31.10.2023
Mümin Ağcakaya
“Var idim yok idim, vakitlice bir toz zerresi idim. Zaman denen ilmiğe belimden bağlanıp dünya denen zemine indirildim, say ki zuhur ettim oldum insan, deki peyda oldu bastığı topraktan insan. Ben ki ararken dermanımı öğrendim, derdimi anlatmayı. Dil denen kemiksiz varlık yayıldı dört bir yana.”
Mordem Sanat Merkezinin düzenlediği Solo Fest 4 Uluslar arası kültür sanat etkinliği devam ediyor. Program kapsamında yer alan mitolojik anlatı olan Şahmeran (Saê Morû) tarihi Deva Hamamında performans sanatçısı Sipan Sezgin Tekin tarafından oynandı.
Oynadığı Şahmeran oyununda mitolojiden yararlandığını ve bu konuda sanatçı Metin Kemal Kahraman’ın da kendisine ilham kaynağı olduğunu anlatan performans sanatçısı Tekin buradan yola çıkarak Zazaca, Kürtçe ve Türkçeyi de kullanarak bir performans sergiledi.
Sanatçı Tekin oyunda birden fazla dili kullanarak çok dilli bir çalışma ortaya koymayı amaçlıyor. Söyleşimizde aynı zamanda dilin daha sessel ve iletişimsel olanaklarını araştırmayı amaçladığını anlatıyor. Tekin; “Dilin anlam ilişkisini biz nasıl buluyoruz. Anlamadığımız bir dille nasıl ilişki kurarız. Ne yazık ki birçok insan açısından Zazaca ve Kürtçe anlaşılır değil. Dolayısıyla dinleyici için sesler; kendi içinde imgesel bir deneyime dönüşüyor.
Yaptığınız bu performans oyunuyla izleyiciye nasıl bir mesaj vermek istediniz?
Oyunumuzda Şahmeranın temel hikâyesini kullanıyoruz. Şahmeran, bir insanoğlunun yarı insan yarı yılan olan mitolojik bir anlatıdır. Burada anlatılan aşkın ve ihanetin hikâyesidir. Ölümsüz bir aşkın ve sonsuzluğun hikâyesidir.
Ben burada hikâyenin kendisinden daha çok sergileyeceğim performansın yapısına dayalı olarak dille ilişkili olarak ele aldım. Çok dilli bir şey yapma ve ilişki kurma olanaklarını arttırmaktı. Tabi ki bunun içinde dengbej formundan da ilham aldım. Yapmak istediğim şey; Şahmeran hikâyesinin nasıl bir performansa dönüşebileceğine ilişkin de bir araştırmaydı.
‘Çok dilli anlatımı önemli buluyorum’
İzleyenler için aşkın, sonsuzluğun sonucunu çıkarılabilirler. Ama performansın kendisi benim için, birden fazla dil kullanılarak daha fazla izleyiciye ulaşılabilirliğinin artmasıdır.
Zaman da aşk gibi sonsuzdur ve ikisi birbirine paraleldir. Yaşanan aşkın zamanı sonsuzlaştırmasıdır. Yani aşkın da zaman kadar sonsuz olmasıdır. Burada aynı zamanda dilin mevcudiyetine ilişkin de bir gönderme yaparak sorgulama yapmak istedim. Bu aynı zamanda fiziksel ve kavramsal evrenin sorgulanmasıdır.
Dil yaşamda kendini ifade etme biçimidir. O yüzden çok dilli olarak yaşamı farklı dillerden ifade etme doğayı anlama kadar insanların da birbirini anlamasını önemli buluyorum. Çok dil kullanmamın sebeplerinden biri de budur.
İnsanın bildiği dillere hâkim olması, çok dilli olmak hayatın farklı renkleridir. Doğa da çok renklidir. Doğa bu renklerle uyum halindedir. Ancak dilin yaşamsal formlarını devam ettirilmesinde engeller söz konusudur.
Tigris
- Tara Mamedova’nın hüznü, Lîlav
- Moskova Kürt Film Festivali başladı
- Karın altında bereketli bir toprak: Zazaca (Kırmancki)
- Zazaca yayıncılık yok mu oluyor?
- Rojhılatlı Kürt yönetmen BKM'ye açtığı davayı kazandı
- İki “boran” arasında
- Deng dergisi'nin 135. Sayısı Çıktı
- Leyla Bedirhan'ın sanat yaşamının 100. yılı
- Hakkari’nin en büyük müzik grubu Colemêrg Collective
- Şiir, şiddet ve ses: “Bîraxane”