2025-06-21
MESUDE DEMİR
Aile içi uyuşmazlıklar ve miras paylaşımındaki arabuluculuk süreçleriyle kadınların Türk Medeni Kanunu güvencesindeki eşitlik haklarına kast edildiği endişesi hakim.
Aslında Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) miras paylarına ilişkin açık hükümleri değiştirilmedi. Eşit miras ilkesi yürürlükte. Ancak Kasım 2024 tarihli ‘Tapu Sicilinde Arabuluculuk Uygulamaları‘ genelgesiyle, zorunlu arabuluculuk kapsamı genişletildi.
Kardeşler aile büyükleri ya da fertlerinden kalan mal varlıklarında ortak malik oluyorlar. Bunu tasfiye etmeleriyse ortaklığın giderilmesi davaları oluyor. Söz konusu genelge mahkemeye gitmeden arabuluculuğu zorunlu kılıyor.
Arabuluculuk anlaşmalarının resmî senet olmadan tapuda tesciline izin veren düzenlemeler genelgeye dayanılarak yapılmaya başlandı bile. İşte bu süreçte kadınların baskı altında tutularak ya da manipüle edilerek haklarının gasp edilmesi kaygısı yaşanıyor.
Bir başka deyişle, genelgeyle TMK’nın miras paylarına ilişkin açık hükümleri ‘baypas‘ ediliyor.
Medeni Kanunun etrafından dolanıyorlar
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Eşik Platformu gönüllüsü avukat Yelda Koçak konuyla ilgili Diken’in sorularını yanıtladı.
Koçak, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak yetkili kurumlardan arabuluculuk uygulamalarının kadınlar ve diğer kırılgan gruplar üzerindeki etkilerinin titizlikle değerlendirilmesini, yasal çerçeve ve uygulamanın acilen gözden geçirilmesi beklediklerini söyledi.
Sürecin kırsalda, tarım arazilerinin yoğun olduğu yerlerde okuma- yazma, hak, hukuk bilincinin daha düşük ya da erişilemediği yerlerde, ileri yaştan da kaynaklı dezavantajlıların aleyhine işlediğini belirten Koçak, şöyle devam etti: “Bu aslında kadınların tarih boyunca mücadelelerle elde ettikleri eşit miras ve mülkiyet hakkını delme çabası.
Arabuluculuk kanununa atıf yapan bir genelgeyle TMK’yi delemezsiniz. Eşitlik hala söz konusu.
Anayasanın 10’uncu maddesine, Medeni Kanunun hem miras hukukunda hem kadın erkek eşitliğine ilişkin düzenlemelerine aykırı.
Yani Medeni Kanunun etrafından dolanarak kadının mirastaki payını daha güçlü, daha baskın olan tarafın tahakkümüne bırakmak.”
Aile hukukunda da arabuluculuğun getirilmesinin gündemde olduğunu hatırlatan Koçak, “Bu ne demek? Zaten evlenirken bile fikri alınmayan kadınların boşanırken de fikirlerini almayıp aile büyükleri, meclis kararları şu baskı, bu baskı, bu tehditte haklarından, hukuklarından habersiz, kağıt üstünde boşanmalarına sebebiyet verilecek.
“Şiddet söz konusuysa arabuluculuk olmayacak” deniyor. Peki ekonomik şiddeti kim tanımlayacak? Kadının miras payından mahrum bırakılmaya çalışılması ekonomik şiddet değil midir? Ve ekonomik şiddet de söz konusuysa bunun neresinde arabuluculuk kullanılır?”
Koçak önemli bir detayı vurguladı. Bizim kanunlarımızda ayrı bir arabuluculuk prosedürüne ihtiyaç duymadan, yargılamanın her aşamasında anlaşmalı ve sulh yoluyla davaları sonlandırmanın yolu açık. Tarafların özgür iradesi söz konusuyla hakim huzurunda anlaşmak mümkün.
Genelgeyle ‘etraftan’ dolanıyorlar
O halde bu “etraftan dolanma”ların sebebi ne? Koçak soruya karşılık şu yanıtı verdi: “Hakim huzuruna çıkarmaksızın, Medeni Kanuna bağlı kalmaksızın sonuç almak.
Hakim huzuruna anlaşmalı boşanma Medeni Hukukla olur. Hakim bunu uygular. Oysa arabuluculuğun temel felsefesinde esas olan tek şey “tarafların iradesi”.
Hangi irade? Rıza inşasının oluşup oluşmadığını kim tespit edecek? Kadının tehdit edilerek, istismar edilerek, kandırılarak ve çeşitli şekillerde manipüle edilerek arabuluculuk belgesine imza atıp atmadığını kim denetleyecek? Arabuluculuk ofislerindeki insanların, kadınların güvenliğini kim sağlayacak?
Adliye kapılarında avukatların binbir aramayla içeri alındıkları adliye kapılarında bile kadınlar öldürülürken kadınları arabuluculuk ofislerinde bunları kim koruyacak?
Biz aile arabuluculuğunun ne kadar hatalı olduğunu anlatmaya çalışırken, uygulamada ortaklığın giderilmesi gibi bir konuda kadınların miras hakkının nasıl gasp edildiğine dair somut örnekler gördük.
Bunlar çok tehlikeli örnekler. Bu ülkede hala toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların aleyhine son derece derin. Eşitsizlik bu kadar derinken, yargı dışı çözüm yolları ya da kanunların uygulanması dışında alternatif çözüm yollarını işaret etmek, o yolları açmak, eşitsiz güç ilişkilerinin tahakkümünün devam etmesini sağlamak.
Arabuluculuk ‘şer’i hukuk’unu uygulamanın bahanesi.”
Koçak bu miras paylaşımdaki eşitsizlikle kadın yoksulluğunun, yoksul bırakılmalarının doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi.
Sadece nisanda baroya adli yardım (ücretsiz avukat ataması) için başvuran 460 kişinin 418’i kadın. Koçak, şunları söyledi: “Bu bize kadınların daha yoksul olduğunu gösteriyor. Kadın yoksulluğu var. Yoksulluğun nedenlerinden biri de mal paylaşımlarında kadınların devre dışı bırakılması.
Ailelerinden kalan mirasları bin türlü manipülasyonla, ataerkil kurallarla, düzenlerle ellerinden aldıkları için bugün kadınlar yoksul. Kadın yoksulluğunu konuşmamız gerekiyor.
Arabuluculukla kadınlara kavga edebilmek, miras hakkını alabilme olanağı bile bırakmıyorlar.”
Kadın mirasçılar hak kaybına uğruyor
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi de konuyla ilgili yaptığı açıklamayla bu konudaki endişesini paylaştı:
“Bir genelge, TMK’nin miras paylarına ilişkin açık hükümlerini değiştiremez. TMK’deki eşit miras ilkesi yürürlüktedir. Alt düzenlemelerle “delinmesi” hukuken mümkün değildir.
Uygulamanın başlamasıyla birlikte, özellikle miras kalan taşınmazlar üzerinde kadın mirasçıların hak kayıplarına uğradığına dair başvurular ve somut örnekler dikkate değer biçimde artış göstermektedir.
Ortaklığın giderilmesi yoluyla yapılan miras tasfiyelerinde, kadın mirasçılar çoğu zaman sürece dair yeterli bilgiye sahip olamamakta, hukuki destek alma imkânı bulamamakta ve hak arama yollarından fiilen dışlanmaktadır.
Okuryazar olmayan, ileri yaşta, ekonomik bağımsızlığı bulunmayan kadınlar, arabuluculuk görüşmelerine baskı altında ve yeterli bilgilendirme yapılmaksızın dahil edilmekte; imzaları alınmakta ve bu süreç sonunda miras paylarından mahrum bırakılmaktadırlar.
Ayrıca, aile arabuluculuğu uygulamasının yeniden gündeme getirildiği bu dönemde, mevcut örnekler arabuluculuk mekanizmasının kadınlar açısından ne denli riskli sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Toplumsal eşitsizliklerin belirleyici olduğu aile yapılarında arabuluculuk, hak aramanın değil, haklardan vazgeçmenin zeminine dönüşmektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, ekonomik bağımlılık ilişkileri ve güç asimetrileri gözetilmeksizin yürütülen arabuluculuk süreçleri, kadınların haklarından feragat etmeye zorlandığı ya da bu hakları dahi bilmeden imza attığı bir zemin haline gelmektedir.”
Diken
KADıN