Önümüzde
bir seçim bilmecesi var. Bu seçimde kuşkusuz Kürtler kilit bir noktada duruyor.
Kürtlerin tavrı iktidarı değiştirecek, bunu hem muhalefet hem de İktidar cephesi
çok iyi biliyor. Önümüzdeki süreçte iktidar cenahından bazı demokratik adımlar
atılabilir.
İktidar
bloku bu adımları atabilirken muhalefet aynı tavrı sergilemekten korkuyor. Öyle
bir durumdalar ki Kürt kelimesini anmamak için neredeyse 40 takla atacak
durumdalar. Aynı zamanda Kürt oylarını konsolide eden HDP çok net bir tavır
alamıyor.
HDP’nin bazı konularda
tavır alması Kürtlerin önünü açacaktır. Ancak mevcut HDP’yi sevk ve idare eden
bir Türk Solu gerçeği var işin en önemli noktası burası, Türk solunun
benimsediği ideoloji, sistemi tartışma üzerine değil, daha çok sistemi yöneten
hükümete dönüktür. Şuan ülkeyi Cumhur ittifakı yönetiyor. Tüm programlarını
mevcut iktidara yöneltmişlerdir. Dolayısıyla özünde bu sol anlayışla uzaktan
yakından alakası yok şunu özümsemek gerekir; sistem tartışılmadan Türkiye’nin
demokratikleşmesi mümkün görünmüyor.
Türkiye’nin
demokratikleşebilmesi için, ortak konularda demokrasi güçleri diye
adlandırabileceğimiz güçlerle ittifak yapmak Kürtler için önemlidir. Bu noktada
Kürt tarafının da somut talepler etrafında toplanması, ekmek ve su kadar acil
bir ihtiyaçtır.
Türkiye nasıl demokratikleşir bunu da belli bir program çerçevesinde
somutlaştırmak gerekir.
Bu konuda somut bir şeyler söylemek gerekirse;
1) Kürt inkârı üzerine kurulu mevcut Anayasa Türkiye’de yaşayan tüm halkları
kapsamalıdır. Kısmen azınlıkları kapsasa bile Kürt Ulusu azınlık haklarından
bile yararlanamıyor. Kürtler bu yüzden anayasanın Kürtlerin inkârı üzerine
kurulduğunu söylüyor. Bunu özellikle belirttim çünkü birçok kişi bunu anlamıyor
veya anlamak istemiyor.
2) Özellikle anayasanın ilk 4 maddesi ve 66 madde
tartışılmaya revize edilmeye ihtiyacı var hatta tamamıyla değiştirilmesi
gerekiyor.
Bunlar yapılmadan Türkiye’de bir demokratik ortamın olması
çok uzak bir ihtimal, kısmi bazı demokratik adımlar atılsa da bu adımlar kısmen
bir nefes aldırır.
Hatırlanırsa AKP de iktidara ilk geldiğinde belli demokratik
adımlar attı. Bu atılan adımlar da o dönemin AKP’li yetkilileri tarafından bir
demokrasi şöleni olarak yansıtılıyor, bir demokrasi bayramındayız gibi söylemler
havada uçuşuyordu.
Ama gelinen nokta da Kürt Anasını Görmesin politikasına geri
döndüler. Yani Faşist sistemin kodlarına geri dönüldü.
Yukarıda da belirttiğim gibi adına ister resmi ideoloji
denilsin ister Kemalist ideoloji denilsin burada adının pek bir önemi yok,
devlet kurulduğu günden bu yana iktidar kim olursa olsun Kürt inkârı üzerinden
iktidarını sürdürmüştür.
İşte bu yüzden sistemin tartışılmaya açılması son derece
önemlidir. Evet, Kürtlerin tavrı üzerine sözümüzü söyledik ancak Kürtler sistem
tartışmasını her zaman gündeminde tutmuştur.
Bu yüzden demokrasi güçleri; sistem tartışmalarını toplumun
tüm kesimleriyle tartışılmalıdır.
Güçlendirilmiş Parlamenter sisteminden bahsedilse de bu
sistemin Kürt Sorununun çözümüne katkı sunmayacağı çok açık. Bunu görmek için
kanımca büyük bir deha olmaya gerek yok. Son 30 yıla bile bakılsa bu çok kolay
bir şekil de anlaşılır.
Bu yüzden Türkiye Demokrasi Güçleri bu konuda somut bir adım
atmak zorunda, onun dışında pek bir seçenekleri yok. Sistem tamamen değişmeden
Türkiye’nin demokratikleşmesi sadece hayal olarak kalır. Bir arpa boyu yol
alınmaz kendine demokratım diyen herkes bu konuda elini taşın altına
koymalıdır.