yazarlar makaleler
Tecrübe ve töhmet
12/23/2023

Necat Zanyar

a@aa

Garip refleksleri olan bir toplumuz. İlmi küçümser, eylem adı altında cehaleti yüceltiriz.

Okuyanların kafayı sıyırdığına, bozulduğuna inanırız.

Herkesin yaşamını etkileyen gelişmelerle ilgili sadece kifayetsiz siyasilerin konuşabileceğini, felsefecilerin, tarihçilerin, edebiyatçıların, sanatçıların seslerini kesip işlerine bakması gerektiğini düşünürüz.

Okuyan, araştıran, sözü olan insanların ön kabullerimize, savunduğumuz görüşlere argüman bulmasını ve bizi onaylamasını bekleriz.

Entelektüel ve yazarların politikacılar gibi nabza göre şerbet vermesini, herkese mavi boncuk dağıtmasını ister, öyle olanları sever sayarız.

Düşünmekten, değişmekten, yenilenmekten korkar, sapma ve bozulma görürüz.

Entel dantel gibi alaylı sözlerle ilme emek vermeyi küçümser, birikimi aşağılar, bilip bilmediğimize bakmaksızın, her konuda ahkâm keseriz.

Bunun gibi yüzlerce sorunlu yaklaşım biçimi.

Benzer saplantılardan biri de deneyimi yabana atmak, hatta çoğunlukla yaftalama konusu yapmaktır.

Oysa en iyi ve en içerden öğrenme biçimi deneyimlemektir. Yanılma payı en az olandır. Uzaktan, dışarıdan, duyum ya da okuyarak edinilen bilgiyle kıyaslanamayacak değerdedir.

Ne ki bu garip toplumda deneyimin de değeri yoktur. Herkes zaten her şeyi bilir. Her şeye baştan başlamayı sever. Her şeyi kendisiyle başlatmaktan haz duyar.

Ne demişti Tolstoy: “Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor.”

Kime diyor! Benden öncesi yaban, sonrası tufan zihniyetini hayat felsefesi bellemiş kitlelere mi!

Hata demişken, güzel bir sözdür “Çalışan hata yapar, çalışmayan dedikodu”. Buna rağmen deneyimi hatayla birlikte anmak başlı başına bir sorun.

Başarıyı, iyiyi, güzeli andan ibaret olmayan, ömür boyu süren bir yolculuk kabul edersek, yanlışların bu yolculuğun olmazsa olmaz bir parçası olduğunu görürüz.

Nikola Tesla, Humphrey Davy, Edison gibiler binlerce başarısız deneye bir yenisini eklediğinde “Ampulün bulunmadığı bir yol daha keşfetmiş”, kendilerinden sonrakilere yüzlerce ömür kazandırmıştır.

Aynı şekilde insanlığa artı değer katan herkes, çoğu kez yanlış kişilerle dostluk yapmış, güveni kötüye kullanılmış, tüccar ağlarına düşmüştür.

Onlar, binlerce yanlış yaptın, senden bir şey olmaz deyip bıraksaydı, belki de bugün insanlık karanlıkta yaşamaya devam ederdi.

Sosyal, siyasal, dini, felsefi okumalar da böyledir. Kimsenin hakkına tecavüzde bulunmadıktan sonra, deneyimle anlaşılan, çözümlenen, test edilen her süreç, her pratik en değerli kazanımdır. Tohum karanlık, korkutucu, basınçlı topraktan sonra gün yüzünü görür.

Karanlığı tanımadan aydınlık anlaşılmaz. Kötülüğü bilmeden iyilik tartışılmaz. Mutlak iyi ve kötü, mutlak iyilik ve kötülüğün olmadığını ise ancak deneyimle kavrarız.

Tanımadığımız karanlığı zihnimizde taşıdığımız aklımızın ucundan geçmez. Altın yaldızlı sandukalarda düşmanımızı koruduğumuzu bilemeyiz.

Her şeyi kendimizle başlatıyor, deneyime değer vermeyi, dinlemeyi, miras almayı, üzerine inşa etmeyi bilmiyoruz.

En iyi bilen, içeriden deneyimleyenlerin yanında bile hariçten gazel okumayı seviyoruz. Sormak, dinlemek, bizlik bir durum değil.

Bu ölçüsüz özgüven ve kendinden razı olma hali, dönüp dolaşıp aynı sonuçlara varmamızın temel sebeplerinden.

Deneyimleyerek öğrenmiş olanlar, oturduğumuz yerden yaftalayıp yargılayacağımız kimseler değil, önlerinde diz çöküp merak ve huşuyla dinlememiz gerekenlerdir. Onlar kolektif belleğimizin en önemli parçasıdır.

Rudaw

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar