yazarlar makaleler
Tuğçe Tatari: Gezi'den sonra geziye çıkanlar; hadi gelin şu 'sokağa çıkma' konusunu biraz konuşalım
2.02.2024

Her fırsatta vatandaşı sokağa çağıranlara sormak istediğim bir soru var. Kardeşim siz Gezi'yi yaşamış ve bunu bile doğru değerlendirememiş siyasetçilersiniz. Nasıl oluyor da insanları sokağa çağırma fikrini sıklıkla ortaya koyuyorsunuz, anlamakta güçlük çekiyorum…

Peşinen şunu söylemek isterim, demokrasilerde sokak evet bir seçenektir, önemli de bir seçenektir ama Türkiye gibi siyaset üretemeyen ve demokrasi ile yönetilmeyen bir ülkede konu asla bu netlikle ortaya koyulamaz.

Sokak her aklına gelenin ağzından dökülemez, dökülmemelidir. Neden mi? Nedeni net; bunu en üzücü şekilde Gezi sürecinde yaşayarak, deneyimleyerek ve finalinde de sukutuhayallerle öğrenmiş bir nesiliz biz.

Kalemim müsaade ettiğince anlatmaya çalışayım. Siyasi örgütler, STK'lar, muhalif partiler hepsi topyekûn dökülüyor, bitmiş. Yeni bir söz, yeni bir yol, yeni bir siyasi çıkış yakalayabilen, yaratabilen yok. Kimse birbiriyle yan yana gelemeyecek kadar düşman!

Yanlış anlaşılmasın sokağa çıkabilecekler de içlerinde bölündü, parçalandı ve dağıldı. Burada da AK Parti'nin müthiş bir başarısı söz konusu, göz ardı etmeyelim. Hepimizi birbirimize de düşürdü bu süreçte!

Muhalefet kendine bir kurtarıcı bekliyor besbelli. Yani sokağa çıkacak bir kitleyi sahiplenip oradan bir siyasi hareket çıkarabilecek yetileri yok, aksine birileri yeni bir söz koysa ortaya da ona sarılıp birkaç sene daha tutunacaklar koltuklarına, tek dert bu.

Gezi'yi hatırlayalım; Gezi gibi kapsamlı bir sokağı, sınıfsal sınırları olmayan, neredeyse tüm ülkeyi kapsayan bir direnişi bir daha kim, hangimiz, hangi siyasetçiler bir arada görebilme şansına erişebilir bilmiyorum. Ama oradan bir siyaset çıkmadı, Gezi'den siyasetçiler çıkartılmadı-doğurulmadı, Gezi heder edildi.

Park yerinde kaldı evet ama hayatlarımız daha da karardı. O an, protestolar esnasında da konuştuğumuz bir konuydu bu, buradan bir siyaset çıkmazsa sonu zulüm olur, devlet bu tepkiyi cezasız bırakmaz. Buradan bir siyasi başarı öyküsü çıkartılmazsa, siyasi bir bedene büründürülemezse sonrası çok karanlık olur, diyorduk. Öyle de oldu. O yüzden şimdi bakıyorum ve o gün o parka sahip çıkan çoğunluk artık bugün sokağa çıkmaz, diyorum.

Neden mi?

O da çok net; vatandaş açısından barışçı bir direnişle devlet karşısında alınan risk doğrultusunda oluşan-doğan bir siyasi hareket olmadı. Eylemin hakkını vererek arkasında duran siyasetçiler yoktu. Yani evet park görsel olarak yerinde -o da tamamen eylemcilerin başarısı- ama onun dışında her şey hızla kaybedildi. Taksim'e şöyle bir çıkıp baktığınızda, çevreye göz gezdirdiğinizde üzüntüden boğazınız düğümleniyor! Düşünün ki, 2019'da birleşik muhalefetin desteğiyle CHP yönetimine geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbulluların oylarıyla seçtiği Taksim Meydanı projesi, tam beş yıldır uygulatılmadı! Bu da Gezi'nin başka bir boyutta intikamı olmalı!

Park yerinde evet ama polis ablukasındaki Taksim topyekûn yerinde değil! Üzülerek söylemek zorundayım ki; siyasetçiler Gezi'yi ve protestocularını kullandı. Kendilerine oradan yeni kimlikler, yeni sözler devşirdi ve yoluna aynen devam etti.

Çok ender birkaç isim dışında Gezi 'romantik ve yer yer yıkıcı bir gençlik hali'ne indirgendi, orada da bırakıldı.

Gezi'nin bir siyasi karşılığı yaratılamadı, halkın haklı tepkisi elle tutulur bir hale getirilemedi. Çünkü herkes kurtuluşu bir diğerinde arıyordu. Siyasetçilerden söz ediyorum tabii, o dönem bazı parti amblemleri ağaç oldu, Gezi protestocularının söylemleri bazı muhalif siyasetçilerin bakış açısını, sözel zenginliğini arttırdı. Yani muhalefete Gezi'nin katkısı oldu evet ama Gezi'ye muhalif siyasetçilerin katkısı sıfır düzeyinde, hatta maalesef faydalanma, fayda sağlama düzeyinde kaldı!

Bu durum Gezi'ye katılan herkesin bir şekilde devlet tarafından açık hedef haline gelmesine de sebep oldu. O süreçte işlerimizden kovulduk, fişlendik, hedef gösterildik; gözünü, hayatını kaybedenler oldu!

Peki ne oldu finalinde? İçinden bir siyaset çıkmayan Gezi bir süre sonra Türkiye gerçekleri ve koşullarıyla da birleşip meşrutiyetini yitirecek noktaya geldi. En ateşli Geziciler dahi sahipsizlikle savrulurken "ama ilk üç günden sonrası illegal de sahneye girdi" gibi açıklamalar yapar oldu.

Her fırsatta vatandaşı sokağa çağıranlara sormak istediğim bir soru var aslında. Kardeşim siz Gezi'yi yaşamış ve bunu bile doğru değerlendirememiş siyasetçilersiniz. Nasıl oluyor da insanları sokağa çağırma fikrini sıklıkla ortaya koyuyorsunuz, anlamakta güçlük çekiyorum. Hayır, Gezi de yapamadığınızı şimdi mi yapabileceğinizi düşünüyorsunuz ve neye dayanarak, hangi işaretlerden umutlanarak düşünüyorsunuz bunu?

Aktif siyasetçiler olarak sokağı siyasete dönüştürme yetisine şu anda sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?

Can Atalay, Osman Kavala, Çiğdem Mater ve daha nicesi, hepsi ama hepsi Gezi'nin bedelini ödüyor bizler adına.

Evet hepimiz oradaydık ve aramızdan birileri de orada olmamızın bedelini ödemek üzere seçildi, bedelimizi onlar ödüyor şimdi.

Peki biz bir daha sokağa çıkar mıyız? Çıksak da ne için çıkarız? Ne gibi koşulların oluşmasını bekleriz tekrardan sokağa çıkmak için?

Benim açımdan cevap belli… Çözüm siyasettedir. Yeni siyaset üretmek, yeni siyasetçiler yaratmak, yeni lider adayları aramaktan başka da bir yol yoktur. Bu da bizim işimiz değil, siyasetin işidir. Yeni çözüm önerileri olanların, yeni fikirleri olanların da siyasete girmesi desteklenmelidir. Bu da o yenilerin önünü açacak kadar meselenin farkında olan siyasetçi ihtiyacını doğurur. O da henüz görülmemiştir!

Vekilliği, partililiği kişisel kazanımlarından sıyırıp gerçekten vatan için, vatandaş için çalışan siyasetçilere ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız var.

Muhalefetin mevcut durumu ortada, partilerin belediye adaylarının belirlenmesi süreçlerini izliyoruz işte. İktidardan beklenen metal yorgunluğu resmen muhalefette cereyan ediyor, üstelik tek bir başarı olmadan gelen bir yorgunluk bu! Sağından, solundan savruluyorlar önümüzde.

Endişemiz, derdimiz artık hiç hayal bile etmediğimiz yaşamsal haklarımızın gasbedilmesi noktasına vardı. Ve tek bir beklentimiz var; siyasetçi görmek istiyoruz, siyaset görmek istiyoruz. Ortada gerçek bir siyaset yok, gerçekten siyaset yapanlar yok!

Artık buna örgütlülük mü dersiniz, insanları bir araya toplama yetisine sahip politik bilinç mi dersiniz ben bilemem. Ama bunlar olmadan sokak asla bir seçenek değildir.

Bu gerçekliğin içinde yaşayan insanlara da ortaya hiçbir değişim, yenilik, umut, inanacak bir dal koymadan "hadi sokağa" derseniz size sadece gülerler.

Şahsen ben öyle yapıyorum! Gezi'den sonra kendi çıkarlarının gezisine revan olanları ciddiye almıyorum…

T24

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar