yazarlar makaleler
Necat Zanyar: Vaadedilmiş Topraklar ve Kürdistan
10/17/2024

Devletleri ayakta tutan çeşitli dinamikler var. Kimi devletler yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle, kimileri güçlü ekonomileriyle, kimileri üretim ve iş güçleriyle, kimileri hukuk ve demokrasileriyle, kimileri de jeopolitikleriyle ayakta durur.

Varlığını büyük oranda jeopolitiğine borçlu Türkiye’yi ayakta tutan esas dinamik, korkudur. Mezarlıkta yatanın kabus görmesi gibi, Türkler sürekli düşman ve dış güçler kabusu görür.

Dört tarafı düşmanla çevrili, herkes gözünü ülkelerine dikmişçesine, korkuyla kenetlenir, devlet aygıtını adeta tanrı edinirler. Ya devlet başa ya kuzgun leşe! Bayrak inmez, ezan dinmez! Daima tetikte olması gereken bir asker-millet!

Böylece ülkede ne ileri değerler, ne demokrasi ve hukuk, ne de barış ve huzur boy verir. Sürekli ekonomik ve sosyal krizlerle cebelleşir, halk bir sefaletten diğerine kuşaklar boyu devredip durur. Çatışma ve düşmanlığın sonu gelmez.

İlkel çağlara ait eskatolojik inanışlar günümüzde geri kalmış toplumların dayanağı olma işlevini sürdürüyor. Armagedon'dan Melhame'ye, Gog Magog'tan Yecüc Mecüc'e, Mesih’ten Mehdi’ye hep benzer korkular ve büyük umutlar tetiklenerek kitleler domine edilir.

Birçok ulus, zorluk zamanlarında hayali ülküler icat ederek motive olur. 1453’ten beri Yunanlıların Megali İdeası, Ermenilerin Mets Hayk’ı (Büyük Ermenistan), Türklerin Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Turan’ı, İran’ın Pers imparatorluğu ve Şii Hilali, Almanya’nın Pan-Cermenizm’i, Rusya’nın Pan-Slavizm’i, Yahudilerin Arz-ı Mevud’u devlet ve ulusların zor zamanlarda ürettikleri hayali ülkü örnekleridir.

İsrail devleti yokken, yüz yıl önce Kürdistan’ı Ermenistan korkusuyla bastıran Türk devlet aklı, 1980’lerden sonra güçlenen Kürt hareketini bastırmak için İsrail ve Arz-ı Mevud söylemini Erbakan öncülüğündeki İslamcılar üzerinden tedavüle soktu. Sadece PKK değil, Barzaniler de Yahudileştirildi. Kürdistan Vaadedilmiş Topraklar’la özdeşleştirildi.

Kürtlerin haklı davasını şeytanlaştırmanın Müslüman bir toplumdaki en etkili yolu buydu.

Türk devletinin İslamcı söylemine göre kabaca Arz-ı Mevud, kurulması olası bir Kürdistan’ın ikinci İsrail olacağı düşüncesidir.

Türk cumhurbaşkanı, 1 Ekim’deki meclis konuşmasında bir kez daha bu korkuyu dile getirdi: “Vaadedilmiş Topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, bizim vatan topraklarımız olacaktır.”

Peki nedir Arz-ı Mevud? Gerçekten Kürdistan’la bir ilgisi var mı?

Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) bölümü 15. Babında şöyle denir: “ O gün Rab, Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları senin soyuna vereceğim.”

Buna göre Vaadedilmiş Topraklar Nil’den Fırat’a uzanan topraklardır.

Elazığ’dan başlayan Fırat Nehri, Malatya, Adıyaman, Antep ve Urfa’dan Suriye ve Irak’a uzanır, Basra Körfezi’ne dökülür.

Yani Vaadedilen Topraklar, Kürdistan sınırında durur ve Kürdistan illerini içine almaz.

Kürdistan şehirlerinden sadece Afrin, Kilis, Antep gibi birkaç şehir zorlama yorumlarla bu kapsama girebilir.

Günümüzde KRG olarak bilinen Irak Kürdistan bölgesi ve Rojava olarak bilinen Suriye Kürdistan bölgesi Vaadedilmiş Topraklar’a dahil değildir.

Oysa İsrail söylemi Kürt düşmanları tarafından Kürdistan’ın her karış toprağı için ileri sürülüyor.

İsrail dışında, Nil ve Fırat arasında Mısır’ın bir kısmı, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Irak yer alıyor. Bu ülkelerin hiçbiri ikinci İsrail olmuyor ama Vaadedilmiş Topraklar bölgesinde yer almayan Kürdistan İsrail’le ilişkilendiriliyor. Neden?

Çünkü İsrail sadece işin bahanesi. Kürtler gün yüzü görmesin, Kürdistan’ı sömürenler ilelebet sömürsün diye bu safsatalar üretiliyor.

Peki Tevrat’ta bu toprakların soyuna verileceği söylenen Avram kim?

Avram, İbrahim peygamber. Onun da soyu İshak ve İsmail ile devam ediyor.

Yahudiler, İshak’ın oğlu Yakup’un soyundan. Yakup, İsrail adıyla da bilinir.

Ancak İbrahim’in soyu sadece İshakoğulları değil. Bugün Arapların bir kısmının atası olan İsmail de İbrahim’in soyundan. İsmail aynı zamanda Hazreti Muhammed’in atası.

Yine Kürt alimleri arasında İbrahim’in Kürt olduğu ağırlıklı olarak kabul ediliyor.

Bu tür söylentilerle hüküm kurulacaksa, bu coğrafyanın Kürt, Arap ve Yahudilere vaadedildiği sonucu çıkar. Çünkü İbrahim’in soyuyla ilişkilendirilebilecek olanlar bunlar.

Şayet Arz-ı Mevud’un tanımında yukarıdaki Tevrat ayeti değil de, Çölde Sayım bölümü 34. Bab’ta Musa peygambere yapılan vaat esas alınacaksa, burada da bugünkü İsrail’e karşılık gelen coğrafya tarifleniyor. Bu coğrafya da Kürdistan değil, Kenan diyarı.

Yahudilerin egemenlik coğrafyası Tevrat’ta Yeşu Bölümü 1. Bab, Krallar bölümü 4. Bab, Yeşaya bölümü 27. Bab’ta da benzer ifadelerle yer alıyor.

Tevrat’ın bir Yahudi kroniği olduğu gözetildiğinde, Tevrat’ta Yahudilerin tarihsel egemenlik coğrafyalarından bahsedilmesinden doğal bir durum olamaz.

Bu, Yahudilerin Vaadedilmiş Topraklar hedefi olduğunu göstermez. Nitekim Vaadedilmiş Topraklar’ın kapsamında olan Mısır’daki Sina Yarımadası İsrail’in elinde olmasına rağmen, 1978’de İsrail tarafından Mısır’a verildi.

Yine aynı coğrafyada yer alan Ürdün, Suudi Arabistan’ın kuzeyi ve Arap ülkeleriyle İsrail’in on yıllardır hiçbir sorunu yok.

Demek ki İsrail’in Arz-ı Mevud gibi bir siyaseti yok.

Zaten 10 milyonluk İsrail’in yaklaşık 100 milyon insanın yaşadığı sözümona Arz-ı Mevud coğrafyasına hükmetmesi imkansızdır.

Eğer bu hüküm nüfusla değil, siyasi nüfuzla olacaksa, o zaman dünyada İsrail’in siyasi nüfuzunun olmadığı ülke yok.

Amerika’da nüfuzu olmayan İsrail’in Kürdistan’da nüfuzu olsa neye yarar! Vaadedilmiş Topraklar tezi bu mantıkla çöp olur.

İsrail’in Kürdistan’daki nüfuzu hiçbir zaman Türkiye’dekine ulaşmaz. İsrail nüfuzundan ötürü birileri düşmanlaştırılacaksa bu en başta Türkiye olmalıdır.

Suriye, Irak ve Lübnan’daki krizin arkasında İsrail’in Vaadedilmiş Topraklar siyaseti değil, İran yayılmacılığı var. İran’ın bu ülkelerde kurduğu paramiliter örgütler İsrail’e aralıksız saldırılar gerçekleştiriyor.

Öte taraftan, Türk ve İran emperyalizminin İslamcı paranoyalarıyla Tevrat’taki coğrafi vaatleri emperyal amaçlar olarak kabul edersek, Kur’an’da Nur Sûresi 55. ayetindeki gibi birçok ifadenin Müslümanları küresel bir emperyalizme teşvik ettiği sonucu çıkar.

Bu durumda tüm dünyanın Yahudilerden çok Müslümanlardan korkması gerekiyor.

Söz konusu ayette şu ifadeler kullanılıyor: “Allah, içinizden iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapan kimselere vaad etti ki, kendilerinden öncekilere verdiği gibi onlara da yeryüzünde hâkimiyet verecek, onlar için hoşnutluğuna vesile kıldığı dinlerinin yerleşip yayılmasını sağlayacak...”

Ancak tüm bunlar nasıl yorumladığınıza göre anlaşılabilecek tarihsel ifadeler. Bu ifadelerin siyasete taşınması, düşmanlık üretmekten başka bir amaca hizmet etmez.

Sözün özü, doğru kabul edilse bile, Kürdistan Vaadedilmiş Topraklar kapsamında değil. İkinci İsrail söylemi Kürtlere dönük koca bir yalan ve iftiradan ibaret.

Bu söylemin esas amacı Kürtleri egemenlik arayışından alıkoymak, Müslümanlık üzerinden Kürtlerin içine nifak sokmak ve çevredeki Müslüman ulusları Kürtlere düşman kılmaktır.

Kürtlerin egemenlik davasının ve Kürdistan idealinin İsrail’le hiçbir ilişkisi olmadığı gibi, Kürtler İsrail ve Yahudilere düşmanlık da yapmaz.

Çok dinli bir ulus olan Kürtler, tarih boyunca diğer din mensuplarıyla barış içinde yaşadı, onları felaketlerden korudu.

Yüzyıllarca dünyaya dağılan Yahudiler birçok farklı toplumla bütünleşti. Doğu Avrupa’dakilere Aşkenaz, İspanya’dakilere Sefarad, İstanbul’dakilere Türk Yahudileri, Kürdistan’dakilere de Kürt Yahudileri denildi. Günümüzde sayıları birkaç yüz bini bulan Kürt Yahudisi bulunmaktadır.

Kürtlerin Yahudilere düşmanlık yapması için hiçbir sebep yoktur. Kürtler herkes gibi Yahudilerle görüşür, diplomatik ilişkiler kurar, ticaret yapar. Kimse temas ettiklerine dönüşmediği gibi, Kürtler de temas ettiklerine dönüşmez.

Tevrat 4000 yıldır var. Vaadedilmiş Topraklar’a ilişkin ifadeler Tevrat’a yeni girmedi.

Türk cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’den cesaret madalyası alırken, Beştepe sarayında İsrail bayrağı dalgalandırırken, İsrail’le her alanda dostluk kurup etkin bir işbirliği ve ticaret yürütürken, Tevrat olduğu yerde duruyordu.

Vaadedilmiş Topraklar mitosuna ister inanın, ister inanmayın, Kürtler Kürdistan’da ve etrafındaki ülkelerde herkesten çok hak sahibi.

Müslüman toplum ve yönetimler hesap gününü gözetiyorsa, ilk yapmaları gereken yalan ve iftiralara son vermek, Kürtlerin egemenlik hakkını tanımak ve her bakımdan eşit kabul etmektir.

Rudaw

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar