8/15/2024
Rodion Ebbighausen
Ortadoğu'nun ezeli düşmanları İran ve İsrail aslında bir zamanlar dost iki ülkeydi. Peki nasıl oldu da bu iki ülke savaşın eşiğine geldi?
Gazze Şeridi'ndeki savaş neredeyse bir yıldır devam ediyor. Her yeni gün ile sorulan soru ise savaşın ne zaman biteceği değil, daha ne kadar yayılacağı. Savaş, Gazze sınırlarını aslında çoktan aşmış durumda. Aylardır İsrail ile Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen arasında silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve füzelerle karşılıklı saldırılar düzenleniyor.
31 Temmuz'dan bu yana dünyada daha da endişeli bir bekleyiş var. Geçen ay sonunda Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye İran'da, Hizbullah'ın komutanlarından Fuad Şükür de Lübnan'da öldürüldü. Biri kendi topraklarında olmak üzere iki müttefik örgüt liderinin öldürülmesi sonrası İran'ın İsrail'e karşı misillemede bulunacağı tahmin ediliyor. Özellikle de çatışmalarla dolu geçmişleri göz önünde bulundurulduğunda.
Hamas, Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve pek çok ülkenin terör örgütleri listesinde yer alıyor. Lübnanlı Şii Hizbullah örgütü de ABD, Almanya ve pek çok Sünni Arap ülkesi tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılıyor.
İslam Devrimi öncesi İran-İsrail ilişkileri
İran ile İsrail onlarca yıldır birbirilerine karşı düşmanlık besleyen iki ülke. Tahran senelerdir İsrail'in var olma hakkını reddederek "siyonist rejimi" yok etmek tehdidinde bulunuyor. İsrail de İran'ı "ezeli düşmanı" olarak niteliyor. Ancak bu durum hep böyle değildi. İsrail ve İran bir zamanlar dostluk ilişkisi içindeydi.
Peki bu dostluk düşmanlığa nasıl dönüştü?
İran'da İslam Devrimi'nin yaşandığı 1979 yılına kadar iki ülke yakın ilişki içindeydi. Hatta İran, İsrail'i 1948 yılında kuruluşundan kısa süre sonra resmen tanıyan ilk ülkelerden biriydi. İsrail, Arap devletleri ile karşılaştırıldığında İran'ı Ortadoğu'daki "müttefiki" olarak görüyordu. ABD tarafından desteklenen İsrail ile yakın ilişkisi Tahran için de Sünni Arap komşularına karşı dengeleyici bir unsur oluşturuyordu.
İsrail, İranlı ziraat ve tarım uzmanlarını yetiştiriyor, onlara teknik birikim (Know-how) aktarıyor, İran güvenlik güçlerinin kuruluşuna ve eğitilmesine destek veriyordu. Monarşiyle yönetilen İran'ın o zamanki Şah'ı Muhammed Rıza Pehlevi, aldıkları bu desteğe karşılık İsrail'e ekonomisini geliştirmesi için ihtiyaç duyduğu petrolü veriyordu. O dönemde İsrail dışındaki ikinci en büyük Yahudi cemaati de İran'da yaşıyordu.
İran İslam Devrimi sonrasında pek çok Yahudi ülkeyi terk etti, buna rağmen İran topraklarında hâlâ 20 binden fazla Yahudi yaşıyor.
İsrail'le yapılan anlaşmalar feshedildi
İslam Devrimi sonrası İran'da iktidarı Ayetullah Ruhullah Humeyni liderliğindeki dinci kanadın ele geçirmesi sonrası Tahran, İsrail ile bütün anlaşmalarını feshetti. Ülkenin yeni lideri Humeyni, İsrail'i Filistin topraklarını işgali sebebiyle sık sık sert şekilde eleştiriyordu. Humeyni'nin İsrail'e karşı kullandığı dil, Arap ülkelerinin desteğini almak ya da en azından bu ülkelerde yaşayan halkın sempatisini kazanmak amacıyla zamanla daha da sertleşti. İran bu yolla bölgedeki nüfuzunu genişletmeyi amaçlıyordu.
İsrail'in 1982 yılında Lübnan iç savaşına müdahil olması ve ülkenin güneyine girmesiyle Humeyni, İran Devrim Muhafızları'nı Beyrut'taki Şii milislere destek olmaları için Lübnan'ın başkentine gönderdi. Bu dönemde oluşan Hizbullah, bugüne kadar hâlâ İran'ın ülkedeki uzantısı olarak görülüyor.
İran'da son sözü söyleme yetkisine sahip olan dini lider Ayetullah Ali Hamaney de devrimden sonra izlenen bu çizgiyi devam ettiriyor. Hamaney ve mevcut siyasi yönetim, Avrupalı Yahudilerin İkinci Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistler tarafından sistematik biçimde katledilmelerini tartışmaya açıyor ve Yahudi Soykırımı'nı (Holokost) göreceleştirmeye ve hatta inkar etmeye çalışıyor.
Düşmanlık nasıl derinleşti?
İran, İsrail'e karşı pozisyonu ve aynı zamanda Suudi Arabistan'a yönelik tutumunu güçlendirmek amacıyla sadece Lübnan'da Hizbullah'ı ve Gazze'de Hamas'ı desteklemekle kalmadı, Suriye savaşında muhaliflerine karşı Beşar Esad iktidarının yanında durdu. Yemen Savaşı'nda Husimilisleri, Irak'ta da "İslami direniş" hareketini desteklemeyi sürdürdü.
Bu "gölge savaşın" mimarlarından İran Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani ise ABD SİHA'ları tarafından 2020'de Bağdat'ta öldürülmüştü.
İsrail de geçen zaman içinde İran'la gerilimi azaltma yönünde bir adım atmadı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, konuşmalarında İran'ı Nazi Almanyası ile karşılaştırdı ve "İsrail'in varlığını doğrudan tehdit eden ülke" olarak tanımladı. Netanyahu, İran ile 2015 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya'nın müzakere ettiği nükler anlaşmayı da "tarihi boyutta bir hata" diye niteledi. Netanyahu, İran'ın geliştireceği bir atom bombasını elindeki bütün imkanlarla engelleyeceğini de söyledi.
İsrail, İran'ın nükleer programına yönelik sabotajlar da düzenledi. İran'ın nükler programının mimarı nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade 2020 yılında öldürüldü. The Guardian ve New York Times gazeteleri, suikaste dair bütün ipuçlarının cinayetin arkasında İsrail gizli servisinin olduğuna işaret ettiğini haberleştirdiler. İsrail ise bu iddiayı ne reddetti ne de doğruladı.
İki ülkeden çıkan farklı sesler
Siyasi çatışmaların aksine iki ülke halkından ise zaman zaman farklı sesler duyulabiliyor. Örneğin İran'ın eski cumhurbaşkanlarından Rafsancani'nin eski bir milletvekili olan kızı Faize Haşimi Rafsancani, 2021 sonu verdiği bir mülakatta "İran, İsrail''e bakışını gözden geçirmeli, günümüze uygun değil" demişti. Siyaset bilimci ve Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Sadık Zibakalam da İran'ın İsrail politikasını sıklıkla eleştirenlerden. Zibakalam, 2022'de DW'ye "İzlenen tutum ülkeyi uluslararası toplumda izole etti, dışlanmasına neden oldu" değerlendirmesini yapmıştı.
İsrail'de de İran ile dayanışma gösteren sivil kesimler oluyor. Adı ilk kez 2012 yılında kamuoyuna yansıyan sosyal medya inisiyatifi "İsrail İran'ı seviyor", İran halkı ile dayanışma gösterdi. 2023'te de benzer bir kampanya ile Kürt genç kadın Mahsa Jina Amini'nin öldürülmesinden sonra İran'da düzenlenen protestolara destek verildi. Şu dönem de yine #IsraelisLoveIranians etiketli bir kampanya ile dayanışmanın canlandırılmasına çalışılıyor.
Ancak siyasette Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e yönelik saldırısı ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun başlattığı Gazze savaşıyla cepheler sertleşti.
BM'nin verilerine göre Haziran 2024'e kadar Gazze Savaşı'nda 120 binden fazla kişi hayatını kaybetti ya da yaralandı. Bunların önemli bir kısmının çocuk ve kadın olduğu belirtiliyor. Hizbullah'ın füze saldırıları ve İsrail'in güney Lübnan'a yönelik bombardımanları yüzünden sınır bölgesinde yaşayan on binlerce kişi de evini barkını terketmek zorunda kaldı.
Mevcut savaşın daha da yayılacağına yönelik endişe büyük. ABD, AB ve Almanya bütün tarafları suküneti korumaya davet ediyor.
DW
- Gazze'de İsrail'in gözaltına alıp, soyduğu erkekler arasında görünen kız çocuğuna ne oldu?
- Kalkınma Yolu Projesi 4’lü zirvesi Bağdat’ta gerçekleştirilecek
- Arap basınında geçen hafta: 'Savaş genişleyerek devam edecek'
- 'Oğlum, bombaların sesini oyuncaklarının sesinden daha iyi biliyor'
- UNICEF: “Lübnan’da son üç haftada 400 binden fazla çocuk yerinden edildi”
- Gazze’de 51 Bin Çocuk Ebeveynlerinden Ayrıldı, Açlık ve Psikolojik Sorunlar Artıyor
- İsrail-Hamas savaşı Ortadoğu'yu nasıl değiştirdi?
- Kilisemize 2 bin Kürt sığındı, yardıma muhtaçlar
- ABD olası bir Ortadoğu savaşına müdahil olur mu?
- Ortadoğu’da siyasi çözüm artık hayal mi?