Türkçe | Kurdî    yazarlar
Dünya Ve Bölge değişirken Yeni bir Paradigma İhtiyacı

2025-07-22

Bayram BOZYEL 

Son yıllarda bölgesel gelişmelere yönelik aşırı yoğunlaşmadan dolay dünyada olup bitenleri çoğu kez es geçtik. Oysa son yirmi otuz yılda dünyada görülmeyen ölçüde bir sağa kayma, otoriterleşme ve yoksullaşma yaşanıyor. Dünyada yaşanan radikal değişimler bildik siyasi, ideolojik ve ekonomik kavramlarda anlam kaymalarına yol açıyor. 

Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan hızlı değişime yoğunlaşırken üzerinde yaşadığımız gezegenin haline bakmak ve ona uygun yeni bir paradigma üretmek önem kazanmaktadır. 

DÜNYADAKİ DURUM 

Sosyalist sistemin çöküşü

1991 yılında Sovyetler Birliği ve Sosyalist sitemin çöküşünün ardından dünyayı kuşatan soğuk savaş son buldu. İki kutuplu dünyanın yol açtığı gerilim ve kutuplaşma azaldı. Soğuk savaşın son bulması, iki kutuplu dünya ikliminin gölgesinde kalan bölgesel sorunların üzerindeki örtüyü kaldırarak birçok etnik ve bölgesel sorunların gün yüzüne çıkmasına yol açtı. Soğuk Savaşın son bulması Balkanlarda, Kafkaslarda etnik ve dini çatışmaları tetikledi ve onlarca bağımsız devletin kurulmasına zemin hazırladı. 1991’de Birinci Körfez Savaşı sonrasında Kürtlerin Irak’ta elde ettiği defacto özgürlük söz konusu değişimin bir sonucu olarak ortaya çıktı. 

Soğuk Savaşın son bulması birçok bağımsız devletin kurulması gibi olumlu gelişmelere yol açarken aynı zamanda dünyada sosyalist hareketin zayıflamasına ve temel hak ve özgürlükler alanında gerilemeye yol açtı. 

Sovyetler Birliği’nin dağılması dünya sosyalist hareketinde büyük bir bunalım ve gerilemeye yol açtı. Doğu Avrupa’daki eski sosyalist ülkeler AB üyeliğine geçerken Rusya’da da özel mülkiyete dayalı kapitalist üretim ilişkileri hakim oldu. Sosyalist ülkelerde iktidarda olan Komünist partiler ya göç kaybetti ya da zamanla sosyalist kimliklerinden vazgeçtiler. Çin, Vietnam ve Kuzey Kore’de komünist partiler muhalefeti kanla bastırarak iktidarda kalmayı başarsalar da bu ülkelerde devlet kontrolünde kapitalist sisteme geçildi. 

Sovyetler Birliği ve Sosyalist sistemin dağılmasıyla 20. Yüzyılın başında hayata geçirilen sosyalist model iflas etti, başka bir ifade ile reel sosyalizm çöktü. Geçen zaman içinde alternatif bir sosyalizm modeli de oluşturulmuş değil. Elbette insanlığın adil, eşitlikçi ve insancıl bir gelecek için mücadelesi devam ediyor. Benzer şekilde geleceğin sosyalist toplumuyla ilgili teorik tartışmalar varlığını sürdürüyor. Ne var ki bu tartışmaların koordine edildiği bir merkez yok dünyada. Başka bir ifade ile günümüzde dünya sosyalist hareketi bir dağınıklık ve bunalım içinde. Henüz geleceğin sosyalist toplumunun nasıl olacağına ilişkin bir netlik yok. 

Kapitalist üretim ilişkilerinin değişen karakteri 

Kapitalizmin 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın başındaki sanayi devrimi aşamasındaki sınıf ilişkileri günümüzde hızla değişti. Sanayi devriminde on binlerce işçinin kas gücüyle çalıştığı ve objektif olarak geleceğin sosyalist toplumunun temelinin inşa ettiği üretim ilişkileri geride kaldı. Günümüzde artan bilgi, iletişim, üretimde robotlaşma ve dijitalleşme sayesinde kapitalist üretim ilişkilerinde büyük dönüşümler yaşandı. Bugün bir robot ya da yapay zeka binlerce işçinin yaptığını kısa bir sürede üretebiliyor. İşçi sınıfının üretimdeki rolü azalıyor. Üretimdeki rolü ve etkisini kaybeden işçi sınıfı siyasal alandaki nicel ve nitel etkisini de kaybediyor.

Gelinen aşamada kapitalist sistemin sömürdüğü ve mağdur ettiği toplumsal taban genişliyor. Kapitalist sistem sadece işçileri değil, toplumun geniş kesimlerini; kadınları, çocukları, yaşlıları, sakatları, yabancıların tümünü toplumsal yaşamdan dışlıyor. 

Başka bir ifade ile günümüzde sosyalist devrimi yapacak bir proleterya sınıfı ve devrim koşulları yok. Kapitalizm sonrası kurulacak geleceğin toplumu sadece işçi sınıfına değil, daha geniş bir toplumsal muhalefete dayanmak zorunda. 

Dünyada gericiliğin yükselişi 

Günümüzde kapitalist ülkelerdeki egemen sınıfları tedirgin eden işçi sınıfı, ya da sosyalist muhalefet değil, göçmenlerdir. Dünyanın çeperinden milyonlarca insan refah ülkeleri değimiz Kuzey kuşağına (AB ve ABD’ye) doğru hareket halinde. Milyonların söz konusu göçü gelişmiş kapitalist ülkelerde yabancı düşmanlığını hızla yükseltiyor. Kapitalist ülkelerdeki egemen burjuva partileri içerdeki eşitsizlikleri, sömürü ve talan çarkını örtmek için toplumu yabancı karşıtlığında konsolide ediyor. Son yıllarda ABD başta olmak üzere ileri demokratik ülkelerde yabancı düşmanlığını körükleyen sağ popülist partiler güçleniyor. Sağ popülist yönetimler yabancı düşmanlığını kullanarak temel hak ve özgürlükleri törpülüyor, demokrasinin zeminini zayıflatıyor, hukukun üstünlüğüne son veriyor, ücretlerde ve sosyal yardımlarda kesintiye gidiyor, ilerici sosyalist muhalefete kısıtlamalar getiriyor. Bu anlamda dünya Orta Çağ’a benzer karanlık bir dönemden geçiyor.

Dünyanın Batı kapitalist ile doğu sosyalist bloku olarak bölündüğü dönemde batılı kapitalist ülkeler, sosyalizmin etkisini kırmak amacıyla kendi toplumlarına belli tavizler veriyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Batılı kapitalist ülkeler üzerindeki söz konusu baskı kalktı ve emekçilere verilen temel haklarda kısıtlamalar başladı. Rusya Ukrayna Savaşı ise Avrupa ve Amerika’da sadece astronomik silahlanma yarışına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda küresel ekonomide ciddi bir daralmaya yol açtı.

Özetle dünyada otoriter rejimler güçlenmekte, popülist sağ dalga yükselmekte, demokrasilerin altı hızla oyulmaktadır. Bu durum eş zamanlı olarak emekçilerin, ezilenlerin, dışlanmışların hayat koşullarını daha da kötüleştirmektedir.

Değişen koşullara uygun bir söyleme ihtiyaç var 

1975’li yılların iç ve dış konjonktürü içinde yükselen Kürt sosyalist hareketin değişen ve dönüşen dünyanın yeni koşullarına uygun yeni kavramlar seti geliştirmesi önem kazanmaktadır.

Dünya sosyalist hareketinin ulusal kurtuluş mücadelesindeki etkisinin yok denecek kadar azaldığı, sosyalist devrim hedefinin geri plana kaydığı, kapitalizmin yeni mutasyonlarla ömrünü uzattığı küresel düzlemde Kürt sosyalistlerinin sosyalist devrim vizyonunu yeniden tanımlama ihtiyaç ortaya çıkıyor. 

Kürt sosyalistleri bakımından anti emperyalist mücadele ilkesini yeniden yorumlamak, enternasyonalist dayanışma kavramının içeriğini doldurmak, sosyalist kimliği veril koşullara göre yeniden tanımlamak gerekiyor. 

ORTADOĞU’DA YAŞANAN SON GELİŞMLER VE KÜRTLERİN ÖNÜNE ÇIKAN FIRSATLAR 

Kürt karşıtı düzenin çözülüşü 

Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerle ilgili olarak şimdiye dek birçok açıklamada bulunduk, görüşümüzü kamuoyuna paylaştık. 

20 yüzyılın başında Ortadoğu’da Kürt karşıtlığı üzerine kurulan düzende 1990 Birinci Körfez Savaşı’yla ilk çatlak oluştu. Güney Kürdistan defacto özgürlüğüne kavuştu. 2003 yılında ABD’nin Irak’a gerçekleştirdiği ikinci müdahaleyle Kürdistan’ın Güney parçası federe statüye kavuştu. 

7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırıyla başlayan gelişmeler dalgası Kürtler bakımından yeni bir fırsat kapısı aralamış durumda. İran ve vekil güç Hizbullah ve Hamas’ın bölgeden temizlenmesi, ardından Esad rejimin yıkılmasından amaç esas olarak İsrail güvenliğini sağlamak ve enerji koridorlarını güvence altına almak olsa da, inşa edilmekte ta olan yeni jeopolitik düzen Kürtler için yeni fırsatlar oluşturuyor. Suriye’de ve bölgenin geri kalanında İran ve vekil güçlerinin geri çekilmesinden oluşan boşluğu doldurmaya aday Kürtler görünüyor.

26 Nisan’da Kamışlo’da toplanan Kürt Birlik Konferansı, Kürtlerin hem yeni Suriye’de ulusal haklarına kavuşması için bir milada dönüştü hem de yeni Suriye’nin geleceğinin inşasında etkin bir rol oynayabileceğini gösterdi. Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeler sadece Suriye’de değil, Irak ve İran’da Kürtler için yeni fırsatlar ortaya çıkartıyor. İran ve ona bağlı Haşdi Şabi güçlerinin etkisinin zayıflaması Kürtlerin Irak’taki elini ve konumunu güçlendirecek gelişmelerdir. İran’daki çağdışı rejimin de orta ve uzun vadede çökmesi ihtimal dışı değildir. Böyle bir durumda Doğu Kürdistan’ın özgürlüğüne kavuşması kaçınılmazdır. 

Türkiye’de başlayan sürecin muhtemel sonuçları 

Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelere bağlı olarak Ekim 2024’te Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve Öcalan’la yapılan görüşmelerle devam eden trafik PKK’nin silah bırakmasını gündeme getirmiş durumda. İçinde geçtiğimiz şu günlerde PKK’nin kongresini toplayıp kendisini feshetme ve silah bırakma kararı verdiği belirtiliyor. Devletin Öcalan ile yaptığı görüşme trafiğinde Kürt meselesi ile ilgili somut bir programın olmadığı açık. Buna karşın PKK’nin silah bırakmasının Kürtler ve Türkiye siyaseti bakımından önemli sonuçlar doğuracağı kesin.

PKK’nin silah bırakması en başta Türkiye’nin Güney Kürdistan ve Rojava’ya yaptığı askeri saldırıların gerekçesini ortadan kaldıracak. PKK’in silah bırakması aynı zamanda devletin elinden Kürt halkının hak ve özgürlük mücadelesine karşı kullandığı “terör” argümanını alacak. Kürt siyaseti rahat nefes alacak. PKK’nin silah bırakması aynı zamanda Türkiye’de savaş ve şiddet üzerinden kutuplaşan siyasetin normalleşmesini sağlayabilir.

PKK’nin silah bırakması kaçınılmaz olarak bazı yasal düzenlemeleri gündeme getirebilir. Terörle işbirliği gerekçesiyle tutuklu olanların serbest bırakılması, görevden alınan belediye başkanlarının görevlerine iade edilmesi ve Terörle Mücadele Yasası’nda bazı düzenlemeleri gündeme getirebilir.

Uzun bir aradan sonra siyasal mücadelede yeni bir dönemin başlayacağını söyleyebiliriz. 

PKK’nin silah bırakmasının en büyük avantajı ise Türkiye’nin Rojava’da Kürtlerin statüsünü kabullenmesinin önünü açabilir ki bunun da Türkiye’de Kürt meselesinin çözümüne önemli katkıları olacak. 

YENİ DÖNEMDE BİZİ BEKLEYEN GÖREVLER 

PKK’nin silah bırakması, 1984 yılından bu yana çatışma ve şiddet üzerine kurulan Türkiye’deki kutuplaşmış siyasi tablonun değişmesi anlamına gelir. Bu durum en başta şiddet ve savaş ortamında sesini topluma ulaştırmayan barışçıl ve demokratik siyaset yürüten partiler için yeni bir fırsat alanı sunmaktadır. Şimdiye kadar şiddet ve çatışma ortamında baskılanan muhalif seslerin, silahların susmasından sonra daha çok çıkacağına, çok farklı inisiyatiflerin boy vereceğine ve siyasi sürecin renkleneceğine şüphe yok. Başka bir ifade ile son 40 yılda şiddet ve çatışma üzerine kurulan Kürt siyasetinin önümüzdeki dönemde yeniden şekillenmesi kaçınılmaz. Benzer şekilde Türk kesimindeki siyasi iklim de normalleşip daha dinamik ve canlı bir yapı kazanabilir. 

Bu koşullarda Kürt siyasi hareketlerine önemli görevler düşmektedir. 

En Geniş Yurtsever Kesimlerin İşbirliğini Sağlamak 

Kürt halkının özgürlüğü aynı zamanda bir ulusal birlik sorunudur. Bu bağlamda ulusal birlik/ittifak politikası yakıcılık kazanmaktadır. PKK’nin silah bırakmasından sonraki yeni dönemde siyasi sürece etkili müdahale etmek, ortaya çıkacak yeni toplumsal enerjiyi harekete geçirmek ve Kürt sorununda güçlü bir muhatap olabilmek için ulusal güçlerin işbirliği ve ittifakı ön plana çıkmaktadır. Önümüzdeki dönemde Kürt halkının ulusal hak ve özgürlük paydaları baz alan bir ittifak anlayışına ihtiyaç var.

Kürt ulusal demokratik güçlerin birliğini sağlamanın kolay olmadığı bir gerçek. Böyle bir işbirliği için istikrarlı siyasi aktörlerin az olduğu da biliniyor. Ancak esas olan zoru başarmak ve mevcut koşullarda ulusal demokratik paydalarda her kim varsa onları kapsayan işbirliğini örmektir.

Bir kez daha altını çizmekte yarar var; ulusal özgürlük davasının olduğu her toplumda ulusal birlik ve ittifak sorunu stratejik bir ihtiyaçtır. Ulusal ittifak ve örgütsel mücadele birbirinin zıddı değil, birbirini tamamlayan çalışmalardır. 

Geniş, kitlesel bir legal parti kurmak 

Kurulacak ulusal işbirliği ve ittifak ile toplumda özgürlük umudu güçlü kılınabilir, Kürt halkının temel hak ve özgürlük talepleri daha güçlü gündeme getirebilir ve devletle belirli düzeyde muhatap olunabilir. Ancak böyle bir işbirliği/ittifakla geniş halk kesimlerini örgütlemek, Türkiye gibi seçimin önemli olduğu bir ülkede topluma seçimlerde alternatif sunmak ve onu siyasal alana kanalize etmek zor.

Böyle bir ihtiyacı karşılayacak olan mekanizma seçimlere girebilen kitlesel bir partidir. Legal kitlesel bir partiyle Kürdistan ve Türkiye’de ulaşabilecek her yerde toplum örgütlenebilir, siyasetin her aşamasında topluma seçenek sunulabilir ve seçimlerde Kürt halkının ulusal demokratik talepleri etrafında kümelenen kesimlere adres sunulabilir. 

Kabul edelim ki yakın zamanda Kürdistan isimli bir partiyle seçime girebilecek denli yaygın bir örgütlülük ağı yakalamak zor. Böyle bir hedefe ulaşmak Kürdistan ismini taşımayan ama Kürt halkının asgari taleplerini programlaştıran ve geniş Kürt yurtsever kadrolarının içinde yer aldığı bir parti modeliyle mümkündür. Her siyasal parti örgütsel ve siyasal duruşunu koruyarak böyle bir kitlesel parti çalışmasında yer alabilir. Böyle bir parti, adı Kürdistan olmayan ancak Kürdistani siyasi görüşe sahip bütün güçleri barındıran/bileşeni olduğu bir çatı partisi olarak öngörülebilir. Önümüzdeki dönemde normalleşmesi ve daha yumuşaması muhtemel yeni süreçte kitleleri ancak yığınsal ve seçime girebilecek bir partiyle örgütlemek mümkündür.

Ortadoğu’nun yeniden dizayn edildiği bir dönemde, somut koşulların somut tahliline dayalı yeni bir paradigmaya ihtiyaç var. 

13.05.2025 

Deng Dergisi, sayı: 136 

MAKALELER