2025-01-12
Ali Bayramoğlu: “Rojava’da uzlaşma sağlanırsa bu süreç yol alabilir”
Göksel Göksu
2013-2015 yılları arasında başlayan ancak sonuçsuz kalan çözüm sürecinde 63 kişiden oluşan Akiller Heyeti’ne yeni çözüm sürecini sormaya devam ediyoruz. Göksel Göksu, Akiller Heyeti’nin Marmara Bölgesi Grubu’nda yer alan gazeteci – yazar Ali Bayramoğlu’yla yeni süreçte gelinen son durumu ve bundan sonra olabilecekleri konuştu.
2013'te akiller heyetinde yer alan Ali Bayramoğlu beklentilerini Göksel Göksu'ya anlattı2013’te akiller heyetinde yer alan Ali Bayramoğlu beklentilerini Göksel Göksu’ya anlattı
“Rojava konusunda uzlaşılırsa süreç yol alır”
2013’te AKP’nin başlattığı çözüm süreci için “ihanet” nitelemesi yapan MHP, bugün bizzat Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla yeni bir süreç başlattı. En azından müzakereler başladı, bu süreçten beklentiniz nedir?
Esasen olumlu bir deneme olarak görüyorum. Ancak bu bir müzakere sürecine benzemiyor. Müzakere süreci esas olarak tarafların karşı karşıya gelmesini, pazarlık ve alışveriş yapmasını içeren politik bir mekanizmadır. Burada daha çok devlet merkezli bir silah bırakma önerisi var. Öcalan’ın bu öneriyi ilke olarak kabul etmesi, bir diyalog ve arayışın başladığını, durumun da önerinin ötesine geçtiğini gösteriyor.
Ne beklenebilir? Öcalan açıkçası böyle bir mekanizmayı benimseyebilir, siyaseten yol almayı bir imkan olarak görebilir. Diğer taraftan Türkiye içinde gücünü tümüyle kaybetmiş bir PKK var. Irak’ta da çok dar bir alanda hayatlarını sürdürüyorlar. Suriye’de ise uluslararası koşullar şu anda onların lehine ilerlemiyor. Devletin önerisini bu açıdan da değerlendirebilirler. O durumda Rojava meselesi konusunda bir uzlaşma üretilebilirse bu hamle bir sürece dönüşebilir.
Bahçeli ön safta görünüyor olsa da, 2024 Ekim’inden itibaren başlatılan sürecin oyun kurucusu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Sizce Erdoğan sürece dair neden daha az konuşuyor?
Erdoğan’ın konuşması, örneğin Öcalan’a öneride bulunması bir süreci ve müzakereyi daha çok akla getirir. Önerinin bir müzakere görüntüsü alması, bunun doğuracağı milliyetçi reaksiyon ve tepkiler Erdoğan’ın en son isteyeceği şeydir. Bahçeli ise bu konuda önemli paratonerdir. Sorunuzun cevabı sanırım bu.
“Türklük vurgusunun içinin yeniden doldurulması hali gelişebilir”
2013’te başlayıp 2015’te sona eren çözüm sürecinin temel amacı, silahların bırakılması, barış ortamı ve toplumsal bütünleşmenin sağlanmasıydı. Bugün hedef aynı olsa da koşullar çok değişti. Siz 2013’te mi daha iyimserdiniz bugün mü?
Böyle bir tercih doğru değil. Dönemlerin ruhları farklı. İki girişimin de artı ve eksileri var. İfade ettiği anlamlar da farklı.
2013, çatışma çözümü ve demokratik nitelik ilişkisi çerçevesinde toplum ve devlet hafızasına kuvvetli unsurlar ekledi. Çözüm mümkün olacağı varsayımı, demokrasinin geliştirilmesi ve derinleştirilmesine dayalıydı. Bu varsayım, malum, aynı zamanda devletin ana korkusunu da oluşturuyor. Demokrasi ve bölünme arasında bağ kuran yerleşik bir devlet tutumu var.
2013’te bunu bir kez Tayyip Erdoğan kısmen deldi ve sonuç yine olumsuz oldu.
Bu kez devlet ideolojisiyle barışık bir model söz konusu. Ancak demokratik boyut, Kürtlerin siyasi ve kültürel taleplerinin tatmini gibi konular gündemde değil.
Bununla birlikte, silah bırakma mümkün olursa zamanla gündeme gelebilir. Zira, yeni açılımda sadece silah bırakma değil aynı zamanda kültürel düzeyde çok parçalı bir toplumun varlığının MHP tarafından da AK Parti tarafından da kabul edilmesi var. Ayrıca Türklük vurgusunun bu anlamda içinin yeniden doldurulması hali de gelişebilir. Kimi işaretler yok değil.
Süreci 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilişkilendirenler var. Asıl hedefin DEM’in desteğini alarak muhalefeti küçük parçalara bölmek olduğu yorumları yapılıyor…
Tabii, faydacı bir analiz yapabilirsiniz. Bu tür girişimlerin esasen hedef aldığı konu üzerinde değil, onun dışındaki ve yanındaki konular üzerinde yol almak istediğini, niyetin böyle olduğunu varsayarsınız.
Ben böyle düşünmüyorum. Esas bu değil. Bence şu anda devletin ve iktidarın yaptığı da bu değil. Esas olan, güvenlik meselesi. Meseleyi “iktidara fayda-zarar” mantığı dışında ele almak lazım.
Bununla birlikte bu tür hamleler, başarıya ulaşırsa siyasette böyle sonuçlar doğurabilir.
“MHP’nin başı çekiyor olması milliyetçi reaksiyonları sınırlaması açısından önemli”
2013 – 2015 sürecinde akil heyet Anadolu’da en çok MHP’lilerin başını çektiği milliyetçi kesim ile ulusalcıların tepkisiyle karşılaşmıştı. Bugünse sürecin başını çeken MHP. Bu tablo mevcut süreci daha avantajlı kılıyor mu?
MHP’nin sürecin başını çekiyor olması milliyetçi reaksiyonların sınırlanması açısından son derece önemli. Dediğim gibi burada daha çok milliyetçi ideolojiyle, devlet ideolojisiyle barışık, bütünlük söylemi etrafında silah bırakma ve kültürel farklılıkların yine bütünlük düzeyinde sindirilmesi önerisi var. Milliyetçi lider ve rehber bunu yapıyor, bu yolu gösteriyor. Bu koşullarda milliyetçilerde algı pozitif olacaktır.
“PKK’nın silah bırakıp bırakmayacağını henüz bilmiyoruz”
Süreç başarıya ulaşır mı ve sürecin sonunda PKK silah bırakır mı?
Bu soru aslında işin esasını oluşturuyor.
PKK silah bırakır mı? Bunu henüz bilmiyoruz.
Burada yanıt bekleyen iki önemli nokta var: İlki Rojava, diğeri de Kürtlere vaat edilen siyaset yapma imkanları.
Kürtlere ne öneriyor devlet? Siyaset yapın, Öcalan’ın Umut Hakkı’nı kullanması dahil olmak üzere. Ancak siyasetin koşulları şu anda Türkiye’de yok. Demokrasinin tesis edilmesi, gerekiyor ki birileri bu siyaset yapma imkanı kullanılabilsin. İşte bunların koşullarının sağlanması, bunlarla ilgili Kürt tarafının tatmin olması ve bazı işaretler alması önemli.
Ama asıl önemli ikinci nokta: Rojava. Yani Kuzey Suriye’de ilk defa Kürtler bir yaşam alanı buldular. O alanı da Amerika desteğinde korudular. Bugün Amerika’nın ne yapacağı hâlâ belli değil. O alanı kaybetmek istemeyeceklerdir. Buna karşılık Türkiye de “PKK oradan çıkmazsa askeri müdahalede bulunacağı” imasında bulunuyor.
Dolayısıyla işin sıkıştığı yer Rojava’dır. Rojava’da uygun bir uzlaşma bulunduğu takdirde, evet, bu süreç yol alabilir.
Medyascope
POLİTİKA