yazarlar makaleler
Doğan Ceren: Özgür ve üretken bireyler olun
10/4/2024

Doğan CEREN, daha güzel bir dünya uğruna mücadele ederken bu yolda onca bedel ödemiş, yetmemiş 12 Eylül Askeri rejiminin vahşi işkencelerinden geçmiş onlarca,yüzlerce hatta binlerce sosyalist aydından biri. Doğan CEREN karanlığa boyun eğmemeyi kendine rehber edinerek okumuş,yazmış araştırmış ve direnmeyi kuşanarak çok sayıda kitap üretmiş, araştırmalar yapmış, şiirler yazmış bir şair ve yazar aynı zamanda. Şimdilerde İsviçre'de yaşayan Doğan CEREN ile sizler için konuştuk,o da tüm samimiyetiyle sorularımızı yanıtladı...

Röportaj İrfan Erdoğan/Almanya...

SORU : Doğan hocam, sizleri biraz tanımış olsam da haliyle sizi okuyanlar, merak edenler olacaktır ve vardır mutlaka. Bu vesileyle bize Doğan CEREN'i nasıl tanımlarsınız? Doğan CEREN kimdir?

Doğan CEREN : 15.9.1959 yılında Elbistan’a bağlı Alçiçek Köyü’nde yoksul Alevi Kürt bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldim. Memleketimde iş imkanları olmadığı için babam gurbete giderdi. Gurbetlik hayatına bir süre sonra ailede eklenince aile olarak sırasıyla Trabzon, İskenderun, Maraş, tekrar köye göç derken son göç yerimiz Mersin oldu. Burada bir kaç yıl inşaat işlerinde taşeronluk işleri yapan babam yeniden işsizlikle başbaşa kalınca, annem ve iki kardeşimi de alarak Libya’ya çalışmaya gitti. Benim de gitmemde ısrar eden babamın teklifini red ederek eşim ve büyük kızımla Mersin’de kaldım. Bu süreç sol düşüncelerle tanışıp, devrimci mücadeleye omuz verdiğim dönemdir. Bu vesileyle ağır işkenceler ve 5 yıla yakın tutsaklıktan sonra, 1987 yılında İsviçre’ye gelip siyasi sığınma talebinde bulundum. Şu anda İsviçre Vatandaşı olarak bu ülkede yaşamaktayım. Yıllardır üyesi bulunduğum tek örgüt de Uluslararası Af Örgütüdür...

SORU : Doğan hocam bu röportajımızın Eylül ayına denk gelmesi bana yine 12 Eylül askeri rejimini hatırlattı. Bu vesileyle affınıza sığınarak sormadan edemeyeceğim. Siz de 12 Eylül'de bedel ödeyenler arasındasınız. Bize bundan da biraz bahseder misiniz? Nasıl oldu?

Doğan CEREN : 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve darbeci generallerden birinin deyimiyle; «darbeye hazırlık sürecini olgunlaştırmak» olarak adlandırılan kaos süreci üzerine çokça yazılıp çizildiği için bu konuya detaylı girmiyorum. Sadece şu bir kaç veri bile darbecilerin topluma yaşattığı acıları anlatmaya yeter sanırım. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 52 bin kişi tutuklandı. Sıkıyönetim döneminde, 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinde, 171 kişi sorguda ve uğradığı işkencelerde, 49 kişi de idam edilerek hayatını kaybetti. Bütün bir toplumun üzerine çöken militarist devlet terörü o süreci yaşayan herkes gibi beni de etkiledi. Darbeden bir kaç ay sonra yakalanıp ağır işkencelere (ki bu ağır işkenceler sonucu boynumda oluşan bir sakatlığı halen çekmekteyim.) maruz kaldım.  İşkencehanelerden farkı olmayan cezaevlerinde 5 yıla yakın kaldıktan sonra tahliye edildim...

SORU : Doğan hocam yazmaya ne zaman, nerede ve nasıl başladınız? Şimdiye kadar kaç kitap yazdınız. Bunlardan biraz bahsedermisiniz?

Doğan CEREN : Türk Devleti’nin son yüzyıllık hak, hukuk, başka kimlik, ve inanç tanımıyan zorba yapısının bir ürünü olarak, resmi ideolojisinin kalıplarına uymayan insanları doldurduğu hapishanelerinde binlerce insanın şair, yazar, ressam vb. olmasına da vesile olmuştur. Benim şiir ve yazı serüvenim de böyle başladı desem yanlış olmaz. Yazdığım yüzlerce şiir sık sık yapılan koğuş baskınlarında alınıp geri verilmedi. Bunlardan en çok içimi acıtan «Ölüm Senin Neyine» başlığıyla yazdığım bir destandı. Cuntacıların idam ettiği yiğit devrimci Ali Aktaş ile ilgiliydi. Eşime yazdığım mektupların satır aralarına serpiştirdiğim bu destanın küçük bir kısmı daha sonra kayıtları için benim de Los Angeles’e davet edildiğim İranlı Kürt bir sanatçı tarafından bestelenip okundu. Hapishanelerde başlayan şiir çalışmalarım devam ederken, diğer yazım çalışmalarım ve amatör fotoğraf çalışmalarım, kendimi her bakımdan özgür hissettiğim ve vatandaşı olmaktan onur duyduğum İsviçre’de başladı ve devam ediyor...

SORU : Doğan hocam, şimdi gelelim yazdığınız kitaplara. Bildiğim kadarıyla "Gülümse ey hayat, Hayata Umut serptim" ile "Alplerin en güzel ülkesi İsviçre" adlı iki şiir kitabınız ile İsviçre'yi anlattığınız bir kitabınız var. Söz konusu üç kitabınızı da okudum. İki şiir kitabınızda da sanki Hayat'a bir isyanınız varmış gibi geldi bana. Hayata dargın mısınız? Bir yazar olarak hayatla ne gibi bir alıp veremediğiniz var?

Doğan CEREN : Şimdiye kadar, biri iki arkadaşla ortak çıkardığımız 5 şiir kitabı (ki bu kitaplardan biri ana dilim olan Kürtçeye çevirilip yayınlandı), 3 biyografik nehir söyleşisi, 1 âdet sadece görme engelli saz ve söz ustalarına yer verdiğim bir antoloji ve İsviçre üzerine birinci cildi çıkan ansiklopedi kitaplarım bulunuyor. Hayata bir dargınlığım yok. Ancak bize dayatılan kimi çağdışı kalmış geleneksel ve egemenlerin sınırlarını çizdiği bir hayatın itaatkar ve köleleştiriciliğine isyan etmek gerekiyor...

Kitaplarım:

1993 Yargılayan Şiirler

1995 Sevdası Umutlarda Gülenler

2002 SUS  DEME  BANA

2009 KÜRT TARİHİNDE BİR YAPRAK

Yaşamı, anıları ve düşünceleriyle OSMAN AYDIN

2011 BRÜKSEL’DE BİR KÜRT KADINI

Yaşamı, anıları ve düşünceleriyle Pervîn Cemîl

2012 Hayata Umut Serptim

2014 KALBİNİ GÖZ KILANLAR

(Âmâ Yazar, Şair, Âşık/Ozan, Dengbêj ve Müzisyenler Antolojisi)

2017 GÜLÜMSE EY HAYAT

2020 Yorulmaz Bir Düş Yolcusu

MEHMET ELBİSTAN

2021 Alplerin En Güzel Ülkesi İsviçre

2022 NEBÊ HIŞ BE JI MIN RE (ŞİİR ÇEVİRİSİ -SUS DEME BANA)

1996 Sevdiklerime Özel Şiirler (sesli albüm)

Değişik sosyal medya platformlarında çalışmalarım sürmektedir.

SORU: Doğan hocam yine sizi iyi kötü tanıyan biri olarak edebiyata ve okumaya düşkün biri olduğunuzu bildiğim için bu kitap ve edebiyat sevdanız yazdıklarınıza da yansımış haliyle. Özellikle "Alplerin en güzel ülkesi İsviçre" adlı kitabınız çok güzel bir araştırmanın ürünü olduğunu okurken anladım. Bu kitabı size yazdıran neydi? Neden Alplerin en güzel ülkesini yazdınız da mesela Ağrı dağının en güzel ülkesini yazmadınız?

Doğan CEREN : Çok yerinde bir soru. 41.300 kilometrekarelik bir coğrafyaya sahip olan ve 4 resmi dili olan İsviçre’nin nüfusu 9,0 milyona yakındır. İsviçre’de yaşayan yabancı uyrukluların sayısı 2017 rakamlarıyla; 2.126.400’dür. İsviçre uluslararası onlarca kuruma ev sahipliği yapmaktadır. Federal Kültür Ofisi'nin (FOC) müze istatistiklerine göre, 1111 İsviçre müzesi 2015 yılında 12 milyondan fazla kişi tarafından ziyaret edilmiştir...

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, 2021 yılı için dünyadaki en iyi İnsani Gelişme Endeksi puanı ile İsviçre'yi çok yüksek insani gelişmeye sahip ülkeler arasında sıralamaktadır. Din ve inanç özgürlüğü kapsamında İsviçre’de; Müslümanlara ait tahminen 250 Cami ve ibadethane, Budistlere ait 100 manastır, Jahudilere ait 15 Sinagog ve yok sayılan Alevi inancına ait Cemevleri bulunmaktadır...

Sadece politik idare sistemi bakımından değil çok kültürlü, çok dilli ve farklı inanç kimliğine sahip insanların karşılıklı saygı ile oluştudukları birlikte yaşama konsensüsü bakımından örnek alınıp bu ülkeden öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum. İsviçre'nin tarihi, mimari dokusu, kent ile köy arası hemen hiç bir ciddi farkın kalmadığı yaşam alanları kalitesi, muhteşem doğası, her grubun kendi kültürünü, dilini, inanç ve inançsızlığını özgürce yaşamasıyla, dünyanın bir çok yerinde farklı inançlarına, kültürlerine ve muhalif seslerine tahammül göstermeyen kanlı totaliter devletlerine nispet oluşturan bir ülke. İsviçre’nin örnek alınması gereken kimi özelliklerini ısrarla aktarmaya çalışmam bu nedenlerledir. Birinci cildi yaklaşık 10 yıl süren ve 1000 civarı görsele yer verdiğim  "Alplerin en güzel ülkesi İsviçre" çok yönlü bir içeriğe sahiptir.

Belirttiğim nedenlerle bir Kürt olarak 36 yıldır kendimi her bakımda özgür ve güvende hissettiğim böyle bir ülkenin güzelliklerini yazmayı gerekli gördüm.«Neden Alplerin en güzel ülkesini yazdınız da mesela Ağrı dağının en güzel ülkesini yazmadınız?» Neden İsviçre ile ilgili bir kitap yazdığımı kısaca yazdım.  Sorunun «neden Ağrı Dağı’nın en güzel ülkesini yazmadınız?» kısmına gelince benim Kürdistan’da yaşamamamla ilgilidir. Eğer orada yaşasaydım sanıyorumki böylesi bir kitap çalışmasını yapmak isterdim. Böyle bir çalışma, tabiatla, yerleşim yerleri ve toplumla fiziki bir ilişki gerektiriyor. Fotoğraf çekmek, gözlemlerde bulunmak, yazılan yer ve konunun hissedilmesi gerekiyor. O nedenle böyle bir çalışmayı orada yaşayan birilerinin yapması daha gerçekçi olur...

SORU : Doğan hocam,siz de biliyorsunuz günümüzde okumadan yazmadan büyük Bir kaçış var. Bunun önüne nasıl geçebiliriz. Ne yaparız da vatandaşı okumaya alıştırırız. Bu konuda neler önerirsiniz...?

Doğan CEREN : Bu durum, totaliter rejimlerle idare edilen, din ve kutsanan devlet ideolojisinin dayatıldığı geri kalmış toplumların genel sorunudur. Çünkü her iki nedenle toplumun sürüleşmesi, alternatif düşünceler üretmemesi amaçlanır. Lakin onca kıyım ve zorbalığa karşı yine de can bedeli alternatif düşünce, sanat ve edebiyat üreten ve toplumun ilerlemesine öncülük eden insanlar olmuştur olmaya devam ediyor...

SORU : Doğan hocam, özellikle benim çok merak ettiğim bir konu daha var, günümüzde okumadan yazmadan büyük bir kaçış olmasına rağmen edebiyatın en zor dalı olmasına rağmen çok sayıda şiir yazan ve bunu da kitaplaştıranlar var. Bu konuda diyecekleriniz var mı? Neler söylemek istersiniz? Ya da bunu nasıl anlatırsınız?

Doğan CEREN : Sorunuz, günümüz yazın ve sanat çalışmaları alanında en çok merak edilen ve üzerine kafa yorulan bir konu. Sorunuza bir ekleme yapmam gerekirse; yapay zeka denen gelişmeyle birlikte artık kişilerin bir başlık vermesiyle adınıza şiir, roman, öykü, resim gibi şeyler üretiliyor. Öyleki verilen konu başlığıyla ilgili mükemmele yakın yazılımlar yapılıyor ama şair, yazar ve ressamın bakış açısı, duygusal yüklemi yok oluyor. Önümüzdeki yıllar muhtemelen kağıt basımı eserler tedavülden kalkacak. Ama, hiç bir şey alternatifsiz değildir. Bu konuda da bir çıkış yolu bulunacaktır. Belki telif hakları dikate alınarak eser hırsızlığına karşı önlemler alınarak kitaplar online temin edilebilir. Bizler yine de yazmaya, fotoğraf çekmeye ve okuyucuya ulaşmak için kafa yormaya devam edelim derim.

SORU : Doğan hocam, özellikle yeni nesil gençlere bir mesajınız var mı? Okuma yazma konusunda neler söylemek istersiniz?

Doğan CEREN : Yeni nesillere önerim; sevgilinize, tabiata ve topluma dair duygu ve düşüncelerinizi Chat-Chipiti gibi programlarla değil, kalbinizin sesine kulak vererek dillendirin. Özgür ve üretken birer birey olmak istiyorsanız İster basılı olsun, ister online olsun kendiniz yazın ve yazanları aktif olarak kendiniz okumayı tercih edin...

SORU : Bu küçük röportajımız için bana ayırdığın kıymetli zamanın için gerçekten teşekkür ediyorum. Sağlıklı bir ömür ve yazın hayatında başarılar diliyorum...

Doğan CEREN : Asıl ben teşekkür ederim. Değerli zamanınızı ayırıp bu anlamlı ve güzel soruları sorduğunuz için...

Dostlukla...

Surajans

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar