Türkçe | Kurdî    yazarlar
Berrin Sönmez: 25 Kasım: Feminizmin gündeminde ne var?

2025-11-25

Aile yılının 25 Kasım’ında iktidar, kolluk kadınlara ve LGBTİ+’lara nasıl sürprizler hazırlıyor, merak ediyorum. Yani klasikleşmiş yasakçılıkla sokaklar ve alanlar için bariyer, barikat dekorasyonlu özel hazırlık şaşırtmaz. Su ve gaz ikramına da tamam der, afiyetle kabul ederiz. Hatta bir kadının başına on polisin çullandığı kelepçe şov da olur, sorun yok, izlemekle yetinmez katılırız da. Ama yani sıkılmadınız mı be kardeşim, diyesim var. Yıllardır her sene 25 Kasım ve 8 Mart günleri aynı oyunu sahneliyorsunuz. Bıkmadınız mı? Sokaktaki insanlar azıcık yaratıcılık bekliyor, ister istemez.

Bir değişiklik yapılsa alanlara çıkanlar şoke olsa mesela. Barikat kur, barikat aş. Kaç, kovala ve düş, kalk rutini bozulsa hayli heyecanlı bir senaryo sahnelenmiş olur. Polis, TOMA değil şişe suyu ikram etse mesela, çok çarpıcı olur ve yeminle hepimiz orada düşer kalırız. Aile yılının 25 Kasım’ında sokaktaki insanlara bakıp “bunların hiçbirisi ağaç kovuğundan çıkmadı, hepsi bir ailenin ferdi” deseler, bilmediğimiz bir dili duymanın şaşkınlığını yaşar, sloganları bile karıştırabiliriz. Neyse bu kadar şımarıklık benim için kâfi. Devlet ciddiyetinin kuralı eşitlik isteyene höt demek, şiddetsiz yaşam isteyene küt indirmek.

Yine de bu yıl bir yaratıcılık örneği gördük, gözümüz açık gitmeyiz. Mersin’de yapılmayan bir eyleme katılma suçundan 17 kadına para cezası verildi Eylül ayında. Öngörülü yargımız “bunlar nasıl olsa bir gün eylem yapar, en iyisi peşinen ceza kesmek, Mehmet Abiye yardım sevap” demiş olabilir.

11. Yargı paketi mesela aylardır gündemde ama en çok toplumsal tepki çeken iki konunun paketten çekildiği haberleri salınıyor uzay boşluğuna. Bakalım ne göreceğiz içinde. Örneğin “Covid affı”ndan yararlanamayan kadın katilleri ve çocuk istismarcılarına çok ayıp olduğunu düşünen iktidar, hükmü yasal süre sınırından sonra kesinleşenleri salıvermeye hazırlanıyor bu paketle. Ve anlaşılan periyodik aflar rutine bağlanacak. Yanlış anlaşılmasın, sadece kadın katilleri, çocuk cinsel istismarı ve nefret suçu faillerine yeniden benzer suçları işleme fırsatı sunulmuş olacak.

Oysa kadınlar ve LGBTİ+’lar güvenli, şiddetsiz, özgür yaşam için aralıksız yeni politikalar üretip kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Devlet dediğin yasadaki gibi durmaz, kendisinden başka politika üretmeye kalkışını durdurur. Şu veya bu yolla, durdurur. İş cinayetlerine itiraz edenler, iş güvenliği ve işçi sağlığı der MESEM cinayetlerini hatırlatır, Dilovası parfüm cinayetlerinde ölen kadın ve çocukları hatırlatır ama o parfümlerin sağlığını bozduğu insanları hiç dile getirmesen bile sermayenin canını acıtmış olursun ki devletimiz kimsenin canının yanmasına izin vermez.

Ama gel gör ki yurttaş dediğinde susmaz. Uyarır, eleştirir, tartışır. Hele sivil toplumda hak savunusu yapıyorsa karşı çıkar, fikir geliştirir, politika üretir ve hatta dayatır yönetenlere. Bugün değilse bir gün mutlaka der. Hayatını umuda sarıp ekmek arası yapar da susmaz haksızlık karşısında. Bu hafta salonlarda, panel ve basın açıklamalarında gördükleriniz Salı akşamı sokaklarda sesini yükseltecek.

Örneğin 19 Kasım’da yalnızca trans ve interseks katılımına açık şekilde düzenlenen “Trans Kavuştayı” gerçekleştirildi. Katılımcılar, son yıllarda artan nefret söylemi, polis şiddeti, keyfi gözaltılar, Kabahatler Kanunu üzerinden kesilen idari para cezaları, ev baskınları, hormonlara erişimin fiilen kısıtlanması ve barınma krizinin translar açısından ölümcül boyutlara ulaştığını belirtti. Kabahatler Kanunu kapsamında kesilen cezaların bir ekonomik şiddet pratiğine dönüştüğü; birçok transın kazancının büyük bölümünün bu cezalara gitmesi nedeniyle yoksulluğun derinleştiği ifade edildi. Bunun yanı sıra translara yönelik özellikle son aylarda yoğun şekilde “müstehcenlik” suçlaması üzerinden yeni soruşturmalar açıldığı, hem sokakta hem dijital mecralarda transların kriminalize edilerek hedef hâline getirildiği vurgulandı. Görüldüğü üzere sorunlar hayati öneme sahip ve her biri ya devlet şiddeti kapsamında ya da devletin göz yumduğu suçlar.

Kadınlar ve kız çocukları ise şiddetsiz evlere hasret. Sokakta, işte, okulda cinsiyete dayalı şiddete karşı güvenli ortam için geliştirilen politikaları savunuyor, gerçekleşinceye kadar da savunacak. Örneğin sosyal medya ifşalarından farklı gerekçelerle rahatsız olan pek çok kişi var bu ülkede. Ancak feminist politikaları desteklemekle bu rahatsızlıktan kurtulabileceklerini bilmeliler. Her 20 bin nüfusa bir cinsel şiddet kriz merkezi olsa; cinsel şiddette zaman aşımı kısıtı kalksa ya da süre uzasa, yani cinsel şiddetle etkin mücadele edilmesi durumunda. Cinsiyete dayalı şiddetin cinayet boyutuna ulaşmadan kadınların korunması için her on bin nüfusa bir sığınak olsa daha çok kadın hayatta kalabilir. Ve kadın cinayetlerinin büyük kısmı kadınlara “senin için en güvenli yer” denilen evlerinde gerçekleşiyor.

Kadınların evlerinde en yakınları tarafından öldürülmesini de önlemek için hatırlanmış yasa ve sözleşme uygulanmadığı için kadın cinayetleri artıyor. Ancak cinsiyet temelli şiddetin ve kadın cinayetlerinin tam sayısını kendisine iletilen verilerle en iyi bilmesi gereken bakan, kadın cinayeti sayısının azaldığını söylemekten çekinmiyor. Nasıl bir azalmadan söz ediyor acaba? Medya üzerindeki baskılar sayesinde haber olmadığına dayanarak mı söylüyor? Yoksa kadın cinayetlerinin çok büyük bir kısmını şüpheli ölüm diyerek kapattıklarına mı güveniyor, bilmiyorum; ama bu kabaran şüpheli ölüm dosyalarına rağmen kadın cinayetleri sayısı sürekli artıyor. Yasa ve sözleşme uygulanmadan şiddet ve cinayet tablosunun değişmesi mümkün değil. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını yasaklamakla şiddeti önlemek yerine teşvik etmiş oluyorlar. Ki bir de katillere ve cinsel şiddet faillerine infaz düzenlemesi adı altında örtük af getirmekle, suçluları teşvik etme politikası uygulanıyor.

Toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme ile genel ve yerel bütçelerde kadınların, kız çocuklarının toplumsal alanda görülüp, hizmetlerden yararlanmasını sağlamak görevi de hatırlatılacak bu 25 Kasım’da. Eğitimde eşitlik, ücretsiz, kaliteli, güvenli kamu kreşleri açılması gerektiği de. Alakalı – alakasız her sorunun kadın bedeni üzerinden okunması da reddedilecek yine. Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi bu ülkede yerleşik norm haline gelinceye kadar geçmişten gelen ama çözülmemiş sorunlar tekrar edilirken dijital şiddet gibi kısmen yeni sorunlar için yeni politikalar üretilecek elbette.

Evet, 25 Kasım erkek/devlet şiddetine karşı uluslararası mücadele günü; devlet bizim için ne hazırlamış olursa olsun yine dayanışmayla güçlenerek çıkacağımız eylemlerle sokaklar her şenlenecek. Kadınlar, kız çocukları ve translar için eşit, özgür, güvenli işyerlerine, evlere, sokaklara kavuşmak umuduyla polis, devlet ve erkek şiddetine dur diyelim.

Medyascope

BASıNDAN