2025-10-14
Jennifer Holleis
Suriye'de azınlıkların seçimlerden dışlanması, farklı etnik ve dinî gruplar arasında yaşanan şiddet ve ülkede değişimin yavaş ilerlemesi kaygıyla karşılanıyor. Ülke, bölgesel hükümetler arasında bölünebilir mi?
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen geçen hafta İngiliz Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada Suriye'nin "bıçak sırtında" olduğunu belirterek, ülkede vadedilen değişimin gecikmesi halinde "Libya'ya dönüşme riski" taşıdığını söyledi.
Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın "tutumunu değiştirmesi" gerektiğini belirten Pedersen, Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından ülkede "yeni bir başlangıç" yapıldığı ve "bunun otokratik bir rejim" olmadığı konusunda Şara'nın halkı ikna etmesi gerektiğini ifade etti.
Libya'da, 2011'deki Arap Baharı sırasında başlayan protesto gösterileri Muammer Kaddafi'nin öldürülmesi ile sonuçlanmış, ancak sonrasında ülke doğu ve batıyı kontrol eden iki yönetim arasında bölünerek, yıllarca iç savaşa sahne olmuştu.
Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Yönetimi'nden Nanar Hawach ise Libya ve Suriye arasında çok ciddi farklılıklar olduğuna dikkati çekiyor. Aralık 2024'te Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) milislerinin öncülüğündeki silahlı grupların Beşar Esad'ı devirdiğini hatırlatan Hawach, "Suriye devlet olarak hiçbir zaman çökmedi" diyor. DW'ye konuşan Hawach, "Ülke farklı etki alanlarına bölünmüş olsa da Suriye'deki yerel ve uluslararası aktörlerin bu tek merkezî hükümet ile ilişkilerini sürdürmeye" devam ettiğini söylüyor.
Hawach, Türkiye, Ürdün ve Irak gibi Suriye'nin komşularının da ABD ve Körfez ülkelerinin de "başarısızlığa uğramış bir devletin yaratacağı stratejik kâbusu ve kaosu" istemediğini ifade ediyor. Türkiye için Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasının yanı sıra güvenliğinin tam olarak sağlanması önem taşıyor.
Ancak Washington merkezli Savaş Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Analisti Kelly Campa, DW'ye yaptığı değerlendirmede "Şara hükümeti ile diğer Suriye toplulukları arasındaki güven eksikliğinin ve ortak siyasi zeminin bulunmamasının yeni hükümet için ciddi bir sorun" olduğuna vurgu yapıyor.
Suriyeli Kürtlerle ilişkiler
Geçen hafta ülkenin kuzeyindeki Halep'in Kürt mahallelerinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye ordusu arasında şiddetli çatışmalar yaşanması, durumun ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Çatışmaların hemen sonrasında ise Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ile SDG Komutanı Mazlum Abdi'nin "kapsamlı bir ateşkes" konusunda mutabakata vardığı açıklandı. Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği Halk Savunma Birlikleri (YPG) öncülüğündeki SDG, ülkenin kuzeydoğusundaki geniş bir alanı kontrol ediyor.
Bu hafta başında ise SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusunda yeni bir gelişme yaşandı. Mazlum Abdi Şam'la bu konuda "ön anlaşmaya" varıldığını söyledi. SDG ile yeni hükümet arasında Mart ayında sivil ve askerî kurumların merkezî hükümete entegrasyonunu öngören bir anlaşma imzalanmış, ancak anlaşmanın hükümleri hayata geçirilememişti. Suriyeli Kürtler, SDG ve iç güvenlikten sorumlu güçlerin sayısının toplamda 100 bin civarında olduğunu belirtiyor.
Bu "ön anlaşmaya" rağmen, taraflar arasında hâlâ bazı konularda görüş ayrılığı yaşanıyor. Suriyeli Kürtler "ademimerkeziyetçi bir sistem" talep ediyor, ancak Şara yönetimi ise bu talebi kabul etmiyor. Abdi'ni açıklamasına göre, "Suriye'nin toprak bütünlüğü, ulusal sembollerin birliği, ülkedeki siyasi karar alma süreçlerinin bağımsızlığı ve terörle mücadele" Şam yönetimi ile görüş birliği sağladıkları konular arasında.
Kürtlerin kontrol ettiği topraklar Suriye'nin yaklaşık yüzde 30'unu oluşturuyor. Kürtlerin merkezî hükümete entegre edilmesi, sadece Şam yönetiminin denetimindeki bölgeyi genişletmekle kalmayacak, hükümetin petrol ve doğal gaz rezervlerine erişimini de sağlayacak. Bu rezervler, 14 yıl süren ve Aralık 2024'te Esad'ın devrilmesiyle sona eren için savaşın ardından ülkenin yeniden inşası büyük önem taşıyor. Dünya Bankası'nın tahminlerine göre Suriye'nin yeniden inşasının maliyeti 400 milyar ila bir trilyon dolar arasında olacak.
Öte yandan Suriye'de 5 Ekim'de yapılan dolaylı Halk Meclisi seçimlerine azınlıkların katılmaması eleştirilere neden oldu. Nüfusu 2,5 milyon civarında olan Kürtler seçimlere katılmayan azınlık toplumları arasında yer aldı.
Şam yönetimi, azınlıkların seçimlerden dışlanmasına gerekçe olarak güvenlik endişesini ve bazı bölgelerin merkezî yönetimin kontrolü altında olmamasını gösterdi. Seçimlerden dışlanan gruplar arasında Dürziler de bulunuyor.
Dürziler özerklik istiyor
Süveyda'da Dürziler ile savaşan Arap Bedevilere hükümete bağlı güçlerin destek verdiği iddiaları nedeniyle Şam ile ülkenin ikinci büyük azınlık toplumu Dürziler arasındaki ilişkiler kötüleşti. Temmuz ayında merkezi orduya bağlı askerler Süveyda'dan ayrılarak Şam'a geri döndü, ancak nüfusu yaklaşık 700 bin olan Dürziler artık özerklik istiyor.
Ortadoğu uzmanı Campa, "Süveyda'da Dürzi milislerin oluşturduğu paralel idari ve güvenlik yapısı, Şara ve hükümetine kesinlikle muhalif" değerlendirmesi yapıyor. Campa, ilişkilerin onarılmasına ve diyaloğa ihtiyaç olduğunu da sözlerine ekliyor.
Süveyda'da yaşayan 30 yaşındaki Wiam ise Suriye'nin artık bölünmüş bir ülke olduğu görüşünde. DW'ye konuşan ancak korktuğu için gerçek adını söylemek istemeyen Wiam, "Bugünkü durum, sanki Suriye'nin içinde birden fazla Suriye'nin olduğu yeni bir gerçekliğe doğru ilerliyormuşuz hissi yaratıyor" diyor.
Suriye'de geçen aylarda azınlıklara yönelik şiddet olayları ülkede ve uluslararası toplumda kaygıyla karşılandı.
Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Şara, "Elleri Suriye halkının kanıyla kirlenmiş herkesi adalete teslim etme" sözü verdi. Şara, Eylül ayında BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Suriye'nin bir araştırma komisyonu oluşturduğunu ve Mart ayında Alevilere, Haziran ayında Hristiyanlara ve Temmuz ayında da Dürzi azınlığa yönelik şiddetin araştırılması için BM'ye yetki verdiğini söyledi.
Şara, azınlık haklarına saygı gösterme ve Suriye'nin farklı etnik ve dini yapısını yansıtan kapsayıcı bir hükümet kurma taahhüdünü de yineledi. Ancak Halk Meclisi seçimi sonuçları, parlamentonun pek de kapsayıcı olmadığını, mecliste kadınların ve azınlıkların çok az temsil edildiğini ortaya koydu.
"Şara'nın tutumu güven eksikliğini gidermiyor"
Ortadoğu uzmanı Campa, "Şara potansiyel olarak müttefiklerini kendinden uzaklaştırabilecek reformlar yapmak yerine kendi siyasi koalisyonunu korumaya öncelik veriyor gibi görünüyor" diyor. Campa, "Bu tutum hükümeti bir arada tutabilmek için muhtemelen gerekli olsa da Dürziler gibi bazı gruplar ile hükümet arasında haklı bir şekilde oluşan güven eksikliğine bir yanıt vermiyor" ifadesini de sözlerine ekliyor.
Suriye hükümetinin güvenlik güçlerinin profesyonelleşmesi için kalıcı tedbirlere öncelik vermesi gerektiğini ifade eden Campas, "Bunu yapmak, ona güvenini tamamen yitirmiş gruplarla arasında köprü kurmasının bir yolu olabilir" görüşünü dile getiriyor.
Suriyeliler ise yaşanan bütün zorluklara rağmen yine de iyimser. Şam'da yaşayan 45 yaşındaki Yaser el Doumi, "Bazı gruplar arasındaki geçici bölünmeler veya kontrol sorunları olsa da halk sonuçta bir arada" diyor. DW ile görüşlerini paylaşan el Doumi, "Ülkenin dışında da içinde de yaşayan Suriyeliler 'bölgemiz' değil, 'ülkemiz' diyor. Bu da bana Suriye'nin bölünmeyeceği konusunda umut veriyor" diye konuşuyor.
DW
ORTADOĞU