2025-12-13
Tarık Çelenk: “Şeffaflık sorunu olduğundan soru işaretleri sürüyor”
Göksel Göksu
Türk ve Kürt milliyetçiliği, siyasal İslam ve politik psikoloji konularında uzman olan Tarık Çelenk yeni süreci Medyascope’a değerlendirdi. Çelenk, Türk milliyetçileri ve Kürt aydınları arasında diyalog kurmayı amaçlayan sivil toplum kuruluşu Ekopolitik’in kurucularından. 2013’teki çözüm sürecinde oluşturulan 63 kişilik Akil İnsanlar heyetinde yer alan Çelenk, Akdeniz Bölgesi’ndeki dokuz kişilik heyetin sekreterliğini yürüttü. Televizyon dizisi Kızıl Goncalar’ın danışman kadrosunda da yer alan Çelenk, Göksel Göksu’nun yeni sürece dair sorularını cevapladı.
Tarık Çelenk yeni süreciTarık Çelenk yeni süreci Göksel Göksu’ya değerlendirdi
“Türkiye Suriye’de barış ve devlet düzeni kurmak istiyorsa Suriye’yi demokratikleştirmeli”
2013’te MHP, AKP’nin başlattığı çözüm süreci için “ihanet” nitelemesi yapan MHP lideri Devlet Bahçeli 11 yıl aradan sonra bizzat yeni çözüm sürecini başlatan isim oldu. En azından müzakerelerin başladığını söyleyebildiğimiz bu süreçten beklentiniz nedir?
Bu duruma ısrarla süreç veya çözüm dense de değil… Buna bir güvenlik bürokrasi süreci denilebilir.
Sivil bir paylaşımcı alandan şimdilik imtina edilmektedir. Muhtemelen önceden mekik diplomasisi niteliğinde bir arka kapı diplomasisi işlemiştir. Şu an görünürdeki sürecin ikinci aşamasındayız ve o aşama işletilmeye çalışılıyor.
Paradigmadan anladığım İsrail ile barışık bir Türkiye’nin, Ortadoğu’da Kürt halklarının hamisi veya abisi olma misyonu. Ancak Türkiye, Suriye’de bir barış ve devlet düzeni kurmak istiyorsa Suriye’yi demokratikleştirmelidir.
Tabii ki Türkiye’de iktidar bu anlamda kendi içinde de demokrasiyi güçlendirmeli; bundan ürkmemeli. Suriye Arap Cumhuriyeti modeli sadece Suriye’de Kürt sorununa değil; Türkmen, Nusayri ve Dürzi sorununa da yol açar. Karar vericilerimiz mutfakta bunun riskini analiz etmeli. Demokratik bir federal Suriye modeli de tartışılabilir belki. Yeni ABD yönetimi Türkiye’ye güven duyduğunu da belirtiyor. Bunu da bana göre, dillere pelesenk olan tabirle, “büyük resimde yeni bir düzen” fikri için istiyor.
Türkiye için bu işin çıktıları insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi olmak zorunda. Benim savunduğum Yeni Osmanlıcılık değil. Yeni Osmanlı barışı – Pax Ottomana – fikri bu vesileyle Türkiye tarafından bölge için uzlaşma, insan hakları ve refah paradigması olmalı.
Bu bir inanç ve ince işçilik gerektiriyor, o nedenle bunu umuyoruz diyelim.
Bahçeli ön safta görünüyor olsa da, 2024 Ekim’inden itibaren başlatılan sürecin oyun kurucusu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Sizce Erdoğan sürece dair neden daha az konuşuyor?
Erdoğan siyasetçi olarak önceki sürecin olumsuzluğunun bedelini ödediğini düşünüyor. O nedenle şimdilik temkinli duruyor. Bahçeli ile ayrı davrandıkları düşünülemez. Bence Trump’ın görevi devralmasını bekliyor ve koşulları görmek istiyor.
“Şeffaflık sorunu olduğundan soru işaretleri sürüyor”
2013’te başlayıp 2015’te sona eren çözüm sürecinin temel amacı, silahların bırakılması, barış ortamı ve toplumsal bütünleşmenin sağlanmasıydı. Bugün de hedef aynı. Hedef aynı olsa da koşullar çok değişti. Siz 2013’te mi daha iyimserdiniz bugün mü?
2013’e göre demokrasi çok zayıfladı. Gezi, HDP’nin çözüm süreci sonucunda çok güçlenmesi ve 15 Temmuz gibi olaylar “devlet, kutuplaşmış toplum ve iktidar” denklemini sağlayan demokrasimizde kırılma noktaları yarattı. Bu nedenle çözüm sürecinin sivil bir alana kaymasından imtina ediliyor. Güvenlik bürokrasisi, müzakereleri gizli olarak “sopa-havuç” denklemiyle götürdüğü izlenimini veriyor. 2013’te “endgame” (Son oyun, Göksel Göksu’nun notu) belli değildi. Umarız, şimdi işin sonu sorumlular tarafından belirlenmiştir.
İyimser olabilmemiz için karar vericilerin demokrasiyi güçlendirmek yönünde net irade koymaları gerekiyor.
2013 – 2015 arasında gidilen bölgelerde hükümetin tutumu taviz olarak niteleniyor ve karşılaştığınız eleştirilerin başında bu tavizin ne karşılığında verildiği sorgulanıyordu. Bugün değişen nedir?
Tavizler bir plan veya “endgame” için değil, durumu idare etmek için verildiğinden şımartılma hali oluştu. Devlet otoritesi zaafa uğratıldı, sonra bunu dengelenmek adına sorunlu durumlar oluştu. Bugün en azından görünürde, taviz verilmiyor.
Ama şimdilik şeffaflık sorunu olduğundan soru işaretleri sürüyor.
Başlatılan müzakere sürecini 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilişkilendirenler var. Asıl hedefin bu sayede DEM Parti’nin desteğini alarak muhalefeti küçük parçalara bölmek olduğu yorumları yapılıyor. Sizin düşünceniz nedir?
Pek öyle düşünmüyorum. Bu sürecin çıktılarından biri olarak siyasetçiler bunu isteyebilir ama ana fikir ile ilgisi bence yok. Bu süreç Türkiye’ye Ortadoğu’da yer açılan “düzen koyuculuk” misyonuyla ilgili.
Türkiye tarihsel deneyim ve demokrasiyi sentezleyemezse, bu misyonunu kendisi ve barış lehine gerçekleştiremez.
“MHP devleti, mutlak otoriteyi temsil ediyor”
2013 – 2015 sürecinde akil heyet Anadolu’da en çok MHP’lilerin başını çektiği milliyetçi kesim ile ulusalcıların tepkisiyle karşılaşmıştı. Bugünse aksine sürecin başını çeken MHP. Bu tablo mevcut süreci daha avantajlı kılıyor mu?
Şimdilik ortada bir ikna ihtiyacı gözükmüyor ancak ihtiyaç olursa bu gerçek, mevcut süreci avantajlı kılıyor. Ayrıca sivil süreçler müzakere ve demokratik ikna süreçleridir. Bu kültür ise sadece güven ve teslimiyet istemekte. Geniş anlamda “mahalleli” Cumhur İttifakı’na kısa vadede sorun çıkarmaz, kredi tanır.
Eskiden sivil toplumu AK Parti temsil ediyordu. MHP’ye gelince, mahallenin gözünde devleti, mutlak otoriteyi temsil ediyorlar. Kısa vadede sorun çıkmaz ancak ulusalcı ve bağımsız ülkücü tepki olacaktır.
Ancak kamuoyunun yorulduğu gerçeği de var. Bu nedenle devletin getirdiği her türlü rasyonel ve radikal çözüme şans tanıyacaktır. Tabii ki elde patlamaması şartıyla.
Süreç başarıya ulaşır mı ve sürecin sonunda PKK silah bırakır mı?
PKK’nın sadece silahı bırakması yetmiyor. Bu siyaseten olduğu kadar da teknik ve lojistik çok ince ve zor konu. Yıllar sürecek uluslararası takip ve gözlem de gerektiriyor.
Sembolik olarak silah bırakabilir.
Ama eğer Suriye’de siyaseten var olacağına ikna olursa dönüşüme uğrayabilir ve Türkiye, Suriye veya Irak’ta siyaseten varlığını sürdürebilir.
Silahlı örgütün 2004 yıllarında olduğu gibi eylemsizliği sağlanabilir. Ancak 200 yıllık yük olan sorun demokratikleşme olmadan çözülemez.
Medyascope
POLİTİKA