

2025-10-31
Starmer ve Merz'in Türkiye ziyaretleri
Ankara, bu hafta iki önemli Avrupa ülkesinin liderini ağırladı.
Önce 27 Ekim'de İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve sonra 30 Ekim'de Almanya Başbakanı Friedrich Merz Türkiye'ye geldiler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kapsamlı ve önemli görüşmeler gerçekleştirdiler.
Bu iki ziyaretin en önemli sonucu İngiltere-Almanya-İtalya-İspanya ortak üretimi Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının Türkiye'ye satış anlaşmanın imzalanması oldu.
Bunun da ötesinde her iki ülke lideri, Türkiye ile "stratejik ortaklık" ilişkisini ilan etti ve yeni dönemin kapılarının açıldığı mesajını verdiler.
Stratejik ortaklık tanımını daha çok ABD ile ilişkilerde kullanan Ankara, Avrupa ülkelerini Türkiye'ye stratejik bir açıdan bakmadıkları için uzun süredir eleştiriyordu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, AB'nin "stratejik körlük" içinde olduğunu iddia ediyordu.
Starmer ve Merz'in ziyaretlerinde verilen mesajlar ise Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişiminin başladığı 2022 senesinden bu yana yaşanan jeopolitik değişimlerin, Türkiye'ye bakışın farklılaştığını, artık daha fazla güvenlik ve savunma gereksinimleri çerçevesinden bakılacağını gösteriyor.
Bunun somut sonuçlarının ise zaman içinde olgunlaşması bekleniyor.
Almanya'nın politikasında büyük değişim
Bu süreçte özellikle Almanya'nın politikalarındaki büyük değişim dikkat çekiyor.
Almanya, insan hakları ve demokratik ihlaller nedeniyle Türkiye'ye sık sık silah ambargosu uygulayan ülkeler arasındaydı.
Almanya, Türkiye'nin AB sürecine de mesafeli yaklaşıyordu.
2019'da Suriye'ye yapılan sınır ötesi operasyon sonrasında Türkiye'ye silah satışını kısıtlayan Almanya, 2024 sonundan itibaren bu yöndeki pozisyonunu yumuşattı ve Eurofighter satışına da onay verdi.
Merz, 29 Ekim'deki basın toplantısında bu değişimin nedenlerine ilişkin önemli mesajlar verdi.
Yeni bir jeopolitik sürece girildiğini ve büyük güçlerin siyasetin belirleyicisi olacağını anlatan Merz, "Alman olarak, Avrupalı olarak stratejik ortaklıklarımızı geliştirmeliyiz ve Türkiye de burada devre dışı kalamaz, kalmamalı" ifadelerini kullandı.
Alman siyasetçinin, büyük güçler olarak ABD ve Rusya'yı kastederek Avrupa'nın güçlü kalabilmesi için stratejik ortaklıklarını geliştirmesi gerektiği, bu kapsamda NATO'nun ikinci büyük ordusu ve sofistike savunma sanayi altyapısına sahip Türkiye'yi yanında tutma arayışına atıfta bulunduğu değerlendiriliyor.
Türkiye, özellikle Trump yönetiminin göreve gelmesinin ardından yapılan tartışmalarda yeni Avrupa güvenlik mimarisinden dışlanmaması gerektiğini Avrupalı muhataplarına iletiyor ve bu alanda somut adımlar görmek istiyordu.
Türkiye aynı zamanda AB'nin geliştirdiği 150 milyar Euro'luk Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) programından da yararlanmak istiyor.
Avrupalı liderlerle yapılan görüşmelerde elde edilen sonuçların bu konudaki gelişmeleri nasıl etkileyeceği, özellikle SAFE konusunda Türkiye'yi reddeden Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tutumlarının değişip değişmeyeceği bundan sonraki süreçte görülecek.
Ortak savunma sanayi projeleri
Türkiye açısından Almanya ile yakalanan bu sinerjinin en somut yansımasının savunma sanayi alanında olması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın savunma sanayi alanında kısıtlamaları geride bırakıp "ortak projelere odaklanma" çağrısını da bu kapsamda yaptığı kaydediliyor.
Türkiye açısından Almanya ile bu alanda yapılacak işbirliği, 50 milyar doları bulan ikili ticaret hacminin artırılması için önemli bir etki yaratacak.
Almanya da Türkiye'nin bu alandaki gelişiminin farkında. 17 Ekim'de Ankara'da temaslarda bulunan Alman Dışişleri Bakanı Johann David Wadephul, Türkiye ile savunma sanayi alanında işbirliğinin önemine dikkat çekmişti.
Merz de dünkü basın toplantısında "Yeniden stratejik bir diyaloğu başlatacağız. Güvenlik politikaları alanında daha yakın işbirliği içinde olacağız" ifadeleriyle bu politikayı somutlaştırmıştı.
Erdoğan-Merz görüşmesinin ardından iki ülke dışişleri bakanlarının "stratejik diyalog" mekanizmasını yaşama geçirmeleri öngörülüyor.
AB süreci etkilenir mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilişkilerdeki bu yeni dönemin Türkiye-AB ilişkilerini de olumlu etkilemesi beklentisini, "Bölgemizde ve dünyada yaşanan gelişmelere bakıldığında Türkiye-Birlik ilişkilerinin stratejik öneminin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum" sözleriyle dile getirdi.
Almanya Başbakanı da Berlin'in Türkiye'yi AB içinde görmek istediğini kaydetti ancak katılım sürecinin yeniden canlanmasına ilişkin bir eylem sözü vermekten kaçındı.
Türkiye'nin katılım süreci Kopenhag kriterlerinden uzaklaşılması nedeniyle son yıllarda donduruldu.
Avrupalı diplomatik kaynaklar, 19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan ve muhalif kesimlere genel bir baskıya dönüşen süreç nedeniyle bu konuda bir ilerlemenin olanaklı olmadığını kaydediyorlar.
Merz de basın toplantısının açılış kısmında değinmediği İmamoğlu sürecini bir Alman gazetecinin sorusu üzerine değerlendirdi ve Erdoğan ile ikili görüşmesi sırasında "endişelerini" aktardığını kaydetti.
Almanya vize serbestisine de sıcak bakıyor
"AB üyeliği Kopenhag kriterlerinden geçer" ifadelerini kullanan, Türkiye'de yargı bağımsızlığına ilişkin çekinceler olduğunu kaydeden Alman Başbakan, buna rağmen Ankara-Brüksel arasında da stratejik bir diyaloğun sürdürülmesinin önemine işaret etti.
Stratejik diyaloğun önemli başlıkları gümrük birliğinin güncellenmesi ve vize serbestisinin sağlanması olarak görülüyor. Almanya her iki konuya da olumlu yaklaşıyor. Merz'in ve 17 Ekim'de Wadephul'un açıklamaları Berlin'in bu konuda eskiye oranla daha aktif olacağına işaret ediyor.
Almanya'nın bu süreçte Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin engellemelerinin aşılması için Kıbrıs sorununun çözümü açısından yeni bir sürecin başlatılması beklentisini Ankara'ya ilettiği biliniyor.
Kuzey Kıbrıs'ta yapılan seçimlerde müzakerelerin yeniden başlatılması için daha esnek bir söylem izleyen Tufan Erhürman'ın cumhurbaşkanlığı seçilmesi bu yönde beklentileri artıran bir gelişme oldu.
Kıbrıs sorununun çözümü için atılacak yeni bir adımın, hem başlayan yeni dönemin olgunlaşması hem de gümrük birliği ve vize serbestisi gibi alanlara olumlu yansıması açısından önemli olabileceği diplomatik kaynakların yaptığı değerlendirmeler arasında bulunuyor.
BBC Türkçe
POLITIKA
2025-10-29102 yıllık sabır: Kürtlerin Türkler ile stratejik ortaklık arayışları
2025-10-26Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3)
2025-10-26Değişmeyen Şam’la Entegrasyon Gerçekçi Mi, Riskli Mi?
2025-10-24Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2)
2025-10-23Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1)
2025-10-1410 soruda Öcalan ve PKK’nın Suriye ile ilişkisi
2025-10-10Siyaset-Hukuk-Mafya İlişkisi
2025-10-10Barzani'den sonra Irak Dışişleri Bakanı da Ankara'da
2025-10-07Türkiye’nin Kürt karşıtı savaş stratejisi
2025-10-04Birinci Yılında Süreç
2025-10-04Demokrasi Platformu’ndan “Siyasete Çağrı”
2025-10-03PSK: Kürt Halkı Mam Celal’i Unutmayacaktır
2025-09-30PSK: Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Bellidir
2025-09-26Orhan Miroğlu: “AK Parti, CHP’ye mağduriyet hikayesi sundu
2025-09-24Trump Erdoğan'ı taklit mi ediyor?
2025-09-24PSK: Referandumun Ortaya Koyduğu İrade yolumuzu Aydınlatıyor
2025-09-23Ahmet Yıldırım: “Bahçeli’nin talepleri süreci etkiliyor”
2025-09-23Akademisyenlerin Komisyon sunumları üzerine
2025-09-23Yeni Suriye Denklemi ve Seçenekler
2025-09-23PSK: Bütün Zorluklra rağmen kazanacağız