12.11.2023
Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Baskın Oran’ın, Prof. Dr. Ali Dayıoğlu ile birlikte kaleme aldığı “100. Yılda Lozan İhlalleri: Yunanistan ile Türkiye, Azınlıklar ve Ege” başlıklı çalışma geçtiğimiz aylarda Alfa Yayınları’ndan çıkmıştı. Oran ile kitaptan yola çıkarak hem Lozan tartışmalarına hem de azınlıkların haklarının nasıl ihlal edildiğine yakından baktık.
Lozan Türkiye açısından sadece "azınlıklar" bahsinde gündeme gelir. Ama aslında Türkiye Cumhuriyeti açısından "kurucu bir antlaşmadır" diyebilir miyiz? Ve hâlâ geçerli olması da ilginç değil mi? I. Dünya Savaşı'nı bitiren anlaşmalar arasında hâlâ uygulanan tek metin, bildiğim kadarıyla.
Aynen, ama ufak bir farkla: Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin değil ama Türkiye devletinin kurucu antlaşmasıdır. Devletler uluslararası tanınmayla kurulur ve bu tanınma Türkiye için 24 Temmuz1923 tarihinde Lozan’ın imzalanmasıyla gerçekleşmiştir. Lozan’a giden Türk heyetinin adı “TBMM Hükümeti Heyeti”dir, dönüşünde artık “Türkiye Delegasyonu” olmuştur.
Bir rejim türü olan Cumhuriyet ise bu tarihten yaklaşık üç ay sonra, 29 Ekim 1923’te. Şu sıralarda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” demesi âdet oldu politikacıların. Ağız dolusu bir milliyetçi laftan başka bir şey değildir. Evet, Lozan birinci büyük savaşı bitirenler arasında şu anda uygulanmakta olan tek barış antlaşması. Bunu da Lozan’ın ne zafer ne de hezimet oluşuna borçluyuz, iki taraf için de. Bir taraf için zafer öbür taraf için hezimet olan barış antlaşmaları fazla yaşamaz. Mesela 1919 Versay, mesela 1920 Sevr.
M. Kemal’in gerçekçi davranıp sınırları kolay korunabilir kompakt bir ulus-devlet amaçlamasının yanı sıra, bu durumu Lozan’ın 1 değil 2 savaşı sona erdirmesine borçluyuz: Türklerin yenildiği Birinci Dünya Savaşı ile Türklerin yendiği Kurtuluş Savaşı.
Lozan anlaşması sürecinde nasıl bir müzakere yürütüldü? Türkiye'nin elinde hangi kozlar vardı, masanın karşı tarafında hangi kozlar? Süreç nerede tıkandı? Ve sonuçta hangi denge ağır bastı? Türkiye'nin "Batı dünyasında/Kapitalist dünyada" kalmaya söz vermesi mi?
Lord Curzon “Biz buraya Mondros’tan geldik” diyordu, İsmet Paşa da “Mudanya’dan geldik”. Ortasını buldular. Türkiye’nin büyük kozu, son savaşın Türklerin yendiği savaş olmasıydı. Tabii, bunun yanı sıra başka önemli unsurlar vardı:
1) Kamuoyu artık askerlerinin eve dönmesini isteyen B. Britanya Musul petrolünü fiilen almış (1926’da da hukuken alacak), esas amacına kavuşmuştu. Bu nedenle Türkiyeli Kürtleri tamamen yalnız bıraktı ve onlara, İsmail Beşikçi’nin dediği gibi, Afrika kabilelerine verdiği “sömürge devleti” statüsünü bile tanımadı.
2) B. Britanya ile Fransa, bir de Yunanistan ile İtalya arasında paylaşım anlaşmazlığı vardı. Mesela İzmir’in işgali için önce İtalya konuşulmuştu, ama bu iş Yunanistan’a verildi. Mesela Irak önce Fransız nüfuz bölgesi olarak düşünülmüşken, petrol bulununca B. Britanya burayı sahiplendi ve Fransa’yı Suriye’ye kaydırdı. Nitekim Fransa 1921 Ankara Anlaşması’nı imzalayarak Anadolu’dan çekilecektir.
3) İzmir’in “eski tebaa” Yunanlılar tarafından işgal edilmesi halk arasında büyük tepki yaratarak Kurtuluş Savaşı’na yardımcı oldu.
4) Sevr’de bulunan iki önemli kavramın Lozan’a kelime olarak bile girmemesi,
- Barış Vakfı'ndan 'Kürt Sorunu İçin Bütünlükçü Barış Yöntemi' raporu
- İsrail’e ticaret devam ediyor…
- Sokakta çalıştırılan çocuk sayısı 50 bine dayandı
- 8 bin 521 tutuklunun tahliyesi engellendi
- Tutuklanan Ahmet Özer'in adı İmralı tutanaklarında nasıl geçiyor?
- Ahmet Özer: Kayyım için altyapı oluşturulmuştur
- PSK 50. Yılı İstanbul’da Coşkuyla Kutlandı
- Çanakkale'de Kürt düğününe ırkçı saldırı
- Gece kulübünde akılalmaz parti: Kafese kadın koyup parayla kırbaçlatmışlar
- İzmir’de PSK’nin 50. Kuruluş Yıldönümü Kutlandı