yazarlar makaleler
Horasan’da Kürtlerin tamamı Alevi
12/1/2023

'Dersim’e benzer ritüelleri ve inançları çok güçlü’

Ersin ÖZGÜL

İran’da Horasan’da yaşayan Alevilerle görüşen Sosyal Antropolog Hasan Harmancı, resmi ideolojinin tüm Alevi süreklerini ‘Horasan’dan geldik, Türk’üz’ teziyle inkar etmesine karşın, Horasan’da Kürtlüğün Alevilik olarak kavrandığını belirtti. Alevilik inancının burada hala güçlü olduğuna işaret eden Harmancı, “Horasan’da Kürt dediğinde ayrıca Alevi olarak algılanıyor. % 98 oranında oradaki Kürtler kendilerini Alevi olarak tanımlıyorlar. Orada güçlü bir biçimde ritüellerini sürdürüyorlar” dedi.

“Horasan” olgusu, tüm Alevi sürekleri için hayati denecek ölçüde son derece önemli bir konu. Nasıl olmasın ki! Son birkaç kuşaktan tüm sürekler özellikle Kürt Alevilerin önemli bir bölümü, neredeyse ağızbirliği etmişcesine resmi ideolojinin “Horasan’dan geldik Türk’üz” savıyla, bilerek veya bilmeyerek bir kimlik saptırması ya da karartması içine girdi.

Alevi Türkmenler’in de büyük çoğunluğu Horasan’dan geldiklerini söylerdi. İşin daha garip ve ilginç yanı ise, Horasan’dan geldiklerini iddia eden bu insanların yine büyük çoğunluğu; Hazar Denizi’nin güneydoğusunda “Horasan” adıyla bir eyalet olduğunu bilmeden, Erzurum’a bağlı bir “Horasan” kazasının olduğu söz konusu söylemi tekrarlayıp dururlardı.

Peki Horasan’a giden veya gelenler kimlerdi? Nasıl gelindi veya nasıl gidildi? Orada olanlar hangi etnik kimlikten Alevilerdi? Güncel olarak Alevilik inancı bölgede varlığını nasıl devam ettiriyor soruları ise halen zayıf kalan ve açığa çıkarılmayı bekleyen bir yerde duruyor.

Yakın zamanda İran Horasan’a giden ve alan çalışmaları yapan Sosyal Antropolog Hasan Harmancı, resmi tarih tezlerinin savunuculuğunu yaptığı konuların çoğunluğunda olduğu gibi Horasan ve Alevilik meselesinde de inkar ve asimilasyon politikasının esas alındığını vurguladı.

Harmancı, Horasan’a gitmeden önce Faik Bulut ve Selim Temo’nun bölgeye dair yaptıkları saha çalışmalarını aktardığı kitapları okuduğunu, bu kitaplarda ‘Kürt olgusu ve aşiretlerinin neden öne çıktığı’ sorusunu sorduğu dönemde Horasan’a gitmesiyle birlikte buradaki Alevilerin hemen hepsinin Türkiye bağlantılı Kürt aşiretler olduğunu şaşkınlıkla öğrendiğini söyledi.

Konuya resmi tarih tezlerinin penceresinden bakmayıp alternatif kaynaklardan bulmaya ve saha araştırmaları yürütmeye çalışan Harmancı’nın yakın zamanda yaptığı ‘Horasan’ gezisi önemli bir boşluğu dolduruyor.

Horasan’daki temasları ve çalışmalarını Kürt ve Alevi bağlantısı ile yerel kaynaklarla irdeleyen Harmancı, bölgede sosyolojik olarak Dersim’e (Sivas, Erzincan, Maraş, Bingöl, Hınıs, Varto vb.) çok yakın ritüellerin ve uygulamaların olduğuna değinerek bölgede halen yaşayan bir Aleviliğin olduğunu söyledi.

Sosyal Antropolog Hasan Harmancı‘nın İran ve Horasan’daki saha çalışmalarının ikinci bölümünde bölgedeki Alevilerin genel durumunu ve inanç ritüellerini konuştuk.

“BÖLGEDE KÜRT AŞİRETLERİ GÖRDÜM”

PİRHA- Hacı Bektaş Veli’ye dair çalışmalarınızı sürdürürken yine Horasan bölgesindeki Aleviler ile temas kurdunuz. Neler gördünüz, kendilerini nasıl tarif ediyorlar?

HASAN HARMANCI: Faik Bulut ve Selim Temo’nun Horasan’a dair yazdığı kitapları önceden okumuştum. Her iki çalışmanın ortak yanları çok fazla. Ben bu çalışmalara ön yargı ile yaklaşmadım ama neden bu çalışmaların içerisinde Kürt olgusu ve aşiretlerinin öne çıktığını sordum. Gidip saha çalışması yaptığımda ise bölgede tamamen Türkiye bağlantılı Kürt aşiretlerini gördüm. 1514 yıllarındaki savaş döneminden 15 yıl sonra oradaki Kürt aşiretleri sürgüne tabi olmuşlar. Sürgüne tabi olanlar aşiretler mensup olanlarla konuştuğumda, ‘Biz Mezopotamya’dan, Maraş ve Erzurum’dan gelmişiz’ cevabı verdiler. Kürt potansiyeli, aşiretleri bakımından verdiği örnekler çok bağlantılı. Bunu Kürt ve Alevi bağlantısı ile konuşmaya çalıştım. Kendilerini ‘Kurmanc’ olarak tarif ediyorlar.

“BİZ ALEVİYİZ, SERASORUZ (KIZILBAŞ) DİYORLAR”

-İnanç ritüellerine dair sohbetiniz oldu mu? Şiiliğin bölge inancına etkisi ne boyutta?

İnançsal potansiyeli anlamak için soru sorduğumda ise kendilerini ‘Şii ve Alevi’ olarak gördüklerini ifade ettiler. Biraz daha özgür olunca ve daha samimi sorular sorunca ise temelde ‘biz Aleviyiz, Serasoruz’ dediler. Şia inancı bunu baskılamış, İmam Rıza türbesi çok yakın ve seronomilere katılanlar çok fazla. Şiilik göstergelerini bir anlamda kullanıyorlar. Alevilik göstergelerinin içinde girmeye başladım. İlk soruda ‘cem yaptığınız, ibadet ettiğiniz yer neresi diye’ sorduğumda, ‘Hüseynilerde’ toplandıklarını söylediler. Hüseyni ise İran’ın genel toplanma yerleridir. Herkesin katılabildiğini ve sorunların konuşulduğu bir yer. Kendi ibadetlerini yaptıkları, cem yürüttükleri elbette bir yer olmalı. Ama içinden hangi terimi seçeceğimi de bilmiyorum. Kendilerinin de ‘İrfaniler’ olduğunu söylediler. Nedir diye sorduğumda, ‘Dedelerimiz eskiden buraya gider buluşurlardı, orada ibadet ederlerdi. Bunu da ancak pirleri geldiğinde yaparlardı” dediler.

“PİRLERİ ARTIK GELMİYOR”

Tabi konu açılınca ‘oh be ‘ diyerek biraz rahatlıyorum. Acaba Şia bir toplumla mı karşılaşacağım, bunları mı konuşacağız diye düşünüyorum. İbadetlerini pirleri geldiklerinde yaparlarken şimdi yapmıyorlarmış, ki artık pirleri de yokmuş. Pirleri geldiğinde ise bu ibadete herkesin katılamadığını söylediler. Kemersbest mi olması gerekiyor dediğimde, ‘evet kuşak bağlaması gerekiyor’ cevabını verdiler. ‘Artık bunu bağlamıyoruz babamların musahipleri vardı’ demesi her şeyi bir anda değiştirdi. Bu da önemli bir temaydı ve anlıyoruz ki musahiplik var.

“KIRMIZI KUŞAKLARI DÜĞÜN VE MUSAHİPLİKTE KULLANIYORLAR”

-Kemerbest yine Horasan’da da ikrarın göstergesi olarak mı kullanılıyor? Semah gibi ayrıca ritüelleri var mı?

Kırmızı kuşakları artık kullanmadıklarını ama düğünlerde damatların bu kuşakları başlarına, gelinlerin ise bel kısmına bağladıklarını söylediler. Anlıyoruz ki bu kuşağı hem evliliklerde hem de musahiplikte ikrar olarak kullanıyorlar. Burada musahipliği görmek çok önemli. Bu erkana kimin katıldığını sorduğumda ,’Katılanlar temburla müzik aletiyle katılıyor’ diyerek bize bu müzik aletini de icra ettiler. Temburun (3 telli bağlama) tınısı Avrasya’dan Moğolistan’a doğru giden müzik aletlerinin ortak tınısı. Kendi inançsal müziklerine yakın müziklerde çaldılar. Kimde çaldıklarını sorduğumda Pir Cafer Kuli’den bahsettiler. Bir pirleri işte o zaman ortaya çıktı. Pir Cafer Kuli elinde temburuyla köyleri geziyor ve nefesleri yürütüyormuş. Buradan anlıyoruz ki toplumsal bir deşifrasyon gerçekleşiyor. Bu ritüelleri yürütürken bunun yanında semah var mıdır sorusunu yönelttik. Kendilerinde, ‘seme’ olduğunu söylediler. ‘Seme’ de Kürtçe kökenli ve hemen bunu fark ettim. Semeyi düğünlerde yaptıklarını söylediler. Aklıma Tahtacıların mengileri geldi. Bu figürleri bize gösterince Abbas Tan da kalkarak eşlik etti ve aynı figürleri görmek bizim için çok yaratıcı oldu.

“HORASAN’DA KÜRT DEDİĞİNDE ALEVİ OLARAK ALGILANIYOR”

Alevi toplumu yaşamını orada bir biçimde sürdürüyor ve Aleviler. 400 yıl önce bu topraklardan yani Mezopotamya’dan sürgün edildiklerini söylüyorlar. Mezopotamya’da Yaresanları, Kakayileri, Şabakları, Nusayrileri gördüğümüzde onların benzer topluluklar olduğunu görüyoruz. Horasan’ı inançsal formasyona almak için önemli bir göstergeydi.

Karşılaştığım önemli bir şey ise şu; Horasan’da Kürt dediğinde ayrıca Alevi olarak algılanıyor. % 98 oranında oradaki Kürtler kendilerini Alevi olarak tanımlıyorlar. Bu çok önemli bir yaklaşım ve bölgenin tamamı neredeyse Alevi. Buradan tarihsel veri olarak şunu çıkartıyoruz. Şah İsmail’in çağrısıyla ona katılan toplulukların Alevi-Kızılbaş kökenli topluluklar olduğunu öğreniyoruz. Şah İsmail sonrası Şah Abbas ve Şah Nadir döneminde bunların sürgün edilmeleri söz konusu. Sürgünler ise Deylem bölgesi, iç topraklar ve Horasan’a yapılıyor.

“DERSİM’DE OLDUĞU GİBİ HORASAN’DA HIZIR İNANCI ÇOK GÜÇLÜ”

-Görünen o ki inanç ritüelleri ve uygulamaları geniş Dersim coğrafyası ile çok benzerlik gösteriyor. Dersim coğrafyasında Hızır inancı çok güçlü ve yaşamın her alanında. Horasan’da da Hızır inancı güçlü mü?

Kendilerine Hızır’ı sordum ve kendilerinde bunun Hıdır olduğunu söylediler. Böylece olunca Hıdır’ın mekanlarını sordum. Bizdeki Hızır inancında onun ayak bastığı yer, onun göründüğü koru olan yeşillikler, adına bağlanan dağ başları, pınarlar vs. burada çok dediler. Hızır’a dair birkaç isim ve mekan saydılar. Tabi o ara bunlara dair not alamadım. Ama bir dahaki alan çalışmam Hızır üzerine olacak. Hızır’a dair uygulamalar bizlere yani Dersim ve çevresine çok yakın görünüyor. Özellikle büyük çile ya da küçük çile (40 günlük kış süreci) çıktı karşımıza. Bu çok özgün bir durum ve Dersim bölgesinde gelişmiş bir biçimde karşılaşıyoruz. Bunu da takvimsel bir boyut olarak ifade ediyorlar. Büyük çile, küçük çile, Hızır ve ondan sonra Newroz’a giden bir süreç. Hızır’a niyetler, adaklar ve uygulamalar çok yoğun.

MUHARREM ORUCU VE 12 İMAMLARA BAĞLANAN GÜNDEMLERİ YOK”

-Hızır aylarında uygulamaları nelerdir? Oruç tutma gibi durumları söz konusu mu?

Hızır’da kendi bölgemizde yaptıklarımızı ifade ettim. Hızır aylarında niyetler, oruçlar olur ve bir kömbe yapılır. Onlar kendilerinde oruç olmadığını söylediler. Muharrem orucu ve 12 İmamlara bağlanan bir gündemleri de yok. 12 İmam’a bağlanmayı bizler Şah İsmail dönemi ve sonrası olarak görüyoruz, sonrasında Ehlibeyt dahil oluyor. Horasan’daki Alevilerde bu ifadeler karşımıza çıkmadı. Bunları kullanmıyorlar ama İmam Rıza’ya bir bağlanma söz konusu. ‘Pirleriniz Seyit mi’ dediğimde ise ‘hayır bizim pirlerimiz başka, seyitler başka’ gibi cevaplar aldım. Pir dediğinizde seyit veya ocaklarla bağlantılı bir kimlik olarak görmüyorlar. Yaresanlar’da pirlere “zat” adı verilir. Zat, aslında tanrının sudur etme, insan sıfatına gelmesi olarak görülüyor. Horasan’da bir zat kavramı duydum ama üzerine gidemedim. Onları çok açmak gibi şeyleri olmadı. Çalışma alanlarında bu tarz şeyleri zorlamak yerine daha farklı alan ve konulara geçerek geneli, ana temaları öğrenebilmek önemli. Pirleri var ve bunlar zat kavramlı aynı zamanda Hızır’la ilişkili bir inançları var.

“RESMİ TARİHİN HORASAN TEZİ HIZLICA YAYILDI”

-Resmi tarih, Horasan ve Alevilik meselesinde de inkar ve asimilasyon politikasını uygulayarak bir kimlik karartmasına giriyor. Tüm Alevi süreklerini buraya bağlayarak, ‘öz be öz Türk/Müslüman’ olduklarına dair propaganda geliştiriyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’de yaşayan Alevi topluluklarının Horasan bağlantısına gelince. Buna dair çokça kaynak taraması yaptım. Baha Sait’ler ve sonraki 15 yıl Alevilerin Şaman kökenli ve Türk olduklarına dair çokça veri kullanılmış, yazılmış. Belki de Aleviler ilk kez yazılı kaynaklarla karşılaşıyorlar. Rapor tarzı yazılı kaynakların Alevilerin Horasan’dan geldiğine ifade etmesiyle bir karmaşaya girmişler. Aleviler de ‘biz Horasan’dan geldik’ diyerek kolay olanı seçmiş. Resmi söylemin arkasına sığınarak Horasan’dan geldiğini kabul etmek o kadar hızlı bir biçimde içimize yayılmış. Herkes kendini birden bire nereden geldiğine ikna etmeye çalışmış. O güne kadar da Aleviler kendine nereden geldiğini sormamış ki. Zaten orada yaşıyorum, nereden gelebilirim?

“HORASAN’DAN GELEN YOK, GİDENLER İSE ÇEMİŞGEZEK AŞİRETLERİ”

Alevi toplulukları Horasan’dan gelmeyi Hacı Bektaş Veli’ye bağlayarak bunu resmi kaynaklarla ortaya koymuşlar. Gerçekte Horasan’dan gelen kimse yok. Horasan’a gidenler, oraya yerleşen aşiretler var. Bunların önemli kısmı kendilerine Çemişgezek aşiretleri derler. Baha Sait ve sorasında çalışmalarda Kürtlerin de Alevi oldukları için Türk olduklarını, Horasan’dan geldiklerini ifade etmişler. Bu yetmiyormuş gibi Nusayriler yani Arap Alevilere de, ‘siz Türksünüz Horasan’dan geldiniz’ demişler. Yaşadıkları yerde 1400 yıllık İslam tarihi var ve oradalar. Arap Alevileri nasıl Horasan’a bağlayabilirsiniz? Onları bile Horasan’dan getirmeye çalışan resmi bir politikadan bahsediyoruz. İşin kısası ise Horasan’dan gelen hiçbir Alevi topluluk yok.

Pirha

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar