3.11.2023
Haldun Bayrı
Lübnanlı yazar Amin Maalouf, TV5 Monde’ye verdiği röportajda son kitabı “Yolunu Şaşırmışlar Labirenti’ni anlattı. Haldun Bayrı röportajı sizler için çevirdi, orijinalini buradan izleyebilirsiniz.
TV5: Amin Maalouf, merhaba.
Amin Maalouf: Merhaba.
TV5: Dâvetimizi kabul ettiğiniz için sonsuz teşekkürler. Académie Française’de Claude Lévi-Strauss’tan boşalan koltuğa seçildiniz; bugün de dâimî sekreterlikte Hélène Carrère d’Encausse’un yerine geldiniz. Sizin gibi Lübnan kökenli biri için bunun anlamı büyük olmalı.
Amin Maalouf: Académie Française’in biz Lübnanlılar için bir anlamı olduğu doğru; tabiî yazan herkes için de. Bu kubbenin altında olmak büyük bir sevinç kaynağı benim için.
TV5: Bu kapıları ilk kez aşarak Académie Française’de bir ödül almaya gelişinizi hatırlıyor musunuz?
Amin Maalouf: Kesinlikle. İlk romanım Afrikalı Leo için aldığım bir ödüldü (çev: Sevim Raşa, YKY, 1993). Bu ödülü aldığım haberi verilmişti bana; çünkü ödül kazananların adını îlân eden bir seans başkanı vardı ve o Lévi-Strauss’tu. Dolayısıyla onu ilk kez görüyordum, çok etkilenmiştim, çünkü sosyoloji öğrenimi görmüş ve elbette onun kitaplarını okumuştum. Yani büyük bir heyecan ânıydı.
TV5: 1993’te, Tanios Kayası kitabınızla Goncourt Ödülü’nü aldınız (çev: Esin Talu-Çelikkan, YKY, 2020). Ve orada, yaşamınızda çok önemli bir şey mi oldu?
Amin Maalouf: Goncourt Ödülü de büyük bir andı. Bu ödülü Lübnan’daki dağımdan ilk kez söz ettiğim bir kitap için almanın özel bir mânâsı vardı benim için. Sanırım Lübnan’da da böyle hissedildi.
TV5: Tabiî çok sayıda romanınız var, ama aynı zamanda deneme kitaplarınız da yayımlandı. “Yolunu Şaşırmışlar Labirenti: Batı ve Rakipleri” adındaki yeni deneme kitabınızdan söz edeceğiz (Le Labyrinthe des égarés : L’Occident et ses adversaires, Grasset, 2023). Daha önce yayımlanan bâzı kitaplarınızı da sayarsak: Ölümcül Kimlikler (çev: Aysel Bora, YKY, 2000), Çivisi Çıkmış Dünya (çev: Orçun Türkay, YKY, 2009), Uygarlıkların Batışı (çev: Ali Berktay, YKY, 2019). Târihe bakışınız, aslında dünyayı tahayyül etmenin bir şeklini gösteriyor.
Amin Maalouf: Çocukluğumdan beri dünya olaylarını, dünyanın gidişâtını tutkuyla izlerim. Etrâfımda olup biteni gözlemlerim; sâdece kendi ülkemde ve bölgemde değil bütün dünyada olup bitenleri. Hayâtım boyunca bir tutku oldu bu; elbette bunun peşinden gazeteciliğe yöneldim, çünkü bu tutkuyu sürdürmenin besbelli bir yoluydu. Vietnam Savaşı’nın son bulmasını, Etiyopya monarşisinin yıkılışını, İran monarşisinin yıkılışını ve başka birçok hâdiseyi izleyip aktardım. Ve dünya olaylarını izlemeyi sürdürüyorum — bugün bunun muayyen bir endîşeden ayrılmaz olduğunu söylemeliyim. Son kitaplarımın çoğu dünyanın bu gidişâtı karşısındaki o endîşeyi yansıtmaktadır.
TV5: Dünya için küresel bakımdan duyduğunuz endîşe dışında, yine de Lübnan, Hizbullah, Kuzey İsrail, karşılıklı ateş açmalar, arkasında elbette İran olan Hizbullah’a Binyamin Netanyahu’nun çok daha sert yüklenme tehditleri üzerine de konuşalım. Bütün bunlar size endîşe veriyor.
Amin Maalouf: Bütün bunlar endîşe verici, sâdece beni endîşelendirdiğini de düşünmüyorum; çünkü dünyanın bu bölgesinde olup biten her şey bütün dünyayı endîşelendiriyor. Bugün dünyanın bütün yöneticileri gözlerini, nice sarsıntılar geçirmiş olup günümüzde de yeni sarsıntılara mâruz kalan Ortadoğu’ya çevirmiş durumda. Elbette bu durumun sâkinleşmesini umuyorum. Son zamanlarda tanık olduğumuz bütün o şiddet ve barbarlık eylemlerinin yatışmasını, bu bölgenin kırgınlıkları onardığı bir döneme yönelmesini umuyorum. Fakat muhtemelen bu benim hüsnükuruntum; çünkü bugünün gazetelerini okuduğunuz zaman, bütün olup bitenleri görünce, bir sâkinleşmeden ziyâde, çok sayıda istikamette tırmanışa doğru gidildiği görülüyor.
TV5: Bu kadar çok bâdireden geçmiş olan Lübnanlılar hakkında ne söylersiniz?
Amin Maalouf: Lübnanlılar muazzam acı çekiyorlar; bölgede ne olursa olsun, acısını onlar çekiyor. Bedelini ilk önce onların ödemesi gereken tertipler kurulduğunda, çarpışma sâhası onların ülkesi olan çatışmalar parlak verdiğinde acı çekiyorlar; üstelik, sırf ülke içindeki duruma bağlı özgül sorunları da var: ekonomi çöküyor, insanlar zorluk ve muhtaçlıklar içinde yaşıyor. Halbuki dünyayı aydınlatması gereken, olağanüstü insânî potansiyelleri olan, bütün bir bölgenin kalkınma ve modernleşme kutbu olması gereken bir ülke bu. Maalesef derin ve kalıcı bir krizden geçiyor; bunun benim için nasıl sürekli bir üzüntü kaynağı olduğunu tahmin edersiniz.
TV5: Bu elimde tuttuğum, son kitabınız “Yolunu Şaşırmışlar Labirenti: Batı ve Rakipleri”. Bir söyleşide, “Öncekilerden beter bir üçüncü dünya savaşı çıkmasından korkuyorum” dediniz.
Amin Maalouf: Son zamanlarda “Yeni Soğuk Savaş” diye nitelenen bir safhaya girdiğimiz kesin. Belki bu yeni bir soğuk savaş, ama git gide ısınıyor. Putin’in emri üzerine Ukrayna’nın istîlâsıyla birlikte Avrupa’ya savaşın dönüşünü yaşadık — oysa Avrupa’da bu cinsten hâdiselere karşı korunaklı olduğumuzu ummaktaydık. Afrika’da çok sayıda ülkeyi etkileyen bir istikrarsızlık durumu gözlemliyoruz. Aslında, Atlas Okyanusu’ndan Süveyş Kanalı’na kadar, Afrika Boynuzu’na kadar bir sürü ülke büyük istikrarsızlık dönemleri yaşıyor. Ortadoğu da bugün bir şiddet nöbeti geçiriyor. Şu olmakta olanın, bir tarafta başında ABD ile Batı, diğer tarafta ise Çin ve Rusya ile, ya İran gibi koalisyona dâhil olan ya da yakın durup çatışmalardan çıkar sağlamayı deneyen muayyen sayıda ülkenin bulunduğu bir koalisyonun güçlerinin yeniden karşı karşıya gelişlerine tanık olduğumuzu düşünüyorum. Bütün bunlar ise, hiçbir çatışmayı durdurmanın becerilemediği bir atmosferde oluyor. Başlayan bütün çatışmalar ilânihâye sürüyor. Gelmekte olduğunu gördüğümüz felâketleri durduracak hiç kimse yok; dünyada hiçbir bilgelik sesi, hiçbir ahlâk otoritesi yok — ne Birleşmiş Milletler, ne bir büyük güç ne de bir güçler grubu. Bugün yaşadığımız sapmayı durdurması kabil hiç kimse yok dünyada. Dünyanın, ancak duvara toslayarak durabilen bir araç olduğu izlenimine kapılıyorum bâzen.
TV5: Aslında Batı’nın ölüm-kalım savaşı olduğunu mu söylüyorsunuz bunun? “Batı ve Rakipleri” kitabınızda târihi anlatıyorsunuz: Japonya’yı, Çin’i, Sovyetler Birliği’ni, ABD’yi…
Amin Maalouf: Batı krizde, ama rakipleri de krizdeler. Rusya’nın durumu pek iyi değil, Çin’in kendi sorunları var… Bütün dünyanın son derece tehlikeli bir dönemden geçtiğini düşünüyorum. Üstelik bugün, iklimdeki bozulma ya da her yönde çığırından çıkabilecek teknoloji sapmaları gibi, tüm insanlığın yüz yüze gelmek zorunda olduğu tehlikeler var. Eninde sonunda, yönetilmeyen, ya da çok kötü yönetilen, krizlerden ve savaşlardan kaçınmamızı sağlayacak hiçbir mekanizma olmadığı için hiçbir tehlikeden kaçınılamayan bir dünyanın içindeyiz. Dolayısıyla insanlığın bir nevi umumî batışa doğru kayıvermesinden kaçınmak için, hakîkaten bilgeliğe ve sorumluluk duygusuna çok ihtiyâcımız var.
TV5: Kitabınızın adındaki “Yolunu Şaşırmışlar” nedir? Batı’nın değerleri mi? Tutunacak köklerini bir türlü bulamayan, karşılarında ise kararlı rakipler bulunan o ülkeler mi?
Amin Maalouf: Hepimiz yolumuzu şaşırmışız. Artık kavramayı beceremediğimiz bir dünyadayız hepimiz; hepimiz çâresiziz, ya da son kitaplarımdan birinin adındaki gibi, yönümüzü şaşırmışız. Târihin son derece nâzik bir dönemindeyiz ve son dönemde yazdığım kitapların çoğunda olduğu gibi bu kitap da öz îtibârıyla şunu söylemeyi hedefliyor: Uyanalım! Kendimize gelelim! Tıp gibi, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri gibi bâzı alanlarda büyüleyici biçimde gelişen hârikulâde bir dünyamız var. Aynı zamanda da tehlikede olan bir dünya bu; çünkü bu ilerlemeyi idâre etmeyi bilmiyoruz. İnsanlığın maddî ilerlemesindeki hızlanış ile, zihniyetler düzeyindeki, ahlâk düzeyindeki durgunluk, hattâ gerileme arasında uyumsuzluk var. Bence insanlığın bugün yüz yüze olduğu en vahim mesele budur.
TV5: Belki bunun da ötesinde, Batı, bugün dinin en ön planda olduğu, inananların bulunduğu bir dünya karşısında değerini yitirdi. Bu yüzleşmeye ne diyoruz? Bir uygarlıklar yüzleşmesi mi bu?
Amin Maalouf: Uygarlıklar arasındaki bir yüzleşme veçhesi var; ama hem Batı’nın hem Batı’nın rakiplerinin, tüm uygarlıkların krizde, çok ciddî krizde olduğunu düşünüyorum. Tüm insanlığın yolunu şaşırdığını ve geleceği tekrar düşünmeye, insanlık mâcerâsının yönelmesi gereken istikameti yeniden düşünmeye ihtiyâcı olduğunu düşünüyorum.
TV5: Ya müellif, entelektüel, yazar?
Amin Maalouf: Onun tek eylem yolu yazmaktır, yazmaktır, alarm vermeyi denemektir, çağdaşlarımızın çoğunun aynı şeyi göreceğini, aynı şekilde endîşeleneceğini ve labirentin çıkışını arayacağını umarak, gördüğünü söylemeyi denemektir.
TV5: Çok teşekkürler Amin Maalouf. Son kitabınız “Yolunu Şaşırmışlar Labirenti. Batı ve Rakipleri” (Le Labyrinthe de égarés. L’Occident et ses adversaires) târihte ve dünyada bir yolculuk.
Amin Maalouf: Bu kitap dört güzergâhı anlatıyor: Japonya, Rusya, Çin ve ABD’nin güzergâhlarını. Bu dört ülkenin katettikleri güzergâhlar iyi anlaşılırsa, günümüz dünyasının gerçekliğini de çok daha iyi anlayabileceğimiz duygusundayım.
TV5: Teşekkürler Amin Maalouf, TV5 Monde platomuzda bizimle birlikte olduğunuz için.
Medyascope
- Sanatçıların 'kötülükleri' iyi eserlerini sevmeye engel mi?
- Diyarbakır Surları'na dair
- Tara Mamedova’nın hüznü, Lîlav
- Moskova Kürt Film Festivali başladı
- Karın altında bereketli bir toprak: Zazaca (Kırmancki)
- Zazaca yayıncılık yok mu oluyor?
- Rojhılatlı Kürt yönetmen BKM'ye açtığı davayı kazandı
- İki “boran” arasında
- Deng dergisi'nin 135. Sayısı Çıktı
- Leyla Bedirhan'ın sanat yaşamının 100. yılı