6/10/2024
Necat Zanyar
a@aa
Kadın, bir milletin gelişmişlik düzeyini gösteren temel kriterlerdendir. Kadının eşit ve özgür olmadığı bir toplum, ileri bir toplum değildir.
Tarihin tesbit edilebilen tüm dönemlerinde Kürtler matriyarkal kodları ağır basan bir ulustur. Sadece aile ve eğitimde değil, toplum yönetiminde de kadın daima söz sahibidir.
Kürtler üzerine araştırmalarda bulunan Rus doğubilimci, tarihçi ve etnograf O.L.Vilcheviskj gibi birçok araştırmacıya göre “Maderşahilik Kürtlerin karakteri ve özelliğidir”.
Arap kültürünün baskın olduğu Müslümanlık döneminde de Kürtlerde kadının sosyal ve siyasal alandaki öncü rolü devam etti. Sözgelimi Kürt Deylemi Hanedanlığı 1029’a kadar Seyida Mama Hatun adlı bir Kürt kadın tarafından yönetildi.
1200’lerin ilk yarısında Halep Eyyübilerini yöneten Dayfe Hatun, Eyyübi kadınlarından Gaziye Hatun ve Sitti Şam yönetici Kürt kadını örnekleridir.
Müslüman dünyada kadın hiçbir zaman Eyyübiler dönemindeki kadar sosyal ve siyasi yaşamda görünürlük kazanmadı.
Bu durum Mirlikler döneminde de sürdü. Mir Şemseddin’den sonra Şah Hatun bir dönem Bitlis Mirliği’ni yönetirken, Hanzad Hanım 16. yüzyılda Soran Mirliği’nin başına geçti. Mayan Hatun 1900’lerin başında Ezidi Kürtlerinin yöneticiliğini yaptı. 1930’lardan itibaren Loristan’da bir başka Kürt kadını Qedemxêr yönetici olarak öne çıktı.
Tarihin en kritik eşiklerinden biri olan 20. yüzyıl başlarında Baban hanedanından Adile Hanım Halepçe ve çevresini yönetip yabancı misyonlarla diplomatik görüşmeler gerçekleştirdi.
20. yüzyılda doğu toplumları yüzünü modernleşmeye dönerken, devletsiz kalan Kürt toplumu din üzerinden dış müdahalelerle içe kapanık bir yapıya sürüklendi. Bu durum Kürt kadınının toplumsal rolünü kısmen zayıflattı.
Buna rağmen Kürt kadını çevresindeki ulus kadınlarından daha saygın ve görünür olmaya devam etti. Dönemin Kürt hareketlerinde Kürt kadını en önde ve öncü roldedir.
Dersim’de Besê, Koçgiri’de Zarife, Bingöl’de Telli ve Rabia gibi kahraman Kürt kadınları bayraklaşırken, dünya kadın kongresine katılan Rewşen Bedirhan gibi isimler yayıncılık, eğitim ve aydınlanma düşüncesiyle tanındı.
Kürt aydınlanma hareketinin 20. yüzyıl başındaki en önemli ismi Encüm Yamulki’dir. 1895 Süleymaniye doğumlu Yamulki, Mustafa Yamulki Paşa ve Safiye Hanım’ın kızı, anne tarafından Babanzade Şerif Paşa ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunudur. Fransa’da tıp eğitimi alıp doktorluk yapan Yamulki, Kürt hareketi içinde kadın hakları ve özgürlüğü odağına alarak 1919’da Kürt Kadınları Teali Cemiyeti’ni kurdu. 1970’te Paris’te yaşamını yitirdi.
Kürt Kadınları Teali Cemiyeti’nin başkanlığını yaparak öne çıkan bir diğer Kürt kadını Şerif Paşa’nın eşi Emine Hanım’dır. Emine Hanım daha önce İsveç’te kadın çalışmalarında bulundu. İskandinavya ve Osmanlı kadınlarını karşılaştırmalı inceledi ve kapalı bir yaşamdan kurtulma arayışını sürdürdü. Bu doğrultuda 1909’da kurulan Osmanlı Anayasal Reformlar Partisi’nde etkin bir rol oynadı.
Ulviye Meylan, 20. yüzyıl başında öne çıkan bir diğer isimdir. Serbesti gazetesini çıkaran Mevlanzade Rıfat’ın eşi Ulviye Hanım, Kadınlar Dünyası adlı gazeteyi çıkardı, bu gazetede Kürt aristokrat ailelerinin kadınlarını odağına aldı.
1920’den itibaren Kürt hareketinin Türkiye’de yasaklanmasıyla Kürdistan’a dönen Mustafa Yamulki Paşa’nın kızları Zehra Yamulki ve Güzide Yamulki Kürt kadınlarının eğitimi için bir okul açtı, kültürel çalışmalarda bulundu. Bu çalışmaları yürüten öncü kadınlardan biri de Fatma Muhyiddin’dir.
Kürt kadını öncü rolünü 1946’da Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da oynadı. Qazi Muhammed’in eşi Mina hanım, Kürdistan Demokratik Kadınlar Birliği’nin kuruluşuna öncülük etti, konferanslar düzenledi, 8 Mart ilk kez bu dönemde kutlandı.
Kürt kadınının öncü rolü 1952’de Irak’ta Kürt Kadınlar Birliği, 1977’de Türkiye’de Devrimci Demokrat Kadınlar Derneği ile devam etti. 1990’lardan itibaren Kürt kadın hareketi Türkiye’de yeni bir ivme kazandı. Onlarca kadın derneği kuruldu, çok sayıda kadın dergisi yayımlandı.
Teknolojinin yayılmasına paralel olarak Bağdat radyosunda çalışan ve 200’den fazla esere ses veren Meryem Xan (Şırnak), aynı radyoda 500 eser toplayan Nevrin Şerwan (Şırnak), Ayşe Şan (Diyarbekir) ve Sûsika Simo gibi Kürt kadınları seslerini dünyaya duyurmayı başardı.
Tarihin hiçbir döneminde Kürt kadını diğer müslüman ulus kadınları gibi sosyal yaşamdan dışlanmadı, izole edilmedi, haremlik-selamlık uygulamalarına maruz kalmadı.
Çarşaf, peçe, burka gibi kadının kimliğini silikleştiren giyim tarzları günümüzdeki gibi Kürtlerde yaygınlık kazanmadı. Bunu gerek Mela Mehmudê Bayezidi gibi yerli kaynaklarda, gerekse de yüzlerce yabancı kaynakta görmek mümkündür.
19. yüzyılda Kürtlerin adet ve geleneklerine ilişkin bir kitap yazan Mela Mehmûdê Bayezidi (1797–1867) Kürt düğünlerini anlatırken bir yerde “Onların kızları ve gelinleri kimseden saklanmazlar” derken, bir başka yerde “Onların düğünleri çok sesli ve şarkılarla gerçekleşir… Halay çekerler. Ancak kadın ve erkekler, kız ve oğlanlar hep birlikte el ele tutuşur ve oynarlar.” şeklinde kayda geçmektedir. Bayezidi’ye göre “Kadın ve kızları kimseden saklanmazlar. Frank milletleri gibi onlar da özgürdür.”
Bu kültürün doğal sonucu olarak tarih sahnesinde birçok Kürt kadınına rastlamaktayız. 12. yüzyılda yaşayan Şehrê Dînawerî (Fahrunnisa) Müslümanlık döneminin ilk Kürt hattatı, şair ve bilginidir. İlk kadın haham 17. yüzyıldaki Asenath Barzani’dir. Müslüman dünyasının ilk kadın tarihçisi 19. yüzyılda yaşayan Erdelanlı Mesture Hanım’dır.
Kürt kadınının aşiret, köy ve Kürt komünlerindeki öncülüğü de kesintisiz devam etti. Kadın, Kürtler için daima en saygın ve dokunulmaz kimliğin adı oldu.
Günümüzde Kürdistan’ın tüm parçalarında kadın, Kürt hareketlerinde başı çekiyor.
Ancak gerek tarihsel arka plan ve gerekse de güncel durum Kürt kadınının hakkettiği düzeyde olduğu anlamına gelmiyor.
Bir asrı aşkın süredir ezilen toplum travmalarını derinden yaşayan bir ulusun her alanda olduğu gibi kadın konusunda da ileri düzeyde olması beklenemez. Aksine, sürekli doğasıyla oynanan ve kimlik sorununu çözemeyen Kürtler, her konuda olduğu gibi kadın konusunda da çeşitli komplikasyonlarla cebelleşiyor.
Siyaset, kültür, ekoloji, dil, din gibi, kadın konusunda da Kürtler ciddi krizler yaşıyor. Her alanda Kürtlükle senkronize olması gereken çalışmalar, Kürtlüğe alternatif ikame kimlikler olarak nüksedebiliyor.
Bir taraftan parti kimlikleri, diğer taraftan hümanist yönelimler Kürtlükle yarışır ve çatışır nitelikte gelişirken, İslam ve Ezidilik gibi inanç kimlikleri de Kürtlükle çatışan kimlikler olarak kurgulanıyor. Kürtlük adeta bileşenlerine ayrılarak ameliyata tabi tutulup dağıtılıyor.
800 senelik Eyyübi dönemi kaynakları tarandığında yüzlerce Eyyübi Kürt kadınıyla ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak mümkünken, günümüzdeki Kürt dindarlığının hatırı sayılır bir kısmında kadınların isminin gizlenmesi dindarlık alameti sanılıyor.
Ulusal kimlik krizini çözmüş uluslarda bu tür sorunlara yaygın anlamda rastlanmazken, Kürtler bu sorunları derinden yaşamaya devam ediyor.
Diğer uluslar Müslüman mısın Arap mısın, Müslüman mısın Türk müsün gibi sorgulamalarla karşılaşmazken, Kürtler sıklıkla Müslüman mısın Kürt müsün kıskacında tutuluyor. Aynı şekilde şucu musun Kürt müsün, kadın mısın Kürt müsün, Zaza mısın Kürt müsün gibi Kürtlüğü her kategoride ayrıştıran söylemler başını alıp gidiyor.
Ulusal kimlik sorunu oldukça, ilerleme bir tarafa, diğer alanlardaki çelişki ve komplikasyonlar devam edecek. Kadın kimliğinin Kürtlüğün karşısına ikame bir kimlik olarak çıkarılması da böyledir.
Kürt kadın hareketinin kadın ideologlarını çıkaramaması da bunun sonucudur. İdeolog olarak bir erkeği yücelten ve tanrısallaştıran kadın hareketi düşünülemez. Aynı şekilde kategorik olarak erkek düşmanlığı yapan bir hareket de kadın hareketi değildir. Köklü Kürt hafızası kadın-erkek ilişkisini “Jin û mêr tevr û bêr” (Kadın erkek, kazma kürek) şeklindeki bir ahenk ve uyumla betimler.
Kürt kadın hareketinin kendi ideologlarını çıkarması şart. Övgüye değer Kürt kadınlarından bahsedilirken sadece emekçilerin, işkence görenlerin ve canını verenlerin akla gelmesi Kürtlerde kadın aklının geri kaldığını gösteriyor. Ölüm ve çile dışında, günümüzde Kürt kadını daha çok müzik ve şiir alanında ön plana çıkıyor. Düşünce ve felsefe alanı çoraklığını koruyor.
Yoğun Arap etkisi nedeniyle tüm imkanlarına rağmen Kürdistan Federe Yönetimi’nde (KRG) de Kürt kadını olması gereken düzeyde değil.
Binlerce yıllık geçmişe bakıp gururlanırken, güncel güdükleşmeyi ve geri kalmışlığı görmezden gelemeyiz.
Kürt kadınının Kürt aydınlanma hareketine öncülük etmesi ve medeni dünya kadınına omuz vermesi, kendi kökleriyle varolması ve ulusal dava gerçekliğinden kopmamasıyla mümkündür.
Rudaw
- Ne ile cebelleştiğini bilmek!
- Zaloğlu Rustem Kürddür Ama Kürdler Zaloğlu Rustem Değiller
- Antirasyonel Ve Antimodern Bir İdeoloji Olarak İslam
- Kürdistan'da Milliyetçilik: Tarihsel ve Sosyopolitik Bir İnceleme
- Kürt Meselesinde Neredeyiz? *
- Kürdlerin Geleceği Konusunda Birkaç Söz
- Yeni Ortadoğu ve Kürdistan*
- 31 Mart Seçim Sonuçları Kürt Meselesi Bakımından Ne İfade Ediyor?*
- Nasrallah’ın ölümü
- ULUSLARARASI KAMU HUKUKU BAKIŞ AÇISI İLE TRÜKİYE–IRAK-GÜVENLİK PORTOKULU VE KÜRTLER