yazarlar makaleler
Seda Alçınar: Polat’lar, Candan’lar ve Türk işi ‘temiz eller’
11/25/2023

Son haftalarda lüks içinde yaşayan kadınların kelepçeli halleriyle manşetlenen, siyaset ve emniyetin sorgulandığı ama istihbaratın yerini dedikodunun aldığı bol malzemeli bir gündemi hepimiz merakla takip ediyoruz.

Öyle görünüyor ki art arda ortaya çıkan ‘fenomen skandalları‘ belirli bir işleyişte kurgulanmış ve uzun zamandır devam eden bir sistemin görünen yüzü. Bu sistemin ardındaki para ve güç imparatorluğu bizlerin tahminlerini aşan boyutta görünüyor ve bu güç bugün dahi dikkatleri istediği odağa çekebiliyor: kadınlar… Koskoca bir karanlığın pembe ışıltısına kapılıp öncekiler gibi hafızamızı boşaltacak mıyız yoksa bu defa farklı mı olacak, birlikte göreceğiz. Şimdi biraz hafıza tazeleyelim.

Dilan ve Engin Polat çifti yeni Türkiye’nin ultra zengin ve lüks düşkünü ama ‘şükretmesini bilen’ ve bunu sıkça salık veren ‘inançlı’ tabakasının en göz önündeki örneği olarak tanındı. Çok değil üç beş sene evvel yoksul denecek durumda ve emeğiyle para kazanan bu insanlar sihirli bir değnek dokunmuşçasına çoğumuzun hayalini bile kuramadığı bir yaşamı -her dakikasını kayda alıp izleterek- yaşamaya başladı. Milyonlarca takipçiden etkileşim almak için hususi yayınlanan videolar… Yorumlara cevap olarak yeni videolar… Hesapsız bir tuluat… Yeni Türkiye’nin yeni zenginleri böyleydi. Bu ailenin farkı bize mahremini açmasıydı.

Hala esas sahibini bilmediğimiz kara para ağının yalnızca bir köşesindeki dolarlı bigudiler, sayısız araba ve ortalığa saçılan altınların emanetçilerine karşı gelirin kaynağından ziyade harcanma biçimini bir ‘adap ve asalet‘ sorunu haline getirenler, zenginleşmeye layık görmedi bu insanları. Çiftin yeni zenginliklerinin tadına kendi geçmiş yoksulluklarını aşağılayarak varması ve bunun toplumun geniş kesimlerinde yarattığı hınç seyirlik ve bir o kadar da öğretici bir adalet dersi çıkardı ortaya. Fakirlikten hızla zenginliğe yükselirken yaşadıkları sevinçlerine gıpta eden gariban ve hayran seyirciler olmamızı istemişlerdi bizden. Buna karşılık toplum, kendi içinden yükselen bu ‘yeni yıldız‘a diğer herkesten başka türlü bir muamele gösterdi. Gözaltı ve tutuklanma süreçleri milli maç heyecanıyla beklendi. Bigudilerinden tutup parmaklıklar arkasına yollama yetkisinin tadına doyulmaz zevkine vardılar…

Herkesin gözünün önünde ve gözüne sokarak yaşadıkları zenginliği kimse onlara yakıştırmadı, ne de olsa bir asilzade değillerdi. Sonradan görmeliğin katmerlediği hınç büyüdükçe takip eden kitle de çoğaldı. Nihayet varlıklarından hiç haberdar olmayanların bile gündemine yerleşen düşüşleri sırasında dahi bu zenginliği onlara sunan kara düzen değil yine avamlıkları konuşuldu. Kara düzenin yeni kuralları böyle işliyordu çünkü.

Yoksulluk alıştığımız bir şey mi?

Oysa sadece Ali Fuat Taşkesenlioğlu SPK başkanıyken kardeşi Zehra Taşkesenlioğlu ve eşi Ünsal Ban ile birlikte yüz milyonlarca lira rüşvet, yüzlerce gayrimenkul ve devasa yat iddialarıyla gündeme geldiğinde aynı yoksul halk alışıldık kınama dışında bir tepki göstermemişti. Zenginleşme yolunu ‘millete yönelik cinsel fantezileriyle’ anlatan ‘Cengiz İnşaatçı‘lara, mafya-uyuşturucu-siyasetçi devrelerine, terörle mücadele adı altında kaçak mazot sevkiyatını yönetenlere ve her mahallede yeniden doğan yeni milyarderlere yapılmayan muamele bu insanlara basın, polis ve savcılık işbirliğiyle kolayca yapılabildi.

Basının ilgi ve izlenme uğruna attığı manşetlerde Dilan Polat ve kız kardeşi Sıla Doğu vardı hep. Yandaşları, rüşvetle ve yolsuzlukla zenginleşenleri, nüfuzunu-görevini kötüye kullananları yalnızca kınayan halk, Polatlar olayında en görgüsüzün en büyük cezayı alması için tek yürek oldu. Ne 17-25 olayları ne belgeli gümrük kaçakçılıkları ne de imar yolsuzlukları bu kadar gündem olabildi. Ahlak ve namus ile kudret arasında kurulan doğrudan ilişki itiraz ve şikayetlerimizi de yönetti hep.

Her şeyiyle merak uyandırıcı bir durum var ortada. Sorular da haliyle çok fazla. Sizce toplumun geniş kesimlerinin tepkisi bir ‘yurttaş‘ tepkisi miydi? Kara para aklamaya, vergi kaçırmaya yönelik bir itiraz mıydı? Öyle ise neden şu yukarıda saydıklarımıza yönelik genelleşen bir tepki olmadı?

Ahlaki bir mesele miydi bu çiftin parmaklıklar ardına konulması? Yani toplumun haysiyeti ile mi oynamışlardı? Belki, ama ‘eşeğin büyüğü‘ne neden bir şey söylenmedi hiç?

Peki bir başka soru daha soralım: Bugüne kadar Merdan Yanardağ’ın, Banu Özdemir’in tutuklanmasından Ayşenur Arslan’ın terörist propagandasıyla suçlanmasına kadar birçok olayda belirli bir ‘güruh‘ ile çalıştığını gördüğümüz Türkiye’nin yargısına bir ‘sivil toplum‘ isyanı olarak mı katılmışlardı ‘Polatlar’ın düşmanları‘? Hiç sanmıyorum…

Suçların reklam yüzleri kadınlar

Henüz bu olay sıcaklığını korurken Nihal ve Bahar Candan kardeşlerin sazan sarmalı dolandırıcılığı iddiasıyla tutuklanması, yine devasa bir suç örgütünün reklam yüzü kadınlara yöneltti tüm dikkatleri. Bu sarmalın da diğer meselede olduğu gibi erkeklerin dünyasında ve erkekler arasında olduğu bu kadar açıkken, ‘kadın malzemesi‘ni eline geçirenler rahatça ve hoyratça saldırdı bu kadınlara. Lüksün kaynağının erkek ama gösterişini yapanın kadın olması bir çeşit haksızlık olmalıydı ki zengin erkeklerin yaşadığı lüksün ikna edici bir açıklaması hep bulunuyordu.

Haksızlık etmeyelim, Zehra Taşkesenlioğlu da bir videoda abisi ve eşini kastederek, “Siz para çalacaksınız, siz para yapacaksınız ben ise rezilliğini yaşayacağım” diyerek isyan ediyordu. Çünkü o olayda da erkekler değil yine ilgi çekici ve görece kolay kadın figürü öne çıkarılmış ve iktidar milletvekili de olsa ‘kadın başına‘ zenginleşmesi fiziksel özellikleri alay konusu edilerek sulandırılmıştı.

Yeni Türkiye’nin inşaat, ihale ve ithalata dayalı batık ekonomisini ayakta tutan ‘sıcak para‘ piyasaya girerken dokunduğu herkesi ultra zengin yaparken, bozulan ekonominin aşırı yoksullaştırdığı yurttaşlar affedilen milyarlarca vergiyi, ihale yolsuzluklarını ve irtikap çarkını sıradan, içlerinden birinin emaneten zenginleşmesini istisnai görüyor olmalı ki kitlesel tepkisini bilhassa kadınsı şaşaaya ve dişil zenginliğe isyan ederek temiz toplum haykırışına döndürdü.

Temiz paraya ve temiz topluma kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum ama iki üç kadının şahsında yaşam biçimleri ve sakil varsıllıklarında birleşen nefretin sorgulanması da gerekmiyor mu? Neredeyse tamamı erkeklerden oluşan bir suç ağında büyüyen servetlerin komisyonunun bile milyarlarca liraya ulaşması, bürokrasi, emniyet ve yargının alenen boş bıraktığı geniş alanda ‘dünkü çocuklar‘ın milyonlara hükmetmesi, sosyal medya olmasa olaylardan tamamen bihaber MASAK’ın, yüz kızartan suçlarla anılan herkesin eski içişleri bakanıyla mutlaka fotoğrafının bulunması sıradan bir yozlaşma olmasa gerek. Bu erkekler alemindeki lüksün vitrininde duran kadınlara söylenen hiçbir söz gerçek suçlulara ve bu suçlulara kol kanat gerenlere edilemiyor. ‘Kolay lokma‘ gördükleri ve ‘iyi malzeme’ sunan kadınların manşet ve hedef yapıldığı skandallar ve suç örgütleri böyle mi yok edilecek, böyle mi yapılacak bizdeki temiz eller operasyonu?

Kara paranın ardındaki gerçek karanlıkta, uyuşturucu, kaçakçılık, bahis gibi sokaktaki sıradan yurttaşın yaşamına doğrudan temas eden suç ağlarında biriken kirli paranın ekonomiye ‘yasal’ yollardan sokulmasının gözden kaçacak bir ayrıntı olmadığını hepimiz biliyoruz. Hepimiz aniden zenginleşmenin emek ve ticari zekayla mümkün olamayacağını, sabit miktardaki paranın bir tarafa akmasının diğer tarafı mutlak bir yoksulluğa sürüklediğini de biliyoruz. Hal böyle iken bize bu yoksulluğu reva görenlere değil de hortumu tutanlara hınçlanarak nereye varabiliriz?

Dilan, Sıla, Bahar ve Nihal’in cezaevine girmesiyle tüm bu karanlık aydınlanacaksa ne ala, ama toplum magazinle sersemletilirken ‘eşeğin büyüğü‘ semirmeye devam edecekse, hortumu tutacak garibanlar da unutmayalım ki her daim hazırda bekleyecektir.

Kolay yoldan zenginleşmeyi bir ideal olarak pazarlayan yasadışı alemin bu yolla seçtiği kurbanları kazana atmak kolay. Altını harladığımız kazanın derecesini bile onların belirlediğini ne zaman fark edeceğiz? Odunu elimize tutuşturanın yüzüne bakmayı akıl etmenin zamanı gelmedi mi?

Bu soruları hemen kendimize sormanın ve suçluyu doğru adreste aramanın vakti çoktan geldi.

*Avukat

Diken

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar