

2025-10-28
Olur ama…
30 küsur yıl önce İngiltere’de çalıştığım lokantalardan biri Türk lokantasıydı. Müşterisi daha ziyade İngiliz ya da diğer milletlerdendi.
Menüsü epey zengindi ve patron yabancıların damak tadına uymayacağını düşündüğü bazı yemekleri onların zevkine ‘uygun’ hale getirme taraftarıydı. İskender kebap bunlardan biriydi. Çoğunlukla tavuk eti kullanır, İngiliz’in bir yemekte hayal etmekte zorlandığı yoğurdu kesinlikle eklemezdi.
Adı iskender kebaptı ama bildiğimizle pek ilgisi yoktu. Buna mukabil menüde vardı, müşteri sipariş veriyor biz servis ediyorduk, üstelik beğeniliyordu. Gerçi İngilizler yumurta yanında bir sosis ve haşlanmış sebze servis edildiğinde de çok beğenirdi!
Belirsizlik, varsayım, iddia, kulis bilgisi, falcılık
TBMM’de bir komisyon kuruldu. Öncesinde her şey bir yıl içinde olup bitti. Bahçeli DEM’lilerle tokalaştı, devamı geldi. Aklı başında herkes Öcalan’ın silah bırakma çağrısına sevindi, sembolik silah yakma törenine memnun oldu. Komisyon her hafta toplandı, gerekli gereksiz birilerini dinledi. Önemi yok, gereksiz de olsa ‘dinlemek’ iyidir, medeni bir tutumdur. Başka? Belirsizlik, varsayım, iddia, kulis bilgisi, falcılık.
Tahmin etmek bir düşünme şekli, zihin jimnastiği, diyelim. Fakat bir yorum yalnızca tahminle yapıldığında pek değeri yok. Adı üzerinde, tahmin.
Olanlar ve olgular
Bir de somut olanlar, olgular, görebildiklerimiz var:
Konunun en önemli aktörlerinden Demirtaş (ve Yüksekdağ) hâlâ cezaevinde, AİHM kararlarına karşın.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı adayı iki siyasetçi cezaevinde.
Kayyımlar görevlerinin başında.
CHP her gün yeni bir ‘hukuk’ cambazlığıyla yüz yüze kalıyor, onca YSK kararına karşın.
Kavala/Gezi mahkumları içeride, AİHM kararlarına karşın.
Sosyal medyada paylaşım nedeniyle akademisyen, yazar, haber nedeniyle gazeteci tutuklu, hukukun bildiğimiz ilke ve kurallarına aykırı olmasına karşın.
İktidar çevresi sürecin şu aşamada demokratikleşme hedeflemediğinde ısrarcı. Muktedir hâle içinde birileri mütemadiyen anayasanın hangi maddelerinin ‘değiştirilmeyeceğini’ ilan ediyor. Beştepe’de bir danışman pazar günleri tweet yazıyor.
DEM partililerin Öcalan’la ilgili tepki çeken bazı atakları oldu.
TBMM başkanı Kürtçe birkaç cümle kurdu. Milliyetçi siyasetçiler çok sinirlendi.
KKTC seçimleri ardından iktidar ortağı partinin lideri Kuzey Kıbrıs’taki seçimin iptal edilmesi ve KKTC’nin Türkiye’nin vilayeti olması gerektiğini dile getirdi.
Suriye’de bir şeyler oluyor ve birileri içteki gelişmeler bakımından Suriye’nin önemini vurguluyor.
Bunlar bildiğimiz, okuduğumuz, tanık olduğumuz olgu ve olaylar. Olağanüstü yeteneklerim olmadığı için, bilmediğim, okuyamadığım, işitmediğim, tanık olmadığım herhangi bir ‘gelişme’ üzerine anlamlı değerlendirme yapamam. Herkes gibi, tahmin edebilirim. Tahmin/varsayım/iddia makul olabilir, uçuk olabilir, bir temele sahip olabilir, dilekten ibaret olabilir.
Böyle bir yaşam yok
İnsan bilmediğinden ürker, mesafe koyar, güven duyamaz. Şu koşullarda ve yukarıdaki sınırlı veriyle ortalama ahaliye dert anlatmak olanaksız.
Ayrıca toplum dediğinin bir düğmesi yok, istediğinde açıp kapatamıyorsun.
“Tepem attı, süreci bitiriyor ve muhatabıma hakaret etmeye başlıyorum; canım istedi süreci yeniden başlatıyor ve uzun süredir kriminalize ettiğim insanları muhatap alıyorum, hadi siz de peşimden gelin…” Ne yazık ki böyle bir yaşam yok.
Şu anda üniversitede okuyan öğrenciler akılları erdiği günden bugüne ‘teröristler’ söylemine tanık oldu. 2014’te cumhurbaşkanı adayı olarak Boğaziçi’ne gelen Demirtaş’ı sınıfımdaki ‘tüm’ (her görüşten) öğrenciler dinlemek istemişti ve o Selahattin Demirtaş dokuz yıldır içeride, işitmediği hakaret kalmadı. O günün ülkesinde değiliz. Keşke burnundan kıl aldırmayan muhteremler bir gün bir dersliğe misafir olsa ve genç insanların yaşadığı kafa karışıklığını, şaşkınlığı, itirazları görebilse. Ahali dediğin insandan mürekkep, fişini takıp çıkabildiğin mutfak robotu değil yurttaş.
Konuşmak, dinlemek bu yüzden gerekli. Konuşmak ve dinlemek için demokrasi olmalı. Hukuk devletinin koruyuculuğu. Biri bir şey söyleyip yazdığında yasal güvencesi olduğunu bilmeli. İfade özgürlüğünün güdük olduğu yerde fırından aldığın ekmeğin niteliğinden dahi emin olamazsın. Şimdi anadilde eğitim tartışmasına girmek isteyen biri üç gün sonra başının derde gireceğinden endişeliyse konuşmaz, yazmaz, anlatmaz ve haklıdır da.
Bildiklerim(iz) gördüklerim(iz)den ibaret
Belirsizlik kimisi için fırsata dönüşür. Bilinmezliğin rengi koyulaştıkça endişe artar. Endişe severlerin ekmeğine yağ sürülür, dedikoducuya gün doğar. Demokrasi halkın iktidarıdır, halkı çıkarınca iktidar kalır.
Yinelemekte zarar yok, amaç demokratikleşme olmasa da başlatılmış bir çatışmasızlık süreci, eninde sonunda demokrasiye hizmet eder. Şimdi değilse bir zaman sonra. Tarihten örnek bulmak güç değil, sonuç her zaman niyetle doğru orantılı olmayabilir.
Tanık olduklarımız neden oluyor, amaç nedir, hedef nedir, bilmiyorum. Çok fazla bilen olduğunu da sanmıyorum. Bildiklerim(iz) gördüklerim(iz)den ibaret. Ötesi sohbet muhabbet.
Bu koşullarda bazı adımlar atılıp da olumlu sonuç alınabilir mi, olabilir kuşkusuz. Yoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etli iskender kebap da mümkün, gördüm, servis yaptım, müşteri yedi. Buna mukabil iskender kebabın nasıl bir şey olduğunu bilenlere, “Sen neden beğenmiyorsun?” diyerek zorla yedirmeye çalışmak makul bir iş değil. Topu dikmek istemeyen müessese ya doğru dürüst iskender kebap yapmalı ya da kendi yorumunun lezzetli bir alternatif olduğuna ikna etmeli. Yemeği müşterinin ağzına zorla tıkmak, bir ikna yolu sayılmaz.
Sade yurttaş çılgın değil, çatışmadan çıkar ummayan her dürüst insan doğru dürüst, refah ve barış içinde bir yaşam hayal ediyor. Oy verilen ve seçimi kazanan yerel yöneticilerin görevleri başında kalabilmesi, seçimlerin hukuka aykırı biçimde iptal edilmemesi, desteklediği adayın cezaevinde değil halkın içinde olması, oy verdiği milletvekilinin meclisteki yerini alması, kamusal yarar gözetmek dışında bir çabası olmamış değerli insanların özgürlüğüne kavuşması da insana yaraşır yaşam talep eden yurttaşın hayallerine dahil.
Yazı önerisi: Ali Duran Topuz, yazı gibi bir yazı kaleme aldı. Herkes, özellikle basındaki arkadaşlar ve hukuk/siyaset öğrencileri bu yazıyı mutlaka okumalı. Topuz’un ‘Narin Güran vakası 1: Kuzuların sessizliği, kurtların gürültüsü’ başlıklı yazısı.
Diken
BASıNDAN
2025-10-28Yetvart Danzikyan: PKK hükümete ‘top sende’ diyor
2025-10-28Yıldıray Oğur: PKK neden Schrödinger’in kedisine benzedi?
2025-10-28Vahap Coşkun: Menzile doğru bir adım daha
2025-10-26Yetvart Danzikyan: Kıbrıslılar dertlenmesin
2025-10-28Berrin Sönmez: 11.Yargı Paketi: Rejim bulanık suda balık avlar
2025-10-08Sedat Ulugana: Barutun yanında bıyık yağı ve puro
2025-10-08Yıldıray Oğur: Çözüm sürecinde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor
2025-10-07Ayşe Hür: İrade
2025-09-30Yıldıray Oğur: Komisyon’da bir gün
2025-09-23Özge Mumcu: Kara kutu, sabun ve tuğla
2025-09-23Yıldıray Oğur: Şara, SDG’yi Türkiye ile tehdit etti mi?
2025-09-20Berrin Sönmez: Gonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar
2025-09-18Taner Akçam: Kürt açılımına iki engel
2025-09-18Fethiye Çetin: Adım adım
2025-09-18Özgür Amed: Barışın triyajı
2025-09-17Taner Akçam: İkinci Tanzimat
2025-09-14Yusuf Ziya Cömert: Faizi tesettüre soktuk
2025-09-11Yıldıray Oğur: AK Parti CHP’siz yapabilir mi?
2025-09-10Murat Sevinç: Yenilenen CHP iktidarın CHP'sine karşı…
2025-09-09Ahmet Taşgetiren: Hayra alamet şeyler değil