yazarlar makaleler
Umur Talu: Cehennemde umut ve mücadele!
10/19/2024

Kurutulan ülke, bebeklerin, çocukların, gençlerin kanıyla, canıyla, hayal kırıklıklarıyla, gözyaşlarıyla sulanıyordu; yine de işte iki kelime de inatla orada duruyor, aklımıza ve kalbimize bir daha yazılıyordu: Umut ve mücadele!

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

Memleketinin bazı hastanelerinin doktor, hemşire, hatta ambulans şoförleri “Bebek Çetesi” olarak suçlanıyordu. Hamile kadınları ve ailelerini maddi istismarla, gereksiz sevklerle, hastanelerde gereksiz uzun yatırışlarla, bu yolla SGK’yi dolandırmakla… Ve bir de bu tezgâhta 12 kadar bebeğin ölümüne yol açmakla!

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

Bir adam karısını ve çocuklarını öldürüyor; bir başkası karısından intikam için iki çocuğunun hayatına son veriyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

İzmir’de 18 yaşındaki Aslıhan Sinem, iş görüşmesi için gittiği yerde uyuşturucu verilmek suretiyle cinsel saldırıya uğruyor, yaralı halde otoyola atılıyor, önce saldırganların adını, ardından da son nefesini veriyor, bir saldırgan “gasp”tan tutuklanıyordu sadece.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

18 gündür kayıp olan 21 yaşındaki Rojin Kabaiş’in cesedi Van Gölü kıyısında bulunuyor, Okul Öncesi Öğretmenlik Bölümü öğrencisi olan genç kızın hayalleri ve hayatı ‘Narinler’in yanına gömülüyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

22 yıllık iktidar “sokaktaki şiddet”i önlemek gerekçesiyle “harekete” geçiyor, tam o sırada AKP’li bir belediye meclisi üyesi, “kadınlarımızı, bayanları, hanımları tenzih ederim” filan diye geveledikten sonra, “Öldüren kadar ölen de suçlu” buyuruyor, aynı partiden bir “gençlik kolu” başkanı, genç bir kadını dövüp bir de övünüyor, yemin törenindeki “genç” subaylar ordudan atılıyor, adaletsizliğin darbesi üstüne darbesini yiyen emekli astsubaylar ise Ankara’ya yürüyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

301 işçinin maden vahşetinde katledildiği Soma’dan bu kez başka işçiler “köle gibi çalıştırılmaya karşı” yalınayak Ankara’ya yürüyor, gece karanlığında “güvenlik devleti”nin güvenlik güçleri tarafından hırpalanarak gözaltına alınıyor; Sinop’taki madenler ise sadece “milletin şeyine şey yapan” kanka patron ve iktidar kazansın diye hazırlanan özel şartnameyle, 450 milyarlık rezerv 3,6 milyar TL ihale bağışıyla “Cengizim”e sunuluyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

Adı üstünde “kredi” olan kredi kartlarında belli bir limitin üzerindekilerden “vergi” adında haraç alınması gündeme geliyor ve aynı esnada “Demiörenim”in tekelimsi olduğu şans oyunlarında, bahisten at yarışına “vergi” ya da fon kesintisi yarıya indiriliyor, böylece ahali “kazı”nırken kankalar “kazan”ıyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

Galatasaray Lisesi’nden küçük kardeşim, aklı ve vicdanı “büyük” Daron diyordu ki, “Demokrasinin saldırı altında olduğu zamanlardan geçiyoruz.” Hukukun zayıf, menfaatçiliğin yüksek olduğu kurumlarla ve öyle ülkelerde iyiye doğru değişimin gerçekleşemeyeceğini belirtiyor, “Demokrasiyi güçlendirmenin ne kadar zorlu bir mücadele gerektirdiği”ni söylüyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü sırada…

22 yaşındaki ODTÜ Biyoloji öğrencisi, “sosyalist, aktivist” Gözde Topuz, genç yaşında “demokrasiyi güçlendirmek için zorlu mücadelelere” girdikten ve İstanbul’da başı kesilerek öldürülen İkbal ve Ayşenur için, yani kendisinden sadece 3 yaş küçük iki genç kız için bir toplantıya daha katıldıktan bir gün sonra “bu cennet ama cehenneme dönmüş ülkedeki hayatı”na tamamen son veriyordu.

İstanbullu Profesör Doktor Daron Acemoğlu “Nobel”e layık görüldüğü ve “Demokrasiyi güçlendirmek zorlu bir mücadele gerektirir” dediği sırada…

Gözde’nin derin acılar içindeki annesi, yine de size, hayallerinize, mücadelelere “bir umut” bırakıyordu: “Yavrumun kendi güzel, yüreği güzeldi. Birlikte yaşadığı, sevdiği insanlar kadar dünyanın öbür ucunda yaşayan insanlar için de dünyanın yaşanası bir yer olmasını diledi. 22 yıllık yaşamını sevgiye ve güzelliğe adadı. Onun varlığını hissettiğim andan itibaren bana hep umut oldu. Gözümün nuru, derdim ona. Gözüm nurunu kaybetti. Dünyayı görmekte zorlanıyorum. Evime, camiye, mezarının başına gelen herkese çok teşekkür ederim. Gözümün nurunun hayal ettiği sevgi dolu bir dünyada yaşamanız umuduyla.”

Kurutulan ülke, bebeklerin, çocukların, gençlerin kanıyla, canıyla, hayal kırıklıklarıyla, gözyaşlarıyla sulanıyordu; Açık Radyo gibi her akıl ve vicdan kaynağı susturulmak, sindirilmek isteniyordu; yine de işte iki kelime de inatla orada duruyor, aklımıza ve kalbimize bir daha yazılıyordu: Umut ve mücadele!

T24

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar