2025-01-07
Oral Çalışlar: “2013’e göre daha elverişli koşullardayız”
Göksel Göksu
2013 yılında çözüm süreci kapsamında oluşturulan “Akil İnsanlar”ın gözünden, yeni süreci değerlendirmeye devam ediyoruz. Heyette yer alan akillerden biri de gazeteci, yazar Oral Çalışlar’dı. Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde yazan Çalışlar, bir dönem Taraf gazetesinin yayın yönetmenliğini de yaptı. 2013’te Karadeniz Bölgesi için oluşturulan heyette yer alan Çalışlar, halen Posta gazetesinde yazı yazmaya devam ediyor. Çalışlar, Cumhuriyet’teyken 1993’te Bekaa Vadisi’ne giderek Abdullah Öcalan ile röportaj yapmıştı. Göksel Göksu’nun sorularını cevaplayan Çalışlar, gerek Öcalan ile yaptığı görüşmeyi gerekse 20 yıl sonra çözüm süreci kapsamında oluşturulan akil heyette yer aldığı yılları ve bugünü Medyascope’a değerlendirdi.
Bekaa Vadisi’nden İmralı Adası’na
31 yıl önce Bekaa Vadisi’ne giderek Abdullah Öcalan ile röportaj yaptınız, daha sonra 2013’te çözüm süreci kapsamında oluşturulan akil heyette yer aldınız, bugün ise yepyeni bir süreçle karşı karşıyayız. O günden bu güne ne değişti?
Şöyle anlatayım… 31 yıl önce Öcalan’la Bekaa Vadisi’nin ortasındaki Bar Elias’ta geceli gündüzlü uzun süren bir söyleşinin ardından basın toplantısının yapılacağı yere gidiyoruz. Siyah bir Mercedes otomobil kaldığımız binanın önünde durdu. Öcalan’ın közde pişmiş patlıcanlı sabah kahvaltısını yaptık ve yola koyulduk. Kanunsuz vadinin orta yerinde siyah bir Mercedes içinde her türlü saldırıya açık bir şekilde gidiyorduk. Muhtemelen Türkiye dahil bütün bölge ülkelerinin istihbarat örgütleri bizi izliyordu. Ben biraz tedirgin şekilde Öcalan’a döndüm, “Bizi yolda havaya uçuramazlar mı?” diye sordum.
“Güvendeyiz, merak etme” diyerek benim endişelerimi yatıştırmak istedi.
1993’ün Mayıs ayında Cumhuriyet gazetesi adına yaptığım Öcalan söyleşisini yeni baştan okudum. Sanki hiçbir şey değişmemiş gibi. Belki sorunun ana omurgası değişmedi ama taraflar çok değişti. Artık pozitif bir aktör olarak MHP var. “Bahçeli bunu söyledikten sonra…” diyerek kurduğumuz cümleler Türkiye’nin değişik bir atmosfere girdiğini haber veriyor. Şimdiye kadar Meclis’te grubu olan partilerden İYİ Parti dışında karşı çıkan olmadı. Ben gelişmelere olumlu bakıyorum ve çözüme destek için tarafların daha da özenli bir dil kullanmasını öneriyorum.
Oyun kurucu kim?
2024 Ekim’inden itibaren başlatılan sürecin oyun kurucusu kim size göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan mı Devlet Bahçeli mi?
“Böyle bir öneriyi yapsa yapsa Cumhurbaşkanı Erdoğan yapar, bu Bahçeli’yi aşan bir durum” analizini gerçekçi bulmuyorum.
Bu önerinin asıl sahibinin Bahçeli olduğunu tahmin ediyorum. MHP lideri uzun yılların tecrübe birikimiyle Türkiye’nin Kürtlerle barışmasını, birlik olmasını, geleceğimiz açısından tayin edici kabul ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Bahçeli’nin çıkışını denenmesi mümkün bir proje olarak gördüğü anlaşılıyor. Bahçeli, son hamleleriyle bu konuda seçmen desteğinin çok daha fazlasını sağlamış sayılabilir.
2013 yılındaki çözüm sürecinin temel amacı silahların bırakılması, barış ortamı ve toplumsal bütünleşmenin sağlanmasıydı. Bugün de hedef aynı ama koşullar çok değişti. Siz 2013’te mi daha iyimserdiniz, yoksa bugün mü?
2013’e göre daha elverişli koşullardayız. O zaman AK Parti tek başınaydı. Devlet içindeki güçlerin bir kısmının da çözüm karşıtı olduklarını geçen zaman içinde anladık. MHP en sert tutumuyla karşı cephede yer alıyordu. PKK da silah yığınağı yaparak, hendekler kazarak çözüme hazır olmadığını ortaya koyuyordu. CHP “Meclis çözüm yeri” diyordu, sürecin risklerine dikkat çekiyordu.
“MHP etkin bir barış savunucusu haline geldi”
Bugün tablo tamamen değişik. MHP neredeyse etkin bir barış savunucusu haline geldi. CHP bazı tereddütler ifade etse bile “destekliyorum” çizgisinin dışına çıkmadı. Kürt toplumu ve kanaat önderleri saflarında da “silahlar sussun, siyaset konuşsun” diyenler ağırlıkta. Devlet içindeki güçlerin de çözüme daha yatkın olduğu söyleniyor.
PKK’nın silah bırakmasıyla yeni bir dönem başlayacak. Bundan en çok mutlu olacak Güneydoğu’daki bölge halkı. 50 yıla yakın süren çatışma ortamının en çok zarar göreni, acı çekeni bölge halkı. Onların duyarlıklarını da bir kenara atamayız. Silahların susmasıyla başlayacak demokratikleşme tüm ülkeye bir yenileşme getirecek, umut ve heyecan yaratacaktır.
Devlet, birleştirici olmalıdır. Özellikle dikkat edilmesi gereken kullanılacağımız dil. “Diz çöktürdük”, “köklerini kazıdık” gibi kışkırtıcı ifadelerden kaçınmalıyız.
Kürtler bu ülkeyi kuran iki temel halktan birisidir. Önümüzdeki sorunu barışçı yollarla çözdüğümüz zaman iki halkın dostluğu ve gücü bölgenin teminatı olacaktır.
2013 -2015 sürecinde akil heyet Anadolu’da en çok MHP’lilerin başını çektiği milliyetçi kesimin ve ulusalcıların tepkisiyle karşılaşmıştı. Bugün ise aksine sürecin başını çeken MHP. Bu tablo mevcut süreci daha avantajlı kılıyor mu?
MHP’nin çıkışı yalnızca o partiye ait bir çıkış olmanın ötesinde. Bu nedenle muhalefetin vereceği destek önemlidir. Desteğin kalitesi de önemlidir. İşi sıkı tutmak, sürecin tıkanmasını önleyecek yeni öneriler üretebilmek konusunda muhalefet daha dinamik olmak zorundadır.
Uzun süren bir birikimin ürünü olan bu yeni açılım girişimi, eğer aktörler doğru yönetebilirlerse, epeyce olgunlaşmış durumda. Burada muhalefet açısından da, iktidar açısından da bir noktaya gelindi. Şimdi biraz cesarete, ataklığa ve ülke gerçeğini anlamaya ihtiyaç var. Bir kısım medyanın ortamı germeye yönelik oyunlarını toplumun desteklediğini sanmayın.
Toplum gerçekçi projeleri destekler. Bir silah bırakma girişiminin ülkeye neler kazandıracağını halkımız herkesten daha iyi biliyor. Daha önce yaşadıklarıyla da biliyor.
Çözüm sürecinin zirvede olduğu yıllarda ülkemiz en zengin dönemini yaşamış ve insan hakları ihlalleri de azalmıştı. Türkiye’de çözüm sürecinin en canlı olduğu 2013 yılında kişi başına milli gelir 12 bin 582 dolardı. Çözüm sürecinin dağılması sonrası gelir düştü. 2020 yılında kişi başına düşen milli gelir 8 bin 600 dolardı. Euronews’un yayınladığı araştırmaya göre 2014’ten 2021’e kadar, yedi yıl boyunca gelirler azalmaya devam etmişti.
Her şeyden önemlisi ise insan kaybımız. Resmî rakamlar 50 bin civarında gencimizin bu çatışmalarda hayatını kaybettiğini gösteriyor. Türkiye bir barış rüzgarıyla önemli ilerlemeler yapabilir. Burada temel mesele, halkın sağduyusuna güvenmektir.
Serbestiyet
POLİTİKA