

2025-11-11
Bugünkü iktidarın, biri ikisi değil, bütün ortakları sürekli her fırsatta emperyalist tehditlerden dem vuruyorlar. Bu manada bir ayrılık gayrılık yok aralarında. İstisnasız hepsi “Biz ülkemizi bölmek, devletimizi yıkmak, milletimizi yok etmek isteyen güçlere engel olmak amacıyla burada bulunuyoruz” diyorlar.
Herhalde “emperyalizme karşı mücadele ediyoruz” iddiası üzerinden siyasi pozisyonlarına meşruiyet üretebileceklerini düşünüyorlar. Yanlış da düşünmüyorlar, bu milletin hassasiyetleri belli. “Mevzubahis olan vatansa” başka hiçbir şeyi görmez gözümüz.
Ancak ülkemizin güvenliğini tehdit eden, devletimizi ele geçirmek isteyen emperyalist güçlerin adını vermedikleri için ortada ciddi bir belirsizlik var. Kim bunlar?
Bazen dış güçler diye de anılan bu düşmanlarımız, öteden beri kimlikleri hem çok belli gibi duran hem de çok belirsiz olan birileridir. Hem meşhur hem de meçhul. Başımıza gelenlerin sorumlusunun onlar olduğunu biliriz bilmesine de onların kim olduğunu tam olarak bilemeyiz.
Hatırlarsınız, geçtiğimiz yıllarda “faiz sebep enflasyon sonuç” teorisine dayalı politikalar inatla uygulanırken Türk parasının değeri giderek düşüyordu. O dönemde bunun dış güçlerin gerçekleştirdiği “kur saldırısı”nın sonucu olduğu söylenmiş ama söz konusu dış güçlerin adı ve adresi yine verilmemişti. Oysa saldırı somut bir eylem, her halükarda bir failinin olması gerekir.
İkincisi, kura saldırarak cebimizdeki paranın değerini düşüren, bizi daha da yoksullaştıran, çoluk çocuğumuzun rızkını çalan düşmanımızın kim olduğunu bilmek hakkımız değil mi? Yetkililer niye hâlâ söylemiyorlar düşmanımızın kim olduğunu? Bizden mi saklıyorlar? Kendileri de mi bilmiyorlar yoksa?
Aynı retorik pek değişmeden bugün de devam ettiriliyor. Hatta ülkenin devlet başkanının konuşma metinlerinde bile yer alabiliyor. “Bölgemizde kurgulanan yeni emperyalist oyunda Kıbrıs Adası’nın da menüye eklenmek istendiğine dair güçlü sinyaller alıyoruz” dedi geçenlerde Cumhurbaşkanı.
Burada da çok kesif bir belirsizlik söz konusu. Kim bu yeni oyunlar kuran emperyalist güçler?
ABD mi mesela? Emperyalizm denildiğinde akla gelen ilk ülkelerden birinden söz ediyoruz ne de olsa… Ancak bilhassa günümüzde bu ülkeyle ilişkimiz fevkalade iyi durumda. Daha geçen haftalarda iki ülkenin lideri Beyaz Saray’da düşman çatlattılar.
ABD’den -savaş uçağı alamasak da- iki yüz küsur adet Boeing yolcu uçağı ve sıvılaştırılmış doğal gaz satın almak için anlaşma imzaladık. ABD Başkanı bizim cumhurbaşkanını öve öve bitiremedi. Ordumuzun gücünü de dilinden hiç düşürmedi. Aynı şekilde bizim cumhurbaşkanı da Trump’tan hep dostum diye söz ediyor.
Bu dostluk bugünün olayı da değil üstelik. Öteden beri kendisiyle aramız iyi. Öyle ki 2020’de kaybettiği seçimde Biden’a karşı dostumuzu desteklemiştik Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak. Hasbelkader ABD Başkanı seçilen Biden da sonradan bunu problem etmişti.
ABD’yi böylece elediğimize göre, düşmanımız İngiltere, Almanya, Fransa olabilir mi?
Bu ülkelerle ilişkilerimiz öteden beri hep “bir dargın bir barışık” düzeninde sürüp gitse de şimdilerde aramızda adeta balayı havası yaşanıyor. En yakın müttefikimiz ABD’nin bile vermediği savaş uçaklarını onlardan alıyoruz. Son günlerde Ankara’ya biri geliyor, öbürü gidiyor. Çünkü son dönemde Washington’un her şart altında güvenilebilecek bir müttefik olmadığı görülünce Avrupa NATO’su fikri yeniden raftan indirildi. Askeri ve jeostratejik ağırlığı itibarıyla Türkiye’nin de bu proje içinde yer alması isteniyor.
Bunu bilhassa Almanlar çok istiyor. Kendi valizini kendisinin taşıdığı fotoğraf hoşumuza gitmese de Şansölye Türkiye’nin Avrupa savunma sistemi içinde yer almasına karşı Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin veto tehditlerini bertaraf etmek için harekete bile geçti.
Ayrıca, “düzensiz göçmen” trafiğinin kontrolü konusunda da bize şiddetle ihtiyaçları var bütün bu ülkelerin. Yani kaşımıza gözümüze bayılmasalar da bize düşmanlık edecek halleri de yok.
Öyleyse bugünlerde aleyhimizde “yeni oyunlar kuran” ülke Rusya olabilir mi? Son iki yüzyıldaki toprak kaybımızın büyük bölümünün sorumlusu olan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturduğu fiili tehdit kendimizi NATO şemsiyesi altına atmamıza yol açan, 1970’lerde önce ASALA’yı, sonra PKK’yı kurdurup üstümüze salan Rusya olabilir mi söz konusu düşman?
Herhalde olamaz. Putin yönetimiyle ilişkilerimiz bugüne kadar hiçbir Türk hükümetine nasip olmamış bir seviyede. Milyarlarca dolarlık kazanımı ve çok daha önemlisi altında zar zor yer alabildiğimiz Batı savunma şemsiyesini kaybetmeyi göze alarak S-400 füzesini alıp getirdiğimiz ülke düşmanlık mı edecek bize?
2023’teki kritik seçim öncesinde 20 milyar dolar tuttuğu söylenen yıllık doğalgaz ödememizi “sonra ödersiniz” diyerek erteleyen Putin nasıl düşmanımız olur?
Keza o dönemde bizden swap desteklerini esirgemeyen Körfez ülkeleri de düşmanımız olamaz herhalde.
Kim kaldı geriye? Çin mi? Onlarla da hiçbir problemimiz yok. O kadar ki pandemide bile Çin aşısını tercih ettik ilk aşamada. Çinli otomotiv şirketi ülkemize gelsin diye geçtiğimiz aylarda yerli ve milli otomobilimiz TOGG’u feda eden bir anlaşma imzaladık. Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurlara yönelik olarak yıllardır devam eden etnik temizlik programına bile ses çıkarmayan bir ülkeye Çin niye düşman olsun?
O değil, bu değil… Düşmanımız kim bizim acaba?
Karar
2025-11-11Umur Talu: Haklısınız, “işçi sınıfı” ölüyor!
2025-11-08Umur Talu: Sınıf mücadelesi öldü mi, işçi sınıfı kaldı mu!
2025-11-07Mesut Yeğen: Ortadoğu 2.0’a Hazır mıyız?
2025-11-06Çetin Çeko: ‘Türkiye'nin Hayrı İçin Dokuz Yıldır Cezaevinde Tutulan Demirtaş
2025-11-01Gökhan Bacık: Kürt siyasetinin eleştirisi
2025-10-31Selahattin Demirtaş: Sürecin muhasebesi
2025-10-29Yusuf Ziya Cömert: Rüşvet parasıyla cami yapılır mı?
2025-10-28Yetvart Danzikyan: PKK hükümete ‘top sende’ diyor
2025-10-28Murat Sevinç: Yoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu?
2025-10-28Yıldıray Oğur: PKK neden Schrödinger’in kedisine benzedi?
2025-10-28Vahap Coşkun: Menzile doğru bir adım daha
2025-10-26Yetvart Danzikyan: Kıbrıslılar dertlenmesin
2025-10-28Berrin Sönmez: 11.Yargı Paketi: Rejim bulanık suda balık avlar
2025-10-08Sedat Ulugana: Barutun yanında bıyık yağı ve puro
2025-10-08Yıldıray Oğur: Çözüm sürecinde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor
2025-10-07Ayşe Hür: İrade
2025-09-30Yıldıray Oğur: Komisyon’da bir gün
2025-09-23Özge Mumcu: Kara kutu, sabun ve tuğla
2025-09-23Yıldıray Oğur: Şara, SDG’yi Türkiye ile tehdit etti mi?
2025-09-20Berrin Sönmez: Gonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar