

2025-12-16
Tağut nedir, tevhid nedir?
Tuğçe Yılmaz
İlçedeki duvar yazıları, 2015 sonrası radikal İslâmcı yapıların artan görünürlüğüne işaret ediyor. İlçede yaşayan iki genç kadın, maruz kaldıkları baskıları ve güvensizlik hâlini bianet’e anlattı.
Tağut: (Ar. ṭāġūt) Şeytan, put vb. Allah’tan başka tapınılan her şey: Şa’bî’ye Haccâc-ı Zâlim için, “Mümin midir?” diye sormuşlar, “Evet, tâğūta mümindir, şeytana îman edenlerdendir” demiş (Fâik Reşat).
Tevhid: (Ar. vaḥdet “bir olmak”tan tevḥіd)
1. Birkaç şeyi bir araya getirip bir yapma, birleştirme: “Tevhîd-i ezdad.” “Tevhîd-i efkâr.” 2. Allah’ın birliğine inanma, bir ve tek olduğunu kabul edip söyleme.
Kubbealtı Lugatı – Misalli Büyük Türkçe Sözlük, “tağut” ve “tevhid” kelimelerini bu şekilde tanımlıyor.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bugün pek çok duvarda karşımıza çıkan bu kelimeler, aynı zamanda Sur’daki dönüşümün işaretleri.
Kimi zaman dar bir ara sokakta, kimi zaman UNESCO Dünya Mirası listesindeki tarihî yapıların duvarlarında görülen bu yazıların yaygınlaşması kentin kimler tarafından ve nasıl yeniden kurulmaya çalıştığını gösteriyor.
Söz konusu görünürlük ve yeni odakların –radikal İslâmcı yapılar başta olmak üzere– Sur’da alan kazanması ise büyük ölçüde 2015’te yaşanan çatışmaların ardından ortaya çıkan fiziksel ve toplumsal kırılmanın bir sonucu.
Sur’da yaşayan iki genç kadın, son yıllarda ilçede giderek artan baskı ve güvensizlik ortamını kendi tanıklıklarıyla bianet’e anlattı.
Özellikle 2023’ten sonra radikal İslâmcı yapıların görünürlüğünün arttığını söyleyen kadınlar sokaktan eve, kamusal alandan gündelik yaşama uzanan çok katmanlı bir tehdit hâlinin oluştuğuna dikkat çekti.
“Saldırılarla, kendilerini giderek daha görünür kıldılar”
Yaklaşık sekiz yıldır Suriçi’de yaşayan ve aynı zamanda orada esnaflık yapan 27 yaşındaki A.F., yaşadığı güvensizliği ve endişeyi şöyle anlattı:
“Sekiz yılda Sur’un geçirdiği değişimi, aslında doğrudan gözlerimle gördüm. 2023’te Hewş Kafe’ye yapılan saldırıdan sonra, radikal İslâmcı yapıların Sur’da nasıl güç kazandığını çok net biçimde görmeye başladık. Aslında bu sürecin kırılma noktası da o saldırıydı. Ondan sonra peş peşe birçok saldırı yaşandı. Swing Amed Dans Grubu’na yönelik saldırılar oldu, farklı kafeler hedef alındı, bazı esnaflardan haraç istenmeye başlandı. Kadınların evlerine kadar uzanan saldırılarla, kendilerini giderek daha görünür kıldılar ve bunu sürdürmeye devam ediyorlar.
“Bugün Sur’un sokaklarına girdiğimizde, duvar yazılamaları da bu görünürlüğün ve güçlenmenin bir göstergesi hâline gelmiş durumda. En ‘yurtsever’ olarak bilinen mahallelerden, bu yapıların yoğun olarak yaşadığı mahallelere kadar birçok yerde ‘Tağut nedir?’, ‘Ya şeriat ya ölüm’, ‘Tek yol İslâm’ gibi yazılamalarla karşılaşıyoruz. Bu yazılar, bu yapıların Sur’da ne kadar yayıldığını ve kendilerini ne kadar rahat ifade edebildiklerini açıkça gösteriyor.”
“Sur’un pek çok alanı bilinçli biçimde boş bırakıldı”
A.F., Sur’daki bazı mahallelerin, yerel seçimlerden sonra Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) çizgisine yakın yönetimlere geçmesini ve bunun yansımalarını ise şöyle anlattı:
“Sur’da yaklaşık 15-16 mahalle var. Yerel seçimlerden sonra, bu mahallelerin en az altısında radikal İslâmcı yapıların ciddi biçimde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle mahalle muhtarlarının çoğu, HÜDA PAR çizgisine yakın, İslâmcı bir anlayışa sahip. Bu durum Sur açısından son derece tehlikeli, çünkü Sur tarihsel olarak birçok direnişin merkezi olmuş bir yer.
“2015’te yaşanan savaşın ardından Sur’un pek çok alanı bilinçli biçimde boş bırakıldı. Bugün yeni yapıların yükseldiği bölgelerde ise ne yazık ki radikal İslâmcı gruplar birçok alanı, mahalleyi ve yapıyı fiilen kontrol altına almış durumda. Adeta ‘bekçilik’ yapıyorlar; bu bölgenin kendilerine ait olduğunu açıkça hissettiriyorlar. Kendilerini farklı isimlerle tanıtıyorlar: Hizbullah, Selefî, Muhammedî gibi çeşitli adlar kullanıyorlar. Ancak isimler değişse de pratik aynı. Üstelik bu durum yalnızca Sur’la sınırlı değil; Bağlar, Şehitlik gibi yoksul mahallelerde de güçlüler.”
Üç kadının evine saldırı
A.F., bu yapıların müdahalelerini ve güçlenme nedenlerini de şöyle anlattı:
“Bu yapıların güçlenmelerinin temel nedenlerinden biri, gençlerin içine sürüklendiği uyuşturucu ve işsizlik sorunu. Ekonomik kriz nedeniyle birçok gencin herhangi bir işi yok. Bu yapılar da tam bu noktada devreye giriyor. Gençleri örgütleyerek kendi saflarına çekiyor, grup hâlinde dolaşmalarını sağlıyorlar. Bir tür çeteleşme.
“Son olarak Sur’da üç kadının evine yapılan saldırı, meselenin ne kadar ciddi bir boyuta ulaştığını bir kez daha ortaya koydu. Bugün Sur’un hemen her bölgesinde ve Diyarbakır’ın birçok mahallesinde benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Örneğin Sur’daki Gazi Caddesi’nde çok sayıda seyyar satıcı var. Bu saldırıları gerçekleştiren kişiler de sürekli bu sokaklarda dolaşıyor, çevreyi kolaçan ediyorlar. Yani tehdit hâli, gündelik hayatın içine tamamen yerleşmiş durumda.”
🔴 Kasım ayı başında Dabanoğlu Mahallesi’nde üç kadının evine cüppeli, sarıklı ve sakallı yaklaşık 15 erkek tarafından düzenlenen saldırıya ilişkin Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad – TJA) ve Demokratik Kurumlar Platformu, Nebi Camii önünde açıklama yaptı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır İl Eş Başkanı Gülşen Özer, söz konusu zihniyetle mücadele edeceklerini belirterek “IŞİD zihniyetiyle üç kadın arkadaşımıza saldırıp darbettiler. Sur, binlerce yıldır farklı halkların bir arada yaşadığı bir yer. Kimse kimsenin yaşamına karışmadı. Dışarıdan gelip din adı altında bu çirkinliği yapıyorlar; ama bunun dinde yeri yok. Kimse ahlâk bekçiliği yapmasın; kendi kirli zihniyetinin bekçisi olsun,” dedi.
“Sistemli bir baskı, örgütlü bir gözdağı”
Sur’da küçük bir dükkân işleten 32 yaşındaki diğer kadın E.T. ise “Sürekli denetleniyormuşuz gibi hissediyoruz,” sözleriyle yaşadığı güvensizlik hissini şöyle anlattı:
“2015 yılından beri kendimi güvende hissetmiyorum. Bu güvensizlik tek bir olaydan değil, uzun süredir biriken ve giderek normalleştirilen bir atmosferden kaynaklanıyor. Sokakta yürürken bakışların değiştiğini, müdahale etme cesaretinin arttığını hissediyorsunuz. Ne giydiğiniz, ne zaman dışarı çıktığınız, kiminle yürüdüğünüz sürekli denetleniyormuş gibi. Bu bence açık bir tehditten çok daha sarsıcı, çünkü gündelik hayatın içine sızmış bir baskıdan söz ediyoruz. Özellikle kadınların evlerine kadar uzanan müdahaleler, bu baskının artık yalnızca sözle ya da bakışla sınırlı olmadığını gösterdi. Ev dediğimiz, en güvende olmamız gereken yerin bile hedef hâline gelmesi, Sur’da kadınlar için güven duygusunun tamamen ortadan kalktığını ortaya koyuyor.
“Sokaklardaki yazılamalar, grup hâlinde dolaşan erkekler, ‘burası bizim’ hissi veren kontrol hâli açık bir mesaj veriyor bize. Ve bu durum yalnızca Sur’un belirli mahalleleriyle sınırlı değil. Aynı baskıyı Diyarbakır’ın başka yoksul semtlerinde de hissediyoruz. Ancak Sur gibi tarihsel ve sembolik bir mekânda bunun bu kadar görünür hâle gelmesi, tehdidin boyutunu daha da ağırlaştırıyor.
“Bireysel bir korku da değil bu ve görmezden gelindikçe daha da büyüyor. Yaşananları münferit olaylar olarak ele alamayız. Burada sistemli bir baskı, örgütlü bir gözdağı ve kadınların kamusal ve özel alanlardan çekilmesini hedefleyen bir süreç var. Buna sessiz kalınamaz. Sur’da ve Diyarbakır’da kadınların güvenliğini konuşmadan, bu kentte gerçekten yaşamaktan söz edemeyiz.”
Ne olmuştu?
2015 yazından itibaren, barış sürecinin fiilen sona ermesiyle birlikte, başta Diyarbakır olmak üzere birçok Kürt kentinde hendekler kazıldı, barikatlar kuruldu. Bu süreç, PKK’ye yakın gençlik yapılanmaları (özellikle YDG-H, daha sonra YPS) tarafından yürütüldü. Devlet ise buna uzun süreli sokağa çıkma yasakları ve ağır askerî operasyonlarla karşılık verdi. Sur, bu çatışmaların en uzun ve en yıkıcı yaşandığı yerlerden biri oldu.
2 Aralık 2015’te Sur’un 6 mahallesinde (Cevatpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz, Fatihpaşa, Savaş) kesintisiz sokağa çıkma yasağı ilân edildi. Yasak aylarca sürdü. Operasyonlar sırasında tanklar, ağır silahlar, keskin nişancılar kullanıldı. Sivillerin ilçeyi terk etmesi istendi, kalanlar için insanî koşullar neredeyse tamamen ortadan kalktı.
Resmî rakamlarla sivil kayıplar düşük gösterilse de, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi verilerine göre çok sayıda sivil hayatını kaybetti ve çok sayıda sivil bodrumlarda mahsur kaldı. Sur’un tarihî dokusu ağır şekilde tahrip edildi. Binlerce yapı yıkıldı ve UNESCO Dünya Mirası listesindeki Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri ciddi risk altına girdi.
Çatışmalar bittikten sonra devlet bu bölgelerde acele kamulaştırma kararları aldı. İlçedeki binlerce parsel kamulaştırıldı ve yerinden edilen halkın büyük bölümü geri dönemedi.
Sonrasında Sur, TOKİ benzeri projelerle “yeniden inşa edildi”. Ancak bu süreç, ilçenin sosyal yapısını kökten değiştirdi.
Bianet
YAŞAM
2025-12-15Çürümenin en vahşi iki örneği
2025-12-12Ermeni toplumunda yoksulluk
2025-12-12İstanbul'da üç çocuğun öldüğü yangın bize ne anlatıyor?
2025-12-09Bir takımdan fazlası: Amedspor
2025-12-09Dortmund’daki ‘Vatan Haini Köpekler’
2025-12-08Çocuklar işyerlerinde ölüyor
2025-12-01Domların “ıskalanmış” hikâyesi
2025-11-25“Turabdin’deki araziler yeniden Süryanilere satılmak isteniyor”
0025-04-23“Şeyh Abdullah ‘Demokratik’ Oldu”
2025-11-22KAOS GL: Mektubun var
2025-11-21"Siz bu yazıyı Çocuk Hakları Günü’nde okurken, ben bir günümü 200 TL’ye satmış olacağım"
2025-11-07Ağrı İsyanı’ndan Şener Şen’e uzanan bir yaşam
2025-11-011 milyondan fazla çocuk okula sosyal yardımla gidebiliyor
2025-09-15Dersim dört mezar üstünde
2025-09-05“O ânı, o korkuyu ben her Eylül ayında yaşıyorum"
2025-09-05Türkiye'de futbol: İdeolojik "uyutma" mekanizması
2025-09-01Kendisine 20 gün ömür biçilen Kürt kadın yazar 25 kitap yazdı
2025-08-30Mucizelerle dolu Mor Gabriel'i horiepiskopos Gabriel Aktaş anlatıyor
2025-08-20Kürtler ve Türkler
2025-08-26“İstanbul’un varoşlarında boş bırakılan alanı, Daltonlar doldurdu”