uluslararası Antlaşmaların kapsamlı (exhaustive) olmamakla birlikte, bunlar Antlaşma (Traité), Sözleşme (Convention), Anlaşma (Accord), protokol (protocole), uluslararası anlaşma, tutanak, memorandum, nota değişimi, mektup değişimi, pakt, ortak tebliğ, nihai karar, deklarasyon, ortak deklarasyon vs, gibi sıralanabilinir.
Tüm bu isim vermeler eşdeğerdeler ve belirli bir alanda uluslararası düzenlemeler oluşturmak amacıyla Devletler arasında veya Devletler ile uluslararası kuruluşlar arasında imzalanan bir anlaşmayı belirtirler.
Uluslarası kamu hukukunda bir çok protokol anlaşma hükmünde alışık olduğumuz içerikler taşımaktadır ve mevcut bir uluslararası anlaşmayı tamamlayan bir anlaşma olarakta anlaşılmalıdır.
Yukarda da söylendiği gibi, uluslararası kamu hukukunda protokul yasal gücü olan veya olmayan yazılı bir belge:
• Uluslararası bir konferans bağlamında bir protokol, hazır bulunan tarafların taahhütlerini ve anlaşmalarını belirten bir tutanak belirler. Metonimi olarak, bir protokol anlaşmanın kendisine atıfta bulunur,
• Mutabakat zaptı, müzakereciler tarafından alınan kararların bir kaydıdır;
• Ek bir protokol, bir anlaşmayı veya sözleşmeyi değiştiren veya tamamlayan hukuki bir muameledir (acte juridique).
Aşağıdaki örnekler bize bu konularda fikir verdiği gibi, bu kapsamda olup hukuki sonuç doğuran (effet juridique) ve bağlayıcı (contraignant) olan protokollerdir:
• Kyoto Protokolü sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır;
• Maputo Protokolü kadın haklarına ilişkin uluslararası bir anlaşmadır;
• Montreal Protokolü ozon tabakasını korumayı amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır;
• Nagoya Protokolü biyolojik çeşitlilik konusunda uluslararası bir anlaşmadır;
• Protokol I “Uluslararası silahlı çatışma mağdurlarının korunmasına ilişkin 8 Haziran 1977 tarihli 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek Protokol”
• Protokol II “Uluslararası olmayan silahlı çatışma mağdurlarının korunmasına
ilişkin 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek Protokol”
• Protokol III “Ek ayırt edici amblemin kabulüne ilişkin 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek Protokol, 8 Aralık 2005”
• Afrika'da Kadın Haklarına ilişkin Maputo Protokolü, 2003. Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartına ek bir protokoldür (Nairobi, 1981).
Görülleceği gibi bu protokoller imzacı taraflar açısındah bağlayıcı olduğu gibi hukuki etki de doğurmaktadırler.
Bilinmelidir ki bir anlaşmaya taraf olabilmek için, ilgili Devletin anlaşmada yer alan yasal hak ve yükümlülükleri üstlenme isteğini somut bir eylemle ifade etmesi gerekir; anlaşmaya "bağlı olmayı kabul etmesi" gerekir. “Bağlayıcı kanun”(norme contraignante) ile uluslararası hukuki bir taahhüt belirten ve genel olarak onaya tabi olan zorunlu nitelikteki metinleri kastediyoruz. Bunlar uluslarası antlaşmalar, sözleşmeler, anlaşmalar, protokoller deklarasyonlar vs. olabilir. Tüm bu isimler eşdeğerdir ve belirli bir alanda uluslararası düzenlemeler oluşturmak amacıyla Devletler arasında veya Devletler ile uluslararası kuruluşlar arasında imzalanan bir anlaşmayı belirtir.
Bu arada unutmadan söylemeliyim ki uluslararası hukukta yumuşak hukuk (droit mou veya soft law) yani bağlayıcı olmayan hukuk, etki doğurmayan, bir tavsiye mahyetine sahip, tarafları mecbur etmeyen, onların iyi niyetine bağlı hukuk denebilir. Bunun karşıtı ise, sert hukuk, etki doğuran, tarafları bağlayan, mecbur eden, hukuki sonuç üreten hukuk olarak tanımlanabilirler.
Bu perspektifle konumuz olan Irak devleti ile Türk devleti arasında 15 Ağustos 2024 tarihinde imzalanan “tarihi askeri mutabakat zaptı”na dönersek, bu aktin imzacılarının irade beyanı, yani uluslararası hukuki yükümlülükler altına girme niyetlerini aralarında imzaladıkları güvenlik protokolünün Rudaw haber sitesinde yayınlandığı şekliyle irdelediğmizde, protokolun giriş bölümünde (préambul) görüyoruz ki taraflar BM Güvenlik Konseyi kararlarına referansta bulunuyorlar, terör örgütleri hakkında bilgi paylaşımı, güvenlik, askeri istihbarat, kordinasyon gibi konularda nasıl çalışacaklarını açık niyetlerini ifade ederek yükümlülük altına girmeyi beyan etmilşardir.
Yukarıda da belirtildiği gibi uluslararası hukukta yükümlülük doğurma niyeti, ilgili metnin içeriğinden ve akdedilme şartlarına bakarak öğrenilir. Belgedeki belirli kayıtlar, belgenin hukuki niteliği hakkında ipuçları verebilir. Örneğin; belgede uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin hükümler bulunması durumunda tarafların hukuki yükümlülükler doğurmak istediği manasına gelir.
Konumuz olan Askeri Güvenlik Protokolün giriş bölümüne (préambule), protokol metninin (maddeler) içerliğine bakıldığında, tarafların açıkça karşılıklı yükümlükler altına girdiklerine ilişkin niyetlerini beyan etmektedirler. Dahası 7. Madde (uyuşmazlıkların çözümü): “Uyuşmazlıklar, ulusal veya uluslarası mahkemelere başvurmadan, ilgili taraflar arasında görüşülerek çözülecektir”. Bu ifade tek başına, uluslararası kamu hukuk bakımında, bu protokolu (anlamşa manasında algılanmalıdır) imzalayan Irak ve Türk devletleri kendilerini hukuki sonuç doğuran (engagements) ve baglayıcı bir anlaşmayla bağlamışlardır demek yanlış olmaz.
Anlaşmaya (protokul) taraf olan Irak merkezi devleti Kendi iç örgütlenmesi bakımında anlaşmaya iki unsuru dahil etmiştir. Bunlardan birincisi Kütdistan Federe Bölgesinin Askeri Gücü olan Peşmerge’dir. İkinci unsur ise Irak Haşdi-Sabi silahlı güçleridir. Peşmerge Irak Anyasasına göre Kürdistan Bölgesi silahlı savunma güçleridir. Fakat Haşdi-Şabi silahlı güçleri Irak Federal Anayasasında yeri olan meşru bir güç değildir. Bu bakımdan Haşdi-Şabi’nin böyle bir anlaşmaya dahil edilmesi anti anayasaldır ve Kürdistan’ın aleyhinedir. Peşmergenin dahil olması ise anayasaldır. Zaten Irak Devletinin bir kompozanı olmasından dolayı ve diğer imzaci devletin (TC) “sınırlarının” Kürdistan bölgesi ile ilintili olmasından dolayı Peşmerge Irak devletinin örgütlenmesinde yer almaı anlaşılır bir şey. Fakat bu anlaşmanın bağlayıcılığı ve nihai sözün Merkezi devlete ait olması, ileriki dönemde bölgedeki muhtemel gelişmeler bakımından bakıldığında genel olarak Kürtler açısında son derece riskli durumlar taşımaktadır demek yanlış olmaz.
İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar