yazarlar makaleler
Murat sevinç: ‘Demirel Demirel iktidara yine gel / Millet seni istiyor kimse olamaz engel’
30.01.2024

Mülkiye’nin yarım asırlık emektarı, ‘kahvecimiz’ Recep Amca’nın güzel anısına…

Başlık 1973 seçimlerinde Yılmaz Türkoğlu’nun yazdığı Demirel marşından.

Benim kuşağım ve öncekiler için Süleyman Demirel, yaşamımızın önemli bir parçasıydı. Bu da demektir ki Demirel hem bizler hem Türkiye için ‘bitmemiş zaman’ın bir figürü; henüz ‘tarih’ olmadı.

Örneğin, bir ay sonra gazete köşelerinde okuyacağınız ‘28 Şubat’ yazılarında adı geçecek, o dönemki tutumuna birileri -ülkeyi bir darbeden koruduğu gerekçesiyle- hak verirken, birileri de -generaller ile işbirliği yaptığını dile getirip- kıyasıya eleştirecek.

Demirel’in siyasi kariyerinin her adımı için benzer değerlendirmeler yapılabilir. Bir muhtıra (12 Mart) ve bir askeri darbenin (12 Eylül) doğrudan muhatabı, postmodern darbe girişimi ifadesiyle anılan 28 Şubat sürecinin ise baş aktörlerinden. Birkaç kez ‘şapkasını’ alıp giden, “İşi bitti artık” diye düşünülürken küllerinden doğan, ülke yönetiminde şu ya da bu ölçüde kırk yıl söz sahibi olmuş ‘barajlar kralı’nın, yalnızca hayırla yad edilmesi, ya da yalnızca öfkeyle hatırlanması olanaksız.

Bugün ‘kitap yazılarında’ söz etmek istediğim çalışma, Tanıl Bora’nın kaleme aldığı, geçen yıl İletişim’den yayınlanan, Türkiye’nin geçmiş on yıllarının siyasi gelişmelerini bir köy çocuğunun hikâyesiyle birlikte anlatan ‘Demirel’ biyografisi, Süleyman Demirel’in neden bazen gülümsemeyle, bazen öfkeyle anıldığını başarıyla anlatıyor. Kişisel yaşamlarımızda nasıl yer ettiyse kitaptaki binlerce Demirel alıntısının tümünü, hiç terk etmediği aksanı ve ses tonuyla okuduğumu itiraf etmeliyim. Tanıl Bora’nın Hasan Âli Yücel biyografisinden farklı olarak, salt bir tarihi şahsiyeti değil, yaşamımızın önemli bir kesitini anlatıyor Demirel kitabı. Şimdiki zamanı. Yazan için de okur için de mesafesizlik söz konusu.

Demirel Amerikancı, Demirel ABD’ye çok kızgın, Morrison Demirel, Demirel sermeyenin has adamı, Demirel halk insanı, Demirel idam yanlısı, Demirel askerî darbe mağduru, Demirel 28 Şubat faillerinden, Demirel köylü, Demirel modern, Demirel dindar, Demirel laik, Demirel’in gazetecileri var, gazetecilerin Demirel’i var, Demirel ağır eleştirilere ve mizaha toleranslı, Demirel anti-komünist, Demirel milli iradeci, Demirel anayasaya saygılı, ‘kanun’ devletinin Demirel’i, Demirel cesur, Demirel çok ürkek, Demirel köylü kurnazı, Demirel pragmatik, Demirel bazen oportünist, Demirel hesapçı ve ketum, Nazmiye Hanım Demirel’in değerlisi, Demirel fil hafızalı, Demirel laf cambazı ve lafazan, Demirel statükocu, Demirel liberal, Demirel bir bilen. Demirel, baba… Mümtaz Soysal’ın ifadesiyle Demirel, “Hiç yıpranmayan adam.”

Bora’nın kitabının başlarında, Mehmet Dülger’le söyleşisinin bir yerinde Dülger’in ‘merkez sağ’ siyaset için yaptığı ‘olabildiğince nazik’ tanım yer alıyor; bu kısa ‘merkez sağ’ tanımı, Demirel’in kariyeri için de açıklayıcı olabilir: “Tutarsız olmaya hazır.”

Bu denli basit değil kuşkusuz, Bora’nın ‘Türk sağının açıortayı‘ dediği Demirel’i anlatan asıl cümle, ilk sayfasından son sayfasına hâkim kerterizi de gösteriyor: Demirel, ‘devlet fikrinin adamı.‘ Kitabı bitirdiğimde aklımda kalan başat Demirel imgesi bu tanım oldu. Çalışma yaşamına başladığı günlerden ölümüne dek, yaşamının her anında, devlet fikrinin adamı. Hatta, çocukluk anılarını okurken dahi bunu düşünüyorsunuz, adam olacak çocuk o yıllardan belli.

Tanıl Bora’nın otuz küsur yıl boyunca ‘biriktirdiği’ ‘Demirel’i, ‘Demirel hakkında her şey’ titizliği ve ayrıntıcılığıyla kaleme alınmış; anlattığı insanın, diğer tüm niteliklerinin yanında bir insan olduğunu hep hatırda tutup okura hissettiren bir çalışma. Demirel olsa ‘eser’ derdi.

Rahmetli babam, 1970’ler ve 80’lerde bazen bizim mahalledeki mitinglere götürürdü beni. Taşlıtarla’da bir park, köşesinde Atatürk büstü vardır, gelenler önünde konuşurdu. Hâlâ orada yapılıyor seçim propagandası. Demirel’in mitingine de gittik birkaç kez. Sonrasında başka yerlerde gördüm, dinledim tabii; yasağı kalkınca Mülkiye’ye konuşmaya gelmiş, öğrencilerin ağır eleştirilerini beceri ve sabırla savuşturmuştu. Evet, savuşturmuş, salondaki olumsuz havayı lehine çevirip kendisini alkışlamıştı. Yıllar sonra aynısını bir konserde de yaptığına tanık oldum. 28 Şubat günlerinde bir klasik müzik konserinde, dönemin adalet bakanı salona girdiğinde tepkiyle karşılaşınca, eline mikrofonu alıp kısa kalın kollarını iki yana açarak “Bu tablo çağdaş Türkiye tablosudur” deyişini ve muhtemelen kendisine hiç oy vermemiş ve vermeyecek onca insanın coşkulu tezahüratını hatırlıyorum. Fırsatçı, iyi koku alan, her koşulda ayakta kalabilen, hırslı biri. Koalisyon hükümetleri kurmaktaki becerisi de ‘ayakta kalma’, ‘tutunma’ tutku ve becerisinden kaynaklanıyor olabilir.

Birlikte ‘Demirel seyretmeye’ gittiğim babam, seviyordu Demirel’i, yalnızca siyasetini değil, Demirel’i Demirel olarak seviyordu, halini tavrını kendisine yakın buluyor, samimi, halktan birini olduğunu düşünüyordu. Milyonlarca yurttaş gibi.

Köylü çocuğu olmak pek çok yer ve zamanda dezavantaj olabilir, Demirel, nâmıdiğer Çoban Sülü, çocukluğunun yoksunluklarını avantaja çeviren bir siyasetçi. Kitap, ‘böyük adam olma’ sürecini çok iyi anlatıyor; çevresi, okulu, ailesi, öğretmeni, çalışkanlık ve istikrarını.

Bora’ya göre Demirel, ‘halkın içinden çıkmış olma’ bakımından seleflerinden farklı: “Demirel, sahiden yokluktan geliyordu. Sınıf atlama ümitlerinin mükemmel bir kişileşmesi idi. Demirel’in mili iradeci popülizminin 60’lardaki değerli taşı bu olmuş, kendisi de propagandası da hep bu mücevheri işlemiştir: Köylülükten, yoksulluktan, mahrumiyetten gelen, halktan-milletten biri olması…” Demirel, halk-elit karşıtlığını kullanmayı seviyor: “Türkiye’nin eliti, yani Cumhuriyet aydınları diyelim, genellikle bu kasketli, şalvarlı, eli nasırlı kişileri ülkenin idaresine ehil bulmaz…” (2004) “Ben bu toprağın içinden çıktım. Neresinden bahsediyorsun, ‘eli nasırlı, emekçi kardeşim, maraba kardeşim’ diye? Nasırlı el burada, sahtekârlık yapmaya lüzum yok.” (1966) Ve Demirel üslubu: “Ben sizin ıstırabınızın çocuğuyum…” (1965) Bu arada, Attila İlhan, Demirel’in köylülüğünü ‘babacan kırsallık’ diyerek sempatiyle tanımlamış.

Yıllar önce okuduğum, ancak nerede okuduğumu hatırlamadığım bir yazısında Murat Belge dönemin başbakanı Erdoğan’ın önceki liderlerden farkını, Cumhuriyet kuşağının ortak nitelikleriyle açıklıyordu. Özetle, Menderes, Demirel, Özal gibi liderlerin Cumhuriyet’in modernleşme projesinin ürünü olduğunu, Erdoğan’ın ise o projeden hoşnut olmayan (ve şu da bu şekilde hep var olan) bir tabana hitap ettiğini söylüyordu. Bence de doğru bir yorum bu. Örneğin, Cumhuriyet’in özellikle laik niteliğine ya da laikliğin o güne dek yapılagelen tanımı ve uygulamasına hayli eleştirel yaklaşan İslamcı siyasetin ilk partisi Milli Nizam ve sonrasındaki Milli Selamet Partisi’nin genel başkanı Necmettin Erbakan da aynı cumhuriyet kuşağının bir mensubuydu. Okumuş, mühendis, ‘Avrupa görmüş’, üniversite hocası, oturup kalmasını bilen vs. Cemal Süreya, 1988’deki bir yazısında Erbakan’ın ‘cihat’ kavramına yaklaşımına ilişkin, “Kaleci Cihat’ı bile görmezden gelir. Cihat kavramı onun için diyalogda fırsatçılık olarak vardır” demişti.

Demirel, merkez-sağ ideolojinin parladığı yılların merkez sağcısı. Bana kalırsa, sağcılığındaki ‘merkez’, mensup olduğu kuşağın alametlerinden biri. Tanıl Bora’nın ‘devlet fikrinin adamı‘ saptamasını o merkezde aramak gerekir belki de. Nitekim, ‘devlet fikrinin adamı’ olmaktan, ‘devlet olan adam’a geçiş, o merkezin giderek silikleşerek yok olduğu bir zamanda gerçekleşti. Demirel, merkez-sağın en parlak temsilcisi, buna kuşku yok ve o ‘sağın’ çelişkilerini de barındırıyor.

Her durumda, ‘devlet fikrinin adamı’ Demirel. En tahammül edilmez yorumların ve en akılda kalan cümlelerin, hamasi nutukların sahibi. Mizahçıların mümbit kaynağı. Birkaç kez, “Siyasi yaşamı son buldu” dediler, bulmadı.

Ne Süleyman Demirel’e, ne Tanıl Bora’nın ‘Demirel’ine bir yazı yeter. Demirel günümüz için ne anlam ifade ediyor, bugüne ne bıraktı; bunlar bir sonraki yazının konusu olsun. Belki siz de o arada kitabı edinirsiniz. Devam edeceğim.

Diken

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar