Türkçe | Kurdî    yazarlar
Necat Zanyar: PKK silah bıraksın, örgüt feshedilsin

2025-03-01

On bir kişinin soğuk bir duvarın dibinde, bir masanın arkasında dizildiği, siyah giyimli dördünün koruma gibi ayakta dikildiği, pikseli düşük bir fotoğraf var karşımızda.

İlk başta  Öcalan’ı seçemiyoruz. Dikkatle bakınca tam ortadaki kolonun önünde duran ve iki eliyle bildiri kağıdı tutan kişinin o olduğunu fark ediyoruz. Yaşama yabancılaşmış bir sima. Fotoğrafa talimat psikolojisi hakim. Yüz ifadeleri donuk. Ortam gergin.

Devlet her ayrıntıyı planlamış. 2013-2015 sürecinin havasından eser yok.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 15 Ekim 2024 günü “Öcalan terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” çağrısı, beş ay sonra gelen bu fotoğraf ve açıklamayla karşılık buldu.

Aynı konuşmada Bahçeli, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilirken uçakta söylediği “Hizmete hazırım” şeklindeki sözlerini de hatırlatmıştı.

MHP lideri, 22 Ekim’de “teröristbaşı” dediği Öcalan için “Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” diyerek çağrısını pekiştirmiş, PKK lideri Öcalan 28 Aralık 2024’te kendisiyle yapılan görüşmede “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” demişti.

27 Şubat’ta PKK kitlesinin davul, zurna ve halaylarla karşıladığı şey, PKK’nin kayıtsız şartsız silah bırakması ve örgütün feshi çağrısıydı. Başka hiçbir şey yoktu.

Devlet tarafı buna “Tarihi çağrı”, PKK tarafı ise “Asrın çağrısı” diyor.  İki taraf da PKK’nin bitmesini büyük bir coşkuyla karşılıyor.

Öcalan, kendi el yazısıyla yayımlanan açıklamada net ifadelerle örgütüne “Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” talimatı verdi.

Açıklamadan bir gün önce, “Öcalan yeni bir şey söylemeyecek. Farklı bir şey söylemeyecek. Sihirli bir şey söylemeyecek. Devlete rağmen bir şey söylemeyecek. Örgütüne silahsızlanma çağrısı yapacak” diye yazmıştım, nitekim öyle de oldu.

Aslında Öcalan son 30 yılda üç kez örgütüne bu çağrıyı yaptı. İlki 1993’teki ateşkes ilanıydı. İkincisi 2013’teki Newroz mektubuydu. Üçüncüsü de 2015’teki Dolmabahçe görüşmesiydi. Öcalan orada da PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırması için bir kongre toplamasını istemişti.

Öcalan’ın açıklamasında Kürtlerin yararına olabilecek tek bölüm PKK’nin silah bırakması ve örgütün feshi çağrısı.

Geriye kalan paragrafların Kürtlerle ilgili kısımları devletin tipik ezberleri. Örneğin açıklamada yer alan şu ifadeler hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor: “Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.” Kürt-Türk ilişkileri bin yılın başında Oğuzların Kürdistan’daki katliamlarıyla başlamış ve yüzyıllar boyu savaşlarla sürmüştür. Bu denklemde Türkler daima işgalci, hegemonik bir güç oldu ve Kürdistan’ı işgal için hiçbir fırsatı kaçırmadı. Kürtlerin Türklerle yaptığı ittifakların sayısı Farslar ve Araplarla yapılan ittifaklardan fazla değildir. Kürtlerle Türklerin bin yıldır müttefik olduğu ifadesi Türk devletinin Kürtlere sattığı bir hayalden ibarettir. Dünya gerçeği ve tarihi verilerle bağdaşmaz.

Açıklamada yer alan “Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir” ifadesi de Türk devletinin tipik “dış güçler”, “günah keçisi” ve sorumluluktan sıyrılma söylemidir.

Devamında söylediği “Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir” ifadesi, hukukun egemen olduğu bir dünyada yine Kürtlere hayal satmaktır. Bir ilişki düzenlenecekse bunun kriteri kardeşlik ve inanç gibi subjektif, soyut kavramlar değil, evrensel haklar ve hukuktur. Kürtler kimseyle kardeş olmak zorunda değildir. Ancak Kürtler eşit olmak ve ulusal haklarını güvenceye almak zorundadır.

Öcalan açıklamasında Kürtlere tüm kapıları kapatıyor: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” Kültürel hakları bile dışlayan bu yaklaşım biçimi Kürtleri tam anlamıyla Türklük havuzunda eriyerek yokluğa mahkum ediyor. Dikkat edilirse reddedilen, topyekun ulus devlet değil “ayrı ulus-devlet”tir. Yani Kürtlerin egemenlik arayışıdır.

Öcalan, örgütüne “devlet ve toplumla bütünleşme için” kendini feshet talimatı veriyor. Devletle bütünleşme, Türklük havuzunda erimekten başka ne olabilir!

Öcalan, Türk devletinin bu ezberlerini kendi ifadesiyle 1990’lardan beri savunuyor. Videolarında bunları anlatıyor, kitaplarında bunları yazıyor.

Öcalan son açıklamasında PKK’nin 1990’lardan beri anlam yoksunluğuna uğradığını söylüyor: “1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.” Ona göre 1990'larda TC'de kimlik inkarı çözülmüş, ifade özgürlüğünde ileri gidilmiş, bu nedenle PKK 30 yıldır anlam yoksunluğuna düşmüş, ömrünü tamamlamıştır.

Öcalan açıklamasında Kürt Ulusal Davası’nı dışlamak ve dil, kültür gibi hiçbir asgari talepte bile bulunmamakla Kürtlere büyük bir iyilik yapmıştır. Kürt temsilcisi olarak konuşmaması takdire şayandır. Elbette bir “ruhani, ideolog” vb vasıflarla Kürtlerle ilgili doğru-yanlış fikirlerini devlet istediği sürece söyleyecektir.

Kürtler kimseyle var olmadı, kimseyle yok olmaz. Kürtler üzerindeki tüm yapay, zoraki vesayetlerin son bulması Kürtlerin hayrınadır. Kürtlerin zindan içinde zindana ihtiyacı yoktur.

Toksikleşen bir savaşın Kürt toplumunda yarattığı zombi bataklığının kuruması, avreti yerine aklı ve ağzıyla konuşan yeni bir neslin ve medeni bir atmosferin yeşermesi, Kürtlere yeni bir ruh katacaktır.

PKK’nin feshi, Türkiye’nin bir kısmını işgal ettiği ve askeri saldırılarda bulunduğu Başûr ve Rojava Kürdistanı’nı da rahatlatacaktır.

Ulusal davaya ilişkin söz Kürt Milleti’nindir. Türk devletinin terör bahanesi ortadan kalkarsa, Kürtler ulusal davayı çok daha güçlü bir şekilde sürdürecektir. Bunun için bugünkü şartlarda silahlı bir örgüte gerek yoktur. Irak ve Suriye tecrübeleri bunun için önemli örneklerdir.

Dürziler Süveyda'da yoğunlaşan 800 bin nüfuslu küçük bir halktı. Suriye'nin dağılmasından önce yıllarca savaşan silahlı örgütleri ve bir tek şehitleri yoktu. Suriye dağılınca özerklik ilan ettiler. Şu an dünyanın gündemindeler.

Rojava da Suriye'nin dağılmasının ürünü. Öncesinde hiçbir örgüt olmasaydı da, Kürtler Rojava'da bugünküne benzer bir durumda olurdu.

Kazanım için silahlı örgütlerin olması, yüz binlerce insanın ölmesi, milyonlarca insanın göçmesi, bir ülkenin harabeye dönmesi gerekmiyor. Doğru zamanda doğru adımı atmak yetiyor.

PKK bahanesiyle Rojava Kürdistanı’nda Kürtlerin kazanımlarından bir adım geriye gidilemez. Kürtlerin kırmızı çizgisi budur. Öcalan’ın açıklamasından sonra Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes “Bunun, Türk müttefiklerimizin, ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki IŞİD karşıtı ortakları konusundaki endişelerini hafifletmeye yardımcı olacağını umuyoruz” açıklaması yaptı.

Aynı gün Washington’da düzenlenen bir  brifinge çevrimiçi bağlanan General Mazlum Abdi “Bu konuya olumlu yaklaşıyoruz. Bu konu PKK’yi ilgilendiriyor. Çağrı onlara yapıldı. Silah bırakma ve PKK’nin kendini feshetmesi bizim için, Rojava Kürdistan’ı ve güçlerimiz için geçerli değil. Ancak bu süreç ilerlerse bize de olumlu etkileri olur. Türkiye PKK bahanesiyle bize saldırıyor. PKK silah bırakırsa o zaman tehlike kalmaz. Türkiye’nin buraya saldırması için bir sebep kalmaz” dedi.

Bağımsız birleşik Kürdistan amacıyla kurulan PKK’nin, Kürtlerden aldığı devasa desteğe rağmen, 2004’te bu amacı terketmesi ve şimdilerde kendini feshetmesi, trajik olsa da, Kürtlerin zararına değildir. Kürtler her zaman güçlü hareketler yaratmaya muktedirdir.

Kürtleri öğüten bir değirmenin ortadan kalkması her halükarda Kürtlerin yararınadır. İşin içinde Türk devletinin başka hesapları olsa da, Öcalan’ın PKK’yi feshetme çağrısı yerindedir. Türkiye’nin demokratikleşmesi için Kürtlerin ölmesi ve Kürdistan’ın sürekli bombardıman altında tutulması gerekmiyor.

Esas olan Kürdistan idealinin ve Kürtlük bilincinin on milyonları bulan Kürt kitlelerinde diri olmasıdır. Irak ve Suriye’de olduğu gibi, bir gün Türkiye’de de bu ruhun egemenlik hakkına kavuşması kaçınılmazdır.

Rudaw

 

BASINDAN