Türkçe | Kurdî    yazarlar
Türkiye bağlantılı tehditler Alman istihbaratının merceğinde

2025-06-13

Burak Ünveren

Alman iç istihbaratının 2024 raporunda Türkiye kaynaklı tehditlere geniş yer ayrıldı. İslamcı hareketlerin yanı sıra Almanya’nın "yurt dışı bağlantılı aşırıcılık" tehdidi algısının neredeyse tamamı Türkiye bağlantılı.

Almanya'da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın (Bundesamt für Verfassungsschutz, kısaca BfV) raporu, Salı günü Berlin'de teşkilatın Başkan Yardımcısı Sinan Selen ve İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Rapor, ülkede son dönemde aşırı sağcı, aşırı solcu ve İslamcı tehditlerin arttığını ortaya koydu.

Almanya'nın iç güvenlik ve toplumsal huzurunu etkileme potansiyeline sahip olan tehditlerin siyasi ve toplumsal kaynakları ve finansmanlarının ayrıntılı bir biçimde ele alındığı yaklaşık 400 sayfalık raporda, Türkiye ve Türkiye bağlantılı tehditler de kendilerine geniş yer buldu.

Alman iç istihbaratının tehdit olarak algıladığı Türkiye ve Türkiye bağlantılı kuruluş ve hareketleri mercek altına aldık:

Türk istihbaratı

Raporda Türkiye'ye yapılan en önemli atıfların başında, Türk istihbarat servislerinin Almanya içerisinde yürüttüğü faaliyetler geliyor.

Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) "Almanya'daki çalışmalarının odak noktasının muhaliflerin izlenmesi üzerine" yoğunlaştığına değinilen raporda, Türk istihbaratının "Türk hükümetine muhalif olan ve 'devlet düşmanı' olarak görülen grup ve bireylere" ilgi gösterdiği ifade ediliyor.

Türk istihbaratının "bilgilerini insan kaynakları aracılığıyla ya da kendiliğinden bilgi veren kişilerden" elde ettiğini vurgulayan Anayasayı Koruma Teşkilatı, "Almanya'daki geniş Türkiye kökenli nüfus, çok sayıda Türk örgütü ve kurumu ile diplomatik temsilcilikler, Türk istihbarat servisleri için gizli bilgi toplamak açısından birçok elverişli fırsat sunmaktadır. Bilgilerin toplanması, değerlendirilmesi ve Türkiye'deki kolluk kuvvetlerine iletilmesi sürecine Almanya'daki Türk dış temsilcilikleri de dahildir" tespitini yapıyor.

Türkiye'nin Almanya'da Berlin'deki büyükelçiliğin yanı sıra 13 temsilciliği bulunuyor. Almanya'daki çok sayıda Türkiye kökenlinin dini inancı ve sosyalleşmesi üzerinde kayda değer seviyede etki sahibi olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya'da sık sık Ankara'nın siyasi etkisinde olduğu suçlamasıyla eleştiriliyor.

Raporda, "Türkiye'nin aşırıcı veya terörist olarak nitelendirdiği örgütler başlıca istihbarat hedefleridir. Bunlar arasında Avrupa Birliği ve ABD tarafından da terör örgütü kabul edilen 'Kürdistan İşçi Partisi' (PKK) ile 20 Ekim 2024'te ABD’de sürgünde ölen İslamcı vaiz Fethullah Gülen’in hareketi (sözde Gülen Hareketi veya 'Hizmet', Türkiye'de ise 'FETÖ' olarak adlandırılmaktadır) yer almaktadır" deniliyor.

Türkiye kökenli aşırı sağ ve aşırı sol

Merkezi yurt dışındaki Türkiye kökenlilerden ziyade Türkiye olan ancak aynı zamanda Almanya'da da faaliyet gösteren ve burada tehdit olarak algılanan grup ve hareketler, Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından "yurt dışı bağlantılı aşırıcılık" başlığı altında toplanıyor.

Almanya'da "yurt dışı kaynaklı aşırıcı" grupların toplam 32 bin 500 destekçisi olduğu kaydediliyor. Gözlem altında olan bu kişilerin ezici çoğunluğunun Türkiye bağlantılı olduğu dikkat çekiyor.

Söz konusu başlık altında Almanya'nın iç güvenliği açısından en büyük üç tehdidin Türkiye kökenli hareketler olduğu göze çarpıyor. Almanya’nın algıladığı en büyük yurt dışı kaynaklı tehdit, ülkedeki üye sayısı yaklaşık 15 bin olan PKK. PKK'yı 12 bin 900 destekçisi olan "Türk aşırı sağcılığı" ve 2 bin 500 destekçisi olan "Türk aşırı solculuğu" izliyor.

Almanya'da "Ortadoğu çatışmasıyla bağlantılı gösterilerin organizasyonu, seferberliği ve katılımının yanı sıra sosyal medyada yürütülen kışkırtma açısından da önemli rol oynadığı" tespitinde bulunan rapor, "İsrail nefreti ve antisemitizmin yanı sıra, bu çevrelerde Almanya devletine, gösteri mercilerine ve polise yönelik sert eleştiriler de dile getirilmektedir" gözlemine yer veriyor.

"Yahudi düşmanlığı değil" vurgusu

Türkiye bağlantılı hareketlerin ideolojik tutumu, raporda Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği terör saldırısı ve İsrail'in Gazze'yi işgalinin ardından Almanya'da giderek gerginleşen siyasi-toplumsal durum bağlamında da değerlendiriliyor. "İsrail'in var olma hakkının reddedilmesi, antisemitik klişelerin ve komplo teorilerinin yayılması, Almanya'daki Türk aşırı sağcılar arasında da yaygındır" denilen raporda, ülkücülerin tamamı "antisemitik ideolojiyi açıkça yaşamasa da, özellikle çatı örgütler ve onların destekçileri kamuoyuna yönelik açıklamalarda temkinli davranmakta" oldukları gözlemi dile getiriliyor.

Hamas, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor.

Almanya'da faaliyet gösteren Türk aşırı sol örgütlerinin de ülkücülerle örtüşen biçimde, İsrail-Filistin çatışmasında "düzenli olarak net bir pozisyon aldığı" ifade ediliyor. Türkiye kökenli gruplar içerisindeki bu siyasi tutumun Yahudi düşmanlığı anlamına gelmediği analizi de şu ifadelerle dile getiriliyor:

"Filistinlilerle 'antiemperyalist mücadele' çerçevesinde dayanışma gösterilmekte, aynı zamanda onların aşırı ve terörist yapılarıyla da açıkça özdeşlik kurulmaktadır. İsrail devleti 'emperyalist' olarak reddedilmekte ve var olma hakkı inkar edilmektedir. Bu çerçevede, Türk aşırı solculuğunda İsrail devleti, ideolojik temelli bir hedef olarak görülmekte ancak Yahudiler bu hedefin doğrudan odağı değildir. Bu nedenle antisemitizm, Türk aşırı sol ideolojisinde temel bir rol oynamaz. Daha çok, İsrail devletine karşı 'antiemperyalist' ve 'antikapitalist' dünya görüşü doğrultusunda bir karşı duruş sergilenmektedir."

PKK ve DHKP-C'ye 14 sayfa

Almanya'da 1993 yılından bu yana terör örgütü olarak sınıflandırılan PKK'ya raporda 9 sayfa ayrıldığı görülüyor. Aşırı solcu örgütler arasında ise 1998 yılından bu yana yasaklı olan DHKP-C ise kendisine 5 sayfa yer buluyor. Ayrıca Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP-ML), Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) ve Almanya Kürdistan Toplulukları Konfederasyonu Derneği (KON-MED) de adı geçen örgütler arasında.

PKK'nın 12 Mayıs tarihinde kendini feshettiğine ilişkin açıklamasına raporda değinilmemesi dikkat çekiyor.

"PKK, Almanya'daki yurt dışı bağlantılı aşırıcı yapılar arasında en fazla üyeye sahip ve en etkili örgüt konumunda olmayı sürdürmektedir" analizi yapılan raporda, PKK'nın Almanya'daki faaliyetlerinin temel amacının militan istihdamı olduğu tespiti dile getirilerek şu satırlara yer veriliyor:

"Almanya'da da çoğunlukla genç sempatizanları silahlı mücadele için Kürt yerleşim bölgelerine yönelik olarak ideolojik olarak etkilemekte ve örgüte kazandırmaktadır. Bu amaçla, PKK kadroları ya da gençlik örgütleri aracılığıyla bire bir temas kurulmakta, ayrıca örgütün kendi medya ağı da bu süreçte aktif olarak kullanılmaktadır."

BfV'nin aktardığına göre, kayıtların tutulmaya başlandığı Haziran 2013'ten bu yana, Almanya'dan 310'u aşkın kişinin PKK'ya katıldığı, bunlardan en az 42'sinin öldüğü ve 160 kişinin ise Almanya'ya döndüğü belirtiliyor.

DHKP-C özelinde ise Grup Yorum'un rolüne özel bir yer veriliyor. "Türk müzik grubu 'Grup Yorum', DHKP-C'nin Almanya'daki propaganda faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Grup, konserleri ve diğer sahne etkinlikleri aracılığıyla DHKP-C'nin ideolojisini ve propaganda mesajlarını yaymayı amaçlamaktadır" deniliyor.

Ülkücüler farklı kuruluşlarda örgütlü

Raporda, Almanya'da yaşayan yaklaşık 12 bin 900 kişinin yaklaşık 10 bin 500'ünün "ülkücü" ideolojisini farklı düzeylerde benimseyen üç büyük çatı örgütü altında örgütlendiğine dikkat çekiliyor. Buna göre Almanya'daki ülkücüler, ağırlıklı olarak Almanya Türk Demokratik Ülkücü Dernekler Federasyonu (ADÜTDF), Avrupa Türk-İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATİB) ve Avrupa Nizam-ı Âlem Federasyonu (ANF) altında örgütlü.

Söz konusu örgütlerin bir kısmının aşırı milliyetçi Türk siyasi partilerinin "yurt dışı uzantıları" olduğuna değinilen raporda, şu gözleme yer veriliyor:

"Dışa dönük olarak daha ılımlı bir profil sergilemeye özen gösteren bu çatı örgütlerinin üyeleri, büyük oranda kamuya açık nefret söylemlerinden ya da diğer suç ve şiddet eylemlerinden kaçınmaktadır. Ancak aşırılıkçı tutumlar daha çok dernek içi ortamlarda yaşanmakta ve böylece aşırı sağcı ideolojinin yayılması için bir zemin oluşturulmaktadır. Öte yandan, örgütlü yapılarla bağlantısı olmayan 'Bozkurtlar' ise ırkçı ve antisemitik tutumlarını genellikle açık şekilde ifade etmektedir. Bu tutumlar özellikle sosyal medyada ya da siyasi karşıtlarıyla kamuya açık karşılaşmalarda görülmekte ve sahnenin yüksek şiddet potansiyelini ortaya koymaktadır."

Almanya'da "yurt dışı bağlantılı aşırıcı" arka plana sahip suçlar, 2024 yılında yeniden belirgin şekilde artış gösterdi. Federal Emniyet Teşkilatı’nın (BKA) verilerine göre, geçen yıl "Siyasi motivasyonlu suçlar – Yabancı ideoloji" kategorisinde aşırılıkla bağlantılı toplam 4 bin 534 suç kayıtlara geçti. PKK bağlantılı suçlar, 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 28,7 oranında artarak 368 vakaya ulaştı.

Türkiye kökenli İslamcı hareketler

Alman iç istihbaratı, ideolojik veya coğrafi merkezi Almanya dışında olan İslamcı kuruluşları, "yurt dışı bağlantılı aşırıcılık" başlığı altında değil, "İslamcılık / İslamcı terörizm" adını taşıyan özel bir başlık altında analiz ediyor.

Alman devletinin gözlemlediği Türkiye bağlantılı İslamcı hareketler, Türkiye Hizbullahı, İsmail Ağa Cemaati, Saadet Avrupa Vakfı, Erbakan Vakfı Avrupa Temsilciliği, Milli Gazete, Milli Görüş hareketi, Furkan hareketi ve Türkiye’de cezaevinde bulunan Metin Kaplan’ın kurucusu olduğu Hilafet Devleti olarak sıralanıyor.

Söz konusu kuruluşların her birine özel bir bölüm ayıran BfV'nin aktardığı bilgilere göre, Almanya'da Türkiye Hizbullahının 400, Furkan hareketinin 500, Hilafet Devleti örgütünün ise 600 destekçisi bulunuyor.

DW

 

DÜNYA