Türkçe | Kurdî    yazarlar
Rawin Sterk: Takım elbiseli 'general' ve 'Doğu Cephesi'nde değişen dengeler

2025-11-22

Kürdistan Bölgesi’nin Duhok şehrinde bizzat Başbakan Mesrur Barzani ve ekibi tarafından, Kürdistan Amerikan Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen “Ortadoğu Barış ve Güvenlik Forumu”na katılan Demokratik Suriye Güçleri Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin yaptığı konuşma, karşılanma biçimi ve belki de en önemlisi orada bulunması onlarca mesaj içeriyor.

Organizasyon konusunda Kürdistan’da müthiş bir atak olduğunu görüyoruz. Gerek Süleymaniye gerek Erbil ve şimdi de Duhok, son yıllarda olağanüstü etki yaratma potansiyeli taşıyan zirvelere ev sahipliği yapıyor.

Erbil’de Rudaw Araştırma Merkezi öncülüğünde düzenlenen “Erbil Forum” her yıl çok önemli uluslararası isimler ağırlıyor ve bu tür zirvelere öncülük ediyor. Süleymaniye’de KYB Genel Başkanı Bafil Talabani ve bağlı medya grubu tarafından organize edilen Süleymaniye Forumu ise Erbil’dekinden farklı olarak Arap dünyası ağırlıklı önemli isimleri konuk ederek Kürt-Kürdistan meselesini tartıştırıyor.

Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin ekibi tarafından düzenlenen Erbil Forum, Amerika, Avrupa ve Batı dünyasında benzer bir misyon üstlenmiş durumda. Şimdi Duhok’ta düzenlenen forum ise ilginç bir şekilde hem Kürtler arası hem de Kürtlerin sınır komşusu ülkelerini ilgilendiren konularda, diğer iki forumun yüklendiği misyonu üstlenmeye başladı.

Bu yıl düzenlenen forumda elbette yoğun ilgiyi Mazlum Abdi gördü. Öyle ki ilk günkü bölümde konuşan Başkan Neçirvan Barzani, oldukça pozitif görünen enerjisiyle Mazlum Abdi’nin de katılımcı olduğunu anons etti. Başbakan Mesrur Barzani ise “yolda geliyor” diyerek yanıt verdi.

Kürt kamuoyu bu buluşmaya kilitlendi. İkinci günün sabah saatlerinden itibaren Kürt ve tabii Türkiye medyası, Mazlum Abdi’nin foruma gelişini, karşılanmasını, konuşmasını ve Kürtler için rüya anlamı taşıyan görüntü ve fotoğraflarını yoğun şekilde gündeme taşıdı.

Yüzyılın sonunda değişen gerçeklik

Yeryüzünde yaşayan istisnasız bütün Kürtlerin aynı duyguyu hissettiği ortak ‘şeyler’ neredeyse yoktur. Gerçek bu iken, son 15 yıl içerisinde yaşanan bazı gelişmeler, bir tespihe yetecek kadar ‘ortak’ şey bıraktı Kürtlere. Yeryüzündeki Kürtlerin tamamı, Peşmerge’nin Kobani’ye geçişi sırasında aynı duyguyu yaşadı.

Hepimiz ciğerlerimiz sökülürcesine ağlayarak bahtiyar olduk. Gururlandık; kalbimiz huzur ve hayra dururken, ciğerlerimizden ağladık ve dağlarımızın magmasından yalvardık, dua ettik: Kobani düşmesin.

Kobani’nin “Hawar”ına giden bir Peşmerge’nin başının bir YPJ savaşçısının dizine düştüğü gün, yeryüzü Kürtlerinin duasının kabul olduğu gündü. O fotoğrafı bilmeyen pek az Kürt vardır. YPJ savaşçısının dizindeki Peşmerge başına döktüğü gözyaşı ve ağıt, Kobani’nin düşmemesinin sembolüydü. Yeni yüzyılın stratejisi uygulanmaya geçerken Kürdistan’ın başına vekâleten bela edilen pusula, Rakka’da çölün derinliklerine gömüldü. Bu aynı zamanda, bir önceki yüzyılda yok sayılan Kürdün zılgıtıydı ve Kürt kadınlarının gırtlağından yükseliyordu.

İmparatorluk yıkıntıları arasında yerle yeksan edilen ülkemizin topraklarında kanla sulanmayan tek karış bile kalmadı. Sadece bizim değil; bize saldıranların, onlara saldıranların, kurdun, kuşun, böceğin, ağacın kanı döküldü bu Kürdistan’a. Ve şimdi artık herkes bizimle barışmak zorunda. Biz de birbirimizle ve herkesle barışmak zorundayız. Bizi yok etme ve yokmuşuz gibi davranma politikaları yüz yılın sonunda tamamen çöktü. Dahası, bizi yok etmeye çalışanlar yok olup gitti. Yıkılıp düştüler, şimdi bizim sayemizde ayakta durdurulmaya çalışılıyorlar. Gerçek bu; anlaşılsa da anlaşılmasa da… Irak bugün ayakta duramayan, altına kaçıran yaşlı ve yeniden gençleşme imkânı olmayan bir diktatör bozuntusudur. Suriye ise yüz yıl boyunca kendi çocuklarının başını yiyen bir canavarın, yine kendi çocuklarınca alt edilmesiyle paramparça olmuş bir barut fıçısından başka bir şey değildir.

Trump “general” demişti

Şimdi Duhok’taki takımlı “general” meselesine dönmeden önce Kobani’de bıraktığımız yere birkaç şey ekleyelim. Mazlum Abdi geçtiğimiz yıl Kürdistan Bölgesi’nin önceki başkanı ve tarihe “Başkan Barzani” olarak geçecek Mesud Barzani ile görüştüğünde bu kez ağıt yoktu; sadece “kıvanç” vardı. PKK’nin silahlarını yaktığı gün yayılan görüntüler gibi bu buluşma da Kürtlerin büyük kısmının kalbinde yeni bir zamana kapı araladı.

Kürdistan Bölgesi yöneticileri ABD ve diğer dünya liderleriyle diplomatik ilişkiler kurduğunda sabır tespihine bir halka daha eklendi. Rojava diplomatik heyetlerinin Elysee Sarayı’nda ağırlanması da gene bir halka oldu. ABD Başkanı Trump’ın Mazlum Kobani için “general” demesi ise dağlarımızın magmasından yükselen “yalnız değiliz” hissinin somut bir karşılığıydı.

Mazlum Abdi’yi Trump’tan sonra “general” olarak telaffuz eden ikinci liderin Neçirvan Barzani olması önemli bir mesaj taşıyor. Peşmerge’nin Başkomutanı sıfatıyla Barzani’nin Abdi’yi anons ederken “general” demesi boşuna değildir. Bu kapı, Peşmerge ve DSG ortaklığının—belki de neden olmasın—birleşmesine kadar gider.

Forumda tüm Kürtler

Forumun ilk gününde HÜDA-PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Osman Baydemir gibi isimlerle birlikte Türkiye, Ortadoğu, Avrupa ve Amerika’dan birçok akademisyen ve stratejist davetliydi.

Açılış oturumuna Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Türkiye’nin eski başbakanlarından Ahmet Davutoğlu ve çok sayıda diplomat da katıldı. Bu isimlerin “Ey Reqib” için birlikte ayağa kalkması, forumun Kürt tarihi yazılırken “Duhok Kongresi” anlamıyla yer alacağının işareti gibiydi.

Mesud Barzani, komşulara hitaben Kürtlerin bu coğrafyada herkes kadar hakkı olduğunu, düşmanlık istemediklerini ve barışı tüm bölgeye yayma çağrısı yaptı. Neçirvan Barzani’nin Rojava’ya dönük çağrısı ise özellikle dikkat çekiciydi. DSG’nin dağıtılarak Suriye ordusuna entegre edilmesinin doğru bir yöntem olmayacağını, tıpkı Peşmerge gibi özerk varlığının korunmasının önemli olduğunu ifade etti.

Salona Hollywood yıldızı gibi giriş yapan Mazlum Abdi

Takım elbisesi ve kravatıyla salona giriş yapan Mazlum Abdi, adeta bir Hollywood yıldızı gibi karşılandı. Hoşyar Zebari tarafından karşılanan ve içeride Başbakan Mesrur Barzani tarafından ağırlanan Abdi ve Rojava Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed önemli mesajlar verdi.

Mazlum Abdi’nin bu düzeyde anons edilmesinden ağırlanmasına kadar pek çok başlıkta anlamlı mesajlar vardı. Ahmet el-Şara’nın Beyaz Saray’da meşrulaşması ne kadar hak ise, Mazlum Abdi’nin Duhok’ta meşrulaşması da malumun ilanı gibidir. Hemen tüm Kürt çevrelerinin aynı forumda buluşturulması ise altı çizilmesi gereken tarihi bir adımdır. Bin yıldır herkesin istediği ama kimsenin yanaşmadığı Ulusal Kongre için ilk adım Duhok’ta atılmış olabilir.

Mazlum Abdi’nin ikinci gün foruma katılması planlanmışken, Neçirvan Barzani’nin onu ilk gün—yani Sudani ve Davutoğlu’nun bulunduğu gün—anons etmesi ne yol kazasıdır ne de bilgi eksikliğidir. Bu çok ince bir diplomasi trafiğidir.

Bu nedenle forum, yalnızca Kürt medyasında değil Irak ve özellikle Türkiye medyasında da geniş yer buldu. Yakın gelecekte Mazlum Abdi’yi komşu başkentlerde ve—neden olmasın—Ankara’daki zirvelerde görmek mümkündür.

Abdi konuşmasında savaş istemediklerini, fakat gelişmelerin kendilerini savaşa çektiğini söyledi. 10 Mart Mutabakatı hakkında bilinenin ötesinde şeyler aktardı. Türkiye’nin “uymuyor” dediği maddeler konusunda Abdi de aynı şikâyeti dile getiriyordu: “Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê halkının geri dönüşü, Kürt yerleşimleri üzerindeki baskının azaltılması…”

Karşılıklı güvensizlik olsa da gelişmelerin barış potansiyeline işaret ettiğini söyledi. Bu yönüyle Abdi, Molla Mustafa Barzani’den sonra diplomasi alanında Kürtlerin tespihinin

imamesi” gibi bir pozisyona ilerliyor.

Forum, günün, haftanın, ayın belki de yılın en önemli gelişmesiydi. TBMM’deki komisyona ilişkin olası İmralı görüşmesi kararıyla birlikte, bölgesel tablo çok daha farklı bir noktaya taşınabilir.

Devlet Bahçeli’nin yüklendiği misyon

Görünen o ki yüz yıllık savaş ve gözyaşı, yerini meşrulaşmaya ve varlığın kabulüne bırakıyor. Meşruiyet, savaşan herkes için geçerliyse Kürtler için neden geçerli olmasın? Bugünün devletleri yüz yıl önce savaştan çıkıp milletler topluluğunda meşruiyet kazanarak bugüne geldi. İkinci yüzyılda aynı hak, büyük bedeller ödeyen Kürtler için de tanınmak zorundaydı. Şimdi yaşananlar bunun sancısıdır.

Türkiye’deki çözüm süreci tartışmaları ise tüm bu tabloyu tamamlayan önemli bir parça. Meşruiyeti kabul edip barış içinde yaşamanın kültürü bu topraklarda anlatılanın aksine hiç olmadı. Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız iddia edilir ama tarih kitapları bunu yazmaz. Ortadoğu’daki bütün komşularımızın tarihi, bizim “hiç olmadığımız” bir hikâyeyle doludur. Oysa çağ artık hakikatlerin gizlenemeyeceği bir çağdır ve dünya Kürtlerin hikâyesini bizzat Kürtlerden dinleme aşamasına gelmiştir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yüklendiği misyon da buradan hareketle önemli bir devlet adamlığı çizgisidir. Huzurlu ve müreffeh bir Türkiye’nin yolunun buradan geçtiğini fark etmesi, Bahçeli’yi “devrimci duruş” noktasına getiren şeydir. Eski ateşi harlamanın kimseye faydası olmadığı, tersine ateşi harlayanı tutuşturduğu defalarca görülmüştür.

Rudaw

BASıNDAN