Türkçe | Kurdî    yazarlar
Demokrasi Yoksunluğuyla Yoksullaşmak

2025-09-15

Demokratik kurumların zayıflaması, ekonomik istikrarı bozmuş ve yoksullaşma eğilimlerini artırmıştır. Türkiye’nin demokrasi performansı, uluslararası endekslerde belirgin bir gerileme sergilemiş; seçimsel çoğulculuk ve sivil özgürlükler alanındaki kayıplar, ekonomik göstergelerdeki bozulmalarla eşleşmiştir. Enflasyon oranları, ekonomik bozulmanın en çarpıcı göstergesidir ve bu yüksek enflasyon, yoksullaşmayı hızlandırmış ve özellikle orta sınıfı eritmiştir. Demokratik kurumlar geriledikçe, ekonomik kaynaklar verimsiz dağılmakta ve yoksulluk döngüsü oluşmaktadır.

TUNAY ŞENDAL

Demokrasi ile ekonomi arasındaki ilişki, siyasi iktisat literatüründe uzun yıllardır tartışılmıştır. Klasik yaklaşımlarda, Seymour Martin Lipset’in modernleşme teorisi çerçevesinde ekonomik kalkınmanın demokratik kurumları güçlendirdiği savunulmuştur. Ancak günümüzde, bu ilişki daha karmaşık bir hal almıştır; demokratik gerileme süreçleri, ekonomik performansı olumsuz etkileyebilmektedir.

Türkiye’de son on beş yılda gözlemlenen gelişmeler bu bağlantıyı somutlaştırmaktadır. Demokratik kurumların zayıflaması, ekonomik istikrarı bozmuş ve yoksullaşma eğilimlerini artırmıştır.

Literatürde, demokrasinin ekonomik büyümeyi teşvik ettiği görüşü hâkimdir. Örneğin, Acemoğlu ve Robinson’un çalışmalarında, kapsayıcı kurumların ekonomik refahı artırdığı belirtilmiştir. Buna karşın, otoriter eğilimler “illiberal democracy” olarak adlandırılan hibrit rejimlerde ekonomik verimliliği düşürmektedir. Türkiye’de bu süreç, 2010’lu yıllardan itibaren hızlanmıştır; demokrasi endekslerindeki gerileme, ekonomik göstergelerde paralel bir bozulmayla eşleşmiştir.

Türkiye’de Demokratik Göstergelerin Seyri

Türkiye’nin demokrasi performansı, uluslararası endekslerde belirgin bir gerileme sergilemiştir. Economist Democracy Index’e göre, 2010 yılında 5.73 puanla “hibrit rejim” kategorisinde yer alan Türkiye, 2024’te 4.09 puana düşmüştür. Bu düşüş, seçimsel çoğulculuk ve sivil özgürlükler alt endekslerinde yoğunlaşmıştır. Örneğin, 2015’te 5.12 olan puan, 2020’de 4.48’e, 2023’te ise 4.35’e gerilemiştir. Bu trend, global sıralamada Türkiye’yi 167 ülke arasında 103. sıraya yerleştirmiştir.

Benzer şekilde, Freedom House’un Freedom in the World raporları, Türkiye’nin siyasi haklar ve sivil özgürlükler puanlarında sürekli azalma kaydetmiştir. 2010’da 50/100 puan alan ülke, 2024’te 32/100’e düşmüştür. Bu gerileme, “kısmen özgür” statüsünden “özgür olmayan” kategorisine geçişi yansıtmaktadır.

V-Dem Institute’un verileri de bu eğilimi doğrulamaktadır; liberal demokrasi endeksi 2010’da 0.45 iken, 2023’te 0.28’e inmiştir. Bu düşüş, yargı bağımsızlığının zayıflaması, medya özgürlüğünün kısıtlanması ve seçim süreçlerindeki müdahalelerle ilişkilendirilmektedir.

Bu veriler, Türkiye’de demokratik kurumların erozyona uğradığını göstermektedir. Özellikle 2016 sonrası dönemde, endekslerdeki keskin düşüşler, sistemik bir gerilemeyi işaret etmektedir. Demokratik gerileme, yalnızca siyasi alanı etkilememekte, ekonomik karar alma mekanizmalarını da bozmaktadır.

Ekonomik Göstergelerin Analizi

Türkiye ekonomisi, aynı dönemde belirgin bir dalgalanma yaşamıştır. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyüme oranları, 2010’da %8.5 iken, 2015’te %6.1’e, 2020’de %1.9’a gerilemiştir. 2023’te %5.5 büyüme kaydedilmesine rağmen, 2024 tahminleri %3.2 düzeyindedir. Bu yavaşlama, kişi başına düşen GSYİH’da da yansımıştır; 2010’da 10.500 dolar civarında olan rakam, 2024’te 15.473 dolara yükselmiş olsa da reel alım gücü enflasyon nedeniyle erimiştir.

Enflasyon oranları, ekonomik bozulmanın en çarpıcı göstergesidir. 2010’da %8.6 olan tüketici fiyat endeksi (TÜFE) enflasyonu, 2018’de %16’ya, 2022’de %72’ye çıkmıştır. 2023’te %53’e gerilemesine rağmen, 2024’te %35-50 bandında seyretmektedir. Bu yüksek enflasyon, yoksullaşmayı hızlandırmış ve özellikle orta sınıfı eritmiştir.

İşsizlik oranları da benzer bir trend izlemiştir. 2010’da %10.7 olan genel işsizlik, 2023’te %9.4’e düşmüş olsa da genç işsizlik %20’lerin üzerindedir. Yoksulluk oranı, TÜİK verilerine göre 2010’da %16.9 iken, 2023’te %14.4’e gerilemiş görünse de bağımsız kaynaklar bu rakamın %20’leri aştığını belirtmektedir.

Gini katsayısı, gelir eşitsizliğini ölçmekte olup, 2010’da 0.402 iken, 2023’te 0.419’a yükselmiştir. Bu artış, “crony capitalism” eğilimleriyle ilişkilendirilmekte, kaynak dağılımındaki adaletsizliği vurgulamaktadır. Ekonomik göstergeler, dış şoklara karşı kırılganlığı artırmış ve döviz rezervlerindeki erimeyi tetiklemiştir. Bu süreç, demokratik kurumların zayıflamasıyla paralellik göstermektedir.

Demokrasi ve Ekonomi Arasındaki Simbiyotik İlişki

Demokrasi endekslerindeki gerileme ile ekonomik göstergeler arasındaki korelasyon, istatistiksel olarak belirgindir. Örneğin, EIU demokrasi puanı ile GSYİH büyüme oranı arasındaki ilişki, 2010-2024 döneminde negatif bir eğilim sergilemiştir; demokrasi puanı %28 azalırken, ortalama büyüme oranı %4’ten %3’e düşmüştür. Benzer şekilde, Freedom House puanlarındaki düşüş, enflasyonun yükselişiyle eşleşmiştir; sivil özgürlükler endeksi %36 gerilerken, enflasyon %500’ün üzerinde artmıştır.

Siyasi analizlerde bu bağlantı, kurumlar üzerinden açıklanmaktadır. Demokratik denetim mekanizmalarının zayıflaması, ekonomi politikalarının şeffaflığını azaltmakta ve popülist yaklaşımları teşvik etmektedir. Örneğin, yargı bağımsızlığının erozyonu, yatırımcı güvenini sarsmış ve yabancı sermaye girişlerini %50 azaltmıştır.

V-Dem verilerine göre, liberal demokrasi endeksindeki düşüş, Gini katsayısındaki yükselişi tetiklemiştir; eşitsizlik artışı, sosyal huzursuzluğu körüklemektedir.

Bu süreç, “demokratik yoksunluğun yarattığı yoksulluk’’ olarak tanımlanabilir; demokratik kurumlar geriledikçe, ekonomik kaynaklar verimsiz dağılmakta ve yoksulluk döngüsü oluşmaktadır. Uluslararası karşılaştırmalarda, benzer hibrit rejimlerde (örneğin Macaristan) aynı eğilim gözlemlenmiştir. Türkiye’de bu dinamik, işsizlik ve enflasyonun genç nüfusu etkilemesiyle toplumsal gerilimleri artırmaktadır.

Türkiye’de demokrasi ve ekonomi arasındaki bağlantı, son yıllarda belirgin bir gerileme süreciyle şekillenmiştir. Demokratik endekslerdeki düşüş, ekonomik göstergelerde paralel bozulmalara yol açmış ve yoksullaşmayı hızlandırmıştır.

Sayısal veriler, bu eğilimi doğrulamakta olup, politika yapıcılara kurumları güçlendirme çağrısı yapmaktadır. Gelecekte, demokratik kapsayıcı reformlar bu döngüyü kırabilir; ancak mevcut trendler devam ederse, yoksullaşma derinleşebilir.

Perspektif

POLITIKA