2025-10-07
Arkadaşlar, ben DEM Parti'yi tekil olaylardan dolayı eleştirmiyorum. Bazılarının olayı basitleştirerek değersizleştirmeye çalıştığı gibi "tek bir andan hareketle yorum" yapmıyorum yani. Bu arada o tek bir an değil, resepsiyonun videosunu bulup izleyin. Her anı birbirinden utandırıcı.
DEM Parti'yi "Öcalan irademizdir" dediği için eleştiriyorum. Devlet+Siyasi iktidarın Öcalan'ı 30 yıldır "koruma altına" alması da bu yüzden. Dün TBMM'deki sahne de tamamen Öcalan'ın onlara dikte ettirdiği siyasetin zorunlu sonucu.
Kimler tarafından ne amaçla sızdırıldığını bilmediğim İmralı Zabıtları'nda bu gayet açık görülüyor. Sizlerden kaçı bu zabıtları okudu bilemiyorum ama ben hepsini okudum. DEM Parti heyeti, Öcalan'ın karşısında fikir bile beyan edemiyor. Ağızlarını açamıyorlar. Bir veya iki cümle kurabiliyorlar. Hemen susturuyor onları Öcalan. Daldan dala atlayarak birbirinden uçuk fikirlerini boca ediyor üstlerine, ama en ufak bir özeleştiri, en ufak bir hata beyanı yok. Hep o doğru yapmış ama kadrolar beceriksizmiş, anlamamışlar, uygulayamamışlar. PKK kadrosu da ona keza. Başında "kimle savaşıyorsanız onla barışırsınız" dediler, biz de sandık ki Kandil oturacak masaya. Hooooppp Kandil yerine Öcalan oldu "askeriyenin başı". Nitekim PKK kadroları da 2 Mayıs'taki telekonferansta tek bir görüş belirtemedikleri gibi Sabri Ok ve Remzi Kartal "biz sizi anlayamadık, sizi anlamayı başaramadık" gibi klasik yağcılık repliklerini tekrarlıyor. Önderlik deyince sanırsınız ki bir kuruldan söz ediliyor, hayır kendini dokunulmaz ilan etmiş bir şahıs var karşımızda.
İkinci delil, Öcalan'ın kamusal alanda açıklanan görüşleri. Demirtaş 9,5 yıldır hapiste iken, SSÖ'nün daha mezarındaki toprak çökmeden "Seni başkan yaptırmayacağız’ meselesi Selahattin ve Sırrı’nın hatasıydı. Seni başkan yaptırmamaya çevirmelerine gerek yoktu. Erdoğan’ı karşıya almalarına da gerek yoktu" demesi normal miydi sizce? Hadi Demirtaş'ı zaten hiç ağzına almıyor (İmralı Zabıtlarında bir kere bile adı geçmiyor), SSÖ onun "irtibat subayı" idi, onu dahi bir kalemde harcadı. Bu ne demektir, mehfum-u muhalifinden "Erdoğan'ı başkan yaptırmalıyız". Eh, DEM Parti'deki emir kulları da Erdoğan'ın ağzına düştüler. Nitekim dünkü muhabbetten sonra AKP'li kalemşörler "şahane bir tablo, bu anayasa değişikliğini içeren bir seçim ittifakına gider" demeye başladılar. Ama merak etmeyin ilk İmralı ziyaretinde "beni yine anlamadınız, bu ne karaktersiz davranış" diye azarlanacaklardır.
Üçüncü delil DEM Parti ve etrafında kümelenmiş münevver grubunun hepsinin kelimesi kelimesine aynı şeyleri söylemesi. Hani siz çok sesli bir partiydiniz, hani siz demokratik bir parti idiniz? Hani siz Bookchin'in anarşizminden esinlenen merkezsiz toplum idealini savunuyordunuz? Yahu bunca falso, bunca teslim olun talimat, mektup (Mahmur'a, diasporaya, Rojava'ya, aşiretlere) bir satırına dahi olsun itiraz eden yok mu aranızda? Öcalan devletle ne pazarlığı yapıyor biliyor musunuz ki, size sunulan her "bilgi"yi cansiparane savunuyorsunuz? Hiç mi farklı düşünmüyorsunuz? Stalin'in, Kim Jong-un partisinde bile bu kadar senkronize bir tavır olmamıştır. Mazallah bir de dağ kadroları düz ovaya inerse demokrasinin d'sini göremezsiniz.
Bunları söyleyince "savaş istiyor" demenize de iki çift lafım var. PKK'yi ben mi kurdum? 2004'te Ergenekon'un daveti üzerine tekrar silahlı mücadeleye ben mi yönlendirdim PKK'yi? 2015'te Hendekleri ben mi kazdırdım? Ben mi binlerce Kürt gencini bodrumlarda katlettirdim? Ben mi 2015'te "masanın devrilmesi"ne bahane yapılan Ceylanpınar katliamını HPG üstlensin diyen? Bunlar için tek bir açıklama, özeleştiri, özür duydunuz mu? İmralı Zabıtlarında da yok. Sanki bunlar hiç olmamış gibi. Hatta Öcalan PKK'yi ben kurdum, ben kapattım, sırtımdan bir dağ kalktı, bundan sonrası sizi ilgilendirir diyor Kandil kadrosuna. Onlar da "evet efendim, sepet efendim" diyorlar sadece. Devlete göre 50 bin, Öcalan'a göre 100 bin Kürt evladı o örgütün temsil ettiği idealler uğruna ölmemiş gibi, sanki milyonlarca Kürt yerinden yurdundan olmamış gibi, sanki binlerce Kürt müebbet hapislerde çürümemiş gibi... Ben kurdum, ben kapattım. Hatta "DEM Parti'yi de ben kurdum ben kapatacağım" diyor, ona da ses çıkarmıyor DEM partililer.
Ben başından beri Kürtlerin önünde ister demokratik, sosyalist, komünalist terimi olsun bir devlet kurmayı hedeflemelerini analarının ak sütü gibi hakları olduğunu söyledim. HTŞ yerine SDG'nin Şam'a yürümesi mümkündü dedim. Rojava'nın silah bırakmasının bir intihar olacağını düşündüm. Bunları söylemek "savaş" istemek değildir. Bu ülkede savaşı kimin istediğini hepimiz biliyoruz. Onlarla "iş tutup" benim gibi hak savunucularını devlete "savaş istiyor!" diye jurnallemek de ayrıca ele alınması gereken bir ahlaki sorun.
Kusura bakmayın devletin elinde esir olan, bütün görüşmelerini MİT görevlilerinin nezaretinde yapan, devletin çıkarına olmazsa sözlerinin tek kelimesinin bile çıkmasına izin verilmeyecek bir kişiye "iradesini teslim eden" bir kadroya saygı duymam mümkün değil. Bundan böyle beni bu perspektiften takip edin veya etmeyin.
Yazarın Facebook sayfasından alınmışır
BASıNDAN