2025-06-21
Tabutun arkasında defin yerine doğru yürürken Aram Dîkran’ı düşündüm. “Sıra sende mamoste” dedim. Artık onun da şehrine taşınmasının zamanı geldi…
“Welatê min Dîyarbekir
Ew şerîne mîna şekir
Wele min pir bêrîya te kir
Ax Dîyarbekir wax Dîyarbekir”
Dengbêjlik özü itibariyle erkek işidir. Tümüyle erkek meclislerinden oluşan cemaat buluşmalarının bir nevi müzikal hikâye anlatıcılarıdır Dengbêjler. Kadınların dengbêjliğe soyunmaları çok tekil ve hayli cesur örneklerdir. Sanırım bu tekil ve cesur örneğin en zirve ismi daha çocukluk yıllarında baba evindeki dengbêj divanlarında kendi yaşam pratiği üzerinden Ayşe Şan’dır.
Ayşe Şan çocukluk günlerinin Diyarbekir suriçindeki evlerinde babasının arkadaşları ile kurdukları Dengbêj divanında, bir köşede sessiz-sedasız babasının kılamlarını dinlediğini ve çok özendiğini yıllar sonra bir röportajında dillendirmesi buna dalalettir…”Keşke Diyarbekirdeki evimizin duvarlarının dili olaydı da o dengbêj gecelerini anlataydı. Evin bir köşesinde babamı ve dengbêjleri dinlerdim. O kadar dinlerdim ki, biri beni çağırsaydı önce duymaz, sonra irkilirdim…”
Kürt geleneksel müziğinin ilk kadın dengbejlerinden biridir Ayşe Şan. Naaşı mı demeliyim, değil sanki! Kemikleri vefatından 29 yıl sonra ailesinin isteğiyle yurdu-şehri Diyarbekire getirildi.
İzmir’de Aralık 1996 yılında hayatını kaybeden sanatçının kemikleri, yıllar sonra vasiyetine geç de olsa sadık kalınarak Diyarbekir'de toprağa verildi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Ayşe Şan’ın defin ilanını sosyal medyada duyurunca sabahın erken saatlerinden itibaren Yeniköy Mezarlığı’nda kalabalık bir hayran kitlesi toplandı. Tören yapılmadan defnedildi. Defin esnasında genç bir kadın sanatçı güçlü sesiyle Kürtçe bir ağıt yakarak uğurladı toprağına Ayşe Şan’ı. Defin sonrası böylesine bir toprakla buluşmanın anlamı üzerine konuşmalar yapıldı.
1938 yılı Kasım ayında Diyarbakır’da Kürt bir baba ve Ermeni bir anneden dünyaya gelen Ayşe Şan, sanatçı kimliğine kavuştuktan sonra halk arasında hep “Taçsız Prenses” olarak anıldı.
Ayşe Şan başka kimi isimlerle de anılmış olsa da “Eyşana Êlî” asıl isminin yanında en bilineniydi.
Babasının kendi döneminin tanınmış dengbêjlerinden olması dolayısıyla küçük yaşta müzikle tanışan Ayşe Şan, evlerinde kurulan dengbêj divanlarıyla Kürt müziğini, kültürünü, tarihini, klamlarını öğrenerek ilk müzikal eğitimini aldığı kendi ifadesidir.
Diyarbakır’da 20’li yaşlarına geldiğinde kadınların bulunduğu ortamlarda Kürt klasik klamlarını (şarkı-türkü), seslendirir ve dinleyicilerin beğenisini kazanır. 1958 yılında babasının isteği üzerine evlendirilir ve bu evlilikten bir kızı olur. Kendi rızasıyla yapmadığı evliliği kısa sürer ve eşinden ayrılır.
Ayşe Şan, çok genç yaşta evlendiğini ve mutlu olamadığını, boşandığını anlatır. Boşandıktan sonra Antep Radyosu’na davet edildiğini ve oraya giderek Kürtçe ve Türkçe şarkılar söylediğini, Antep Radyosu'nun müzik hayatında ayrı bir yeri olduğunu anlatır.
1963’te İstanbul’a taşınan Ayşe Şan, hem Türkçe hem Kürtçe konserler vermeye başlar. Kürtçenin yasak olduğu yıllarda, büyük risk alarak Kürtçe şarkılar seslendirir. Ve o yıllarda iki dilli bir plak yapar, çok da ses getirir. Kürtçede ısrarı ve giderek isim yapması üzerine baskılarla yüzleşen sanatçı, yine baskılar nedeniyle 1972’de Almanya’ya göç eder.
Almanya'da iken ikinci evliliğinden olan 18 aylık kızı Şehnaz'ı kaybetmesi üzerine zor günler yaşar ve kendi kararıyla sanat yaşamına bir süre ara verir. Şehnaz'ın acısının ardından unutulmaz şarkılarından biri olan "Qederê" isimli bestesini bu yıllarda yazar ve çok sonra da seslendirir.
Bir süre sonra tekrar Türkiye’ye döner fakat yaşamı umduğu gibi gitmeyince Bağdat Radyosu'na davet edilince 1979 yılında Irak’a gider. Bağdat Radyosu'nda çalışmaya başlayan Ayşe Şan’ın sesi artık Bağdat Radyosu'ndan dinlenir. O dönemde Bağdat Radyosu'nda Kürtçe dilinde de kültür-sanat ağırlıklı programlar yapılmasına izin verilir. Tıpkı Erivan Radyosu gibi Kürt müziği ve kültürünün yaşatılmasında önemli katkılara sahip Bağdat Radyosu da birçok Kürt müzisyenin yetişmesine ev sahipliği yapar.
Bağdat Radyosu’nda o dönemde Cizrawîler, Mihemed Şêxo, Tehsîn Taha, Meryem Xan, Îsa Bervarî, Gûlbahar, Nesrîn Şêrwan gibi çok ilgi gören ve dinlenen sanatçılarla birlikte tek ya da birlikte programlar yapar.
Ayşe Şan burada Kürt müziğinin birçok önemli ismiyle tanışma, birlikte çalışma ve konser verme imkanı yakalar ve işte Eyşana Elî adıyla sesini duyurması tam da o yıllarda olur.
Daha sonra tekrar Türkiye’ye dönerek İzmir’de çocuklarıyla birlikte yaşamaya devam eden Ayşe Şan'ın, kadın kimliği ile ortaya koyduğu mücadele akrabaları ve çevresi tarafından kabul görmez. O denli kötü olur ki ölüm tehditleri alması sebebiyle doğduğu ve çok sevdiği Diyarbekir'den uzak düşmesine ve bir daha da görememesine yol açar.
Baskı ve tehditler nedeniyle çok sevdiği annesini hastalığında ziyaret edemez ve annesinin ölümü sonrası “Heywax Dayê” bestesini yapar, dillendirir. Bu parça adeta kimsesiz kalışın yakarışı, ağıtıdır.
18 Aralık 1996’da henüz 58 yaşındayken İzmir’de kansere yenik düşerek aramızdan ayrılan Ayşe Şan, ölümünden çok önce cenazesinin Diyarbakır’a defnedilmesi vasiyetine rağmen, isteği gerçekleşmez ve cenazesi İzmir’de az sayıda kişinin katılımıyla defnedilir.
Ardından dönüp baktığımızda onsekiz aylık kızının uzak diyarlarda ölümü üzerine bir yakarış gibi kadere rıza parçası “Qederê”, yine hep özlemle uzak düştüğü anasına hasret şarkısı “Heywax Dayê”, bir de bağrına gömülmek istediği memleket özlemi ile yanıp tutuştuğu “Welatê min Dîyarbekir” şarkısı onun musiki mecrasında çok çok ayrı yer tutan üç parçadır.
Ve bir başka yönüyle de bugün birlikte yaşama kültürünün musikiye izdüşümünün ilk örneği sayılma durumu hayli önemli olan iki dilli musikinin ilk örmeği sayılmalıdır Ayşe Şan musikisi. “Sallana sallana meçe ser avê / Yıxanmiş espabın raxe ber tavê”yi Ayşe Şan hayranları unutabilir mi?
Ve o sabah kadınların omzunda Ayşe Şan’ın tabutu, dillerindeki tek slogan Jin-Jîyan-Azadî, o tabutun arkasında defin yerine doğru yürürken Aram Dîkran’ı düşündüm. “Sıra sende mamoste” dedim. Artık onun da şehrine taşınmasının zamanı geldi…
Bianet
BASıNDAN