Muhalefetin Yapamadığı

Ali Haydar Fırat

aa@aa

1.09.2023 14:23:45

Seçim sonuçları üzerine epeyce yorum ve yazı yazıldı. Yapılan, değerlendirmeler doğal olarak yenilgiye uğrayan, muhalefet partilerinin yapıp, yapamadıkları üzerinden yürütülen bir tartışmaya dönüştü. Hem parlamento da hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yenilgiye uğramak, muhalefet partilerinde, özelliklede ana muhalefet partisinde ciddi tartışmalara yol açtı. Muhalefet partilerinde, değişim talep edenler, kişiler üzerinden bir değişim ve yenilenmenin yeterli olacağını öne sürüyorlar. Tartışma, kişilere endekslenen bu kısır döngünün dışına çıkarılamazsa önümüzdeki yerel seçimler de muhalefet açısından hüsranla sonuçlanacağa benziyor.

Muhalefetin iktidara yönelik sıkça kullandığı iddiaların önemli bir bölümü doğruydu. Muhalefet, iktidar partisinin seçim süresince tüm devlet olanaklarını kullanarak haksız bir rekabete yol açtığını, bunu seçim yenilgisine bir gerekçesi olarak görüyor. (mülki idare amirleri ve kayyumların iktidar partisi lehine çalışma yapması. Köylerde, seçmene baskı yapılması gibi birçok iddia) İktidar partisinin devlet olanaklarını sınırsız kullandığı bir gerçek. (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Konseyi Parlamenterler Meçlisi (AKPM) gözlemcilerinden oluşan uluslararası seçim gözlem heyetinin de benzer bir gözlemi var. ‘eşitsizlik bir ortam’) Çok partili siyasal yaşamımızda iktidardaki partilerin, bu denli, haksız rekabet ortamına zemin yarattıklarına dair örnekte pek yok. Muhalefetin, yenilgiyi bu ve benzeri gerekçelere dayandırması doğru ve gerçekçi değil. Toplum tüm olumsuzluklara rağmen iktidara oy vermiş ise, muhalefete güven duymadığı içindir. İşin özü muhalefet, seçmene güven vermedi. Anlattıklarına inanmadı. Politik duruşunu ve ilkesizliğini protesto etti. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tur oylaması olan 28 Mayıs oylamasın da iki milyon seçmen sandığa gitmedi. Bekir Ağırdır, ‘27 milyon Kılıçdaroğlu ve muhalefet aktörlerinin değişimi başaracaklarına inanmadı’ diyor haklıdır da. (1)

Farklı ideolojik geleneklerden gelen 6 siyasi partiyi bir arada tutma ve birlikte yol yürüme başarısı gösteren Ana Muhalefet partisi lideri, ne yazık ki, aynı başarıyı iktidarı yenmek konusunda gösteremedi.

Muhalefet cephesinde yaşanan en büyük eksiklik, kanımca 16 Nisan 2017 referandumu ile yürürlüğe giren, birçok alanda yığınla sorunlara yol açan yeni sistemin olumsuzluklarına yeterince yer vermemeleri oldu. 30 Ocak 2023 de, 6 siyasi partinin Millet ittifakı adına açıkladığı, 9 ana başlık, 75 alt başlık ve 2300 madde de, ele aldıkları, Hukuk’tan, ekonomiye, eğitime, sosyal politikalara, dış politika, kadın haklarına, Avrupa birliği ilişkilerine, temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınmasına ve yolsuzlukla mücadele edilmesine yönelik açıklanan ‘ortak politikalar mutabakat metninin topluma anlatamadılar veya anlatmak istemediler. 6 partiden oluşan muhalefet cephesi, 1 yıl gibi bir süre onlarca kez bir araya gelen bir ekibin hazırladığı bir metni topluma anlatmak, çözüm önerilerini sunmak yerine, Sorunları kişiselleştirerek, (özellikle de, millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı) kurtarıcılığı yeğledi.

Muhalefet cephesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile parlamentonun işlevsiz hale getirileceğini ve getirildiğini, hukuk, kurumsal işleyiş ve topluma hesap vermek gibi devlet olmanın temel kurallarının yok edildiği bir sistemin varlığının yarattığı ve yaratacağı sorunları topluma anlatamadı. Muhalefet, İktidar cephanesinin 14 Mayıs seçimlerini kazanması durumunda tüm bu kuralsızlıkların kalıcı hale geleceğini, kişiye endekslenen, tek merkezden yönetilen otokrattık bir yönetim sisteminin (kimin iktidar ve Cumhurbaşkanlığı makamında, olduğundan bağımsız olarak) yaşamımıza gireceğini, gelecek kuşaklara kötü bir miras bırakılacağını (tıpkı 12 Eylül ürünü Anayasa gibi) topluma anlatamadı.

Sistemin yarattığı tüm olumsuzlukların kişiye, kişilere bağlayarak iktidarı eleştirmek, toplum nezdinde muhalefet bir katkı sunmadı. Muhalefet seçimi Erdoğan ile karşısındakinin yarışına dönüştürmeyi yeğledi. İktidarın belirlediği gündemin dışına çıkamayan muhalefet kaybetti. Muhalefet (Millet ittifakı), toplumun çözüm bekleyen kangrenleşmiş sorunlarına çözüm beklentisini görmezden geldi. Kürt sorunu, farklı inançlara özgürlük, azınlık sorunu gibi temel sorunlara kulağını kapattı. Ekonomik talepler ve vaatler üzerinden sürdürülen bir kampanyayı yeğledi.

Bekir Ağırdır (KONDA Araştırma ve Danışmanlık verileri ekseninde) Oksijen ve T24 deki yazılarında bu konuda epeyce yazı kaleme aldı. Muhalefetin yenilgisini analiz eden bir değerlendirme olarak buraya aktarıyorum. Ağırdır, seçim öncesi 11 Nisan 2023 de şunları söylüyor. ‘Muhalefet siyasetin kurallarını, tarzını, gündemini değiştiremedi. Muhalefet hala iktidarın söylem, politika ve hedeflerinden büyük bir zihni kopuş üretemedi. Gündem iktidarın söylemine göre belirleniyor, politikalar ve söylem yalnızca projecilikten besleniyor. Şimdiye dek yazılmış, üzerinde mutabakat sağlanmış politikaların toplumsallaşması henüz sağlanamadı. Farklı kimliklerin ve ideolojik akımların içinden gelmiş partilerin bir araya gelişlerinin- kendi başına demokrasinin inşası için ne denli, kıymetli olduğu anlatılamadı.’ (2)

Muhalefetin, toplumsal alanda yaşanan değişime uygun politika üretememesi, söylemde ve eylemde, kısır bir döngü içerisinde sürdürülen, milliyetçi dalganın toplumu etkileyen, politikasına alternatif bir bakış sergileyememesi, yenilgiye yol açan bir başka neden. İktidarın beka ekseninde öne çıkardığı, muhalefeti teröre destek veren bir yere oturtması ve toplumun buna inanması, muhalefetin bir başka başarısızlığı oldu. Toplumda milliyetçi oyların %23 çıkmasında iktidar partisinin yarattığı algının büyük bir payı olduğu biliniyor.

İktidarın, muhalefeti teröre destek veren partiler olarak topluma lanse etmesi, beka ekseninde yürüttüğü politikaya karşı, muhalefetin alternatif üretmeden iktidarla aynı safta yer alması milliyetçiliğin yükselmesine yol açtı. Suriye’deki cihatçı gruplara sağlanan askeri ve ekonomik desteğe, onay veren millet ittifakı, bir yönüyle, Kürtlere yönelik cihatçı grupların eylemlerine de destek vermiş oldu. Suriye’nin iç işi olan bir konuda muhalefetin beka sorunu diye takındığı sessizlik ve verdiği destek toplumun doğru bilgi edinmesini engelledi. Bütçenin en büyük kalemini oluşturan yurt dışı askeri operasyonları dillendirmeyen, ekonomideki sorunların başında bu gereksiz askeri harcamaların olduğunu söyleyemeyen, muhalefet toplum nezdinde alternatif olma şansına sahip olamaz. İktidarın belirlediği politikanın dışına çıkamayan bir muhalefetin kazanma şansı da, doğal olarak olmaz.

Sosyal Demokrat bir parti olduğunu söyleyen ana muhalefet partisi, milliyetçi kesimlerin bir bütün olarak, Kürtlere yönelik ırkçı söylem ve eylemlere karşı tutum almadı. 11 kentin büyükşehir belediyelerini Kürtler’in desteği ile kazandı. Buna karşın, Kürt karşıtlığı üzerinden siyaset yapan ve oy toplayan kesimlerle ittifak yaptığı tüm süreçlerde de yenilgiye uğradı. Tüm bunlara rağmen Kürt karşıtı, ırkçılığa soyunan kesimlerle bir arada olmayı yeğledi. Toplumda, Kürtlere karşı yürütülen ırkçı politikalarının değişimine destek sunan bir politika üretemedi. Son yıllarda milliyetçi oylarda yaşanan bu artışta, sosyalist, sosyal demokrat, liberal partilerin ve siyasal anlayışların, siyaset sahnesinde yeterli etkiyi göstermemesinin rolü var. Tanıl Bora'nın 31 Mayıs 2023 de ‘Milliyetçilik Yükseliyor’ makalesi ile iktidar ve muhalefetin milliyetçiliğine vurgu yapan değerlendirmesi yükselen milliyetçiliğe iyi bir örnek.

‘2015 den itibaren AKP-MHP simbiyozuyla ‘yerli ve milli’ söylemi ve ‘beka’ teyakkuzu ile kapsamlı bir güncelleme yapıldığını da biliyoruz. Bu güncelleme, her şeyden önce hamaseti kabartı. Etno- dinsel içerikten öte, herhangi bir gündelik mevzuyu sükûnetle konuşmayı önleyen bir dil ve ses tonu olarak hamasetten söz ediyoruz. Bu dil ve ses tonuna çok iyi ‘yakışan’ nefret söylemi yaygınlaştı. Özellikle yeni Osmanlıcığın yeniden ürettiği hıncın yakıtıyla, Batı karşıtlığına odaklanan ksenofobi (yabancı korkusu) kabardı. Gıdasını bundan da alan komplo zihniyeti, yine herhangi bir somut konuyu konuşmayı veto etmek üzere, akıl yürütme (yani akıl yürütmeme) biçimini belirler hale geldi. Düşmanın kaviliği, talihin zebunluğu, komploların, tehditlerin azameti karşısında (‘oyun büyük’) duygusal yatırımlar, devletin (ve onu şahıslaştıran güçlü tek adamın) azametine aktı.

İktidar blokunun milliyetçiliğinden bahsettik, Peki, muhalif ittifak içindeki milliyetçiliğin farkı ne?

Temel amil, AKP- Erdoğan iktidarına karşı olmaktır, onun şekline şemailine tavırlarına, ethos’una reaksiyondur, ‘yobazlığına’, dindarlığın ve İslamcılığın bağnaz ve şekli/şekilci görünümlerine duyulan tepkinin hız verdiği sekülerleşme itkisidir. Kadınlık durumu, burada başlı başına bir kalem. Tepkinin sıklıkla ‘tiksinme’ şiddetine vardığını görüyoruz. Bu tepki ‘Araplaşma’ tabiriyle de ifade edilebilen ‘milli- yabancılaşma’ endişesine bitişiktir; aşırı- İslamileşmenin tıpkı aşırı Batılılaşma gibi taklitçiliğin yozluğuna düşmesinden ve ‘milli özü’ çözündürmesinden kaygı duyulur. Tahmin edilebileceği gibi bu endişe Arap göçmen- mülteci düşmanlığına bitişmeye gayet müsaittir. Milli özü tazeleme ihtiyacı Türkçülüğün bereketlenmesiyle ve popüler kültürel Türk mitolojisi iştahıyla da birleşir.

Bu ‘yeni’ milliyetçilikte hiç yenilenmeyen, hiç kıpırdamadan durup, duran şey, meşhur fıkradaki sözle ‘Kürt anasını görmesin’ hissiyatı. Sözü uzatmaya hacet bırakmayacak kadar açık. (3)

Kürt partileri ve Kürt sorununa taraf partilerin, oy kaybına uğraması üzerinde durulması gereken bir başka sorun. Bu konu Kürtlerin süre giden politikalarını yeniden gözden geçirmelerini zorunlu kılıyor. Tüm baskı ve hukuksuzluklara rağmen Kürtler iktidara oy verdi. Kürt cephesinin, çözüm üretemeyen, toplumun önceliklerini öteleyen politikası mı? Buna yol açtı. Bunlar değerlendirmeye değer konular, kongreler de bu sorunların açık yüreklilikle masaya yatırılıp tartışılması gelecek için gerekli ve zorunludur.

Yazımı, iyimserlik ve ilkeli duruş sergilememizi isteyen Sayın Oya Baydar’ın yazısından bir bölümle sonlandırmak istiyorum. ‘Ama hiç gecikmeden geleceğin siyasetini, geleceğin örgütlenmesini inşaya başlamak gerekiyor. Mesele sadece partilerin değil toplumun değişmesi, zihniyet değişikliğinin gerçekleşmesi. En önemlisi de AKP iktidarının çürüttüğü insan malzemesinin, ahlaki çöküşün, evrensel değerlerden sapmanın, değer yitiminin önüne geçilmesi’.

  1. Bekir Ağırdır T24 5 Haziran 2023, 27 Milyon Seçmen Kılıçtaroğlu ve Muhalefet Aktörlerinin Değişimi Başaracaklarına İnanmadı.

  2. Bekir Ağırdır T24 11 Nisan 2023, Lümpenleşme, Popülizm, Tedirgin İyimserlik Arasında Sıkışmak.

  3. Tanıl Bora Birikim 31 Mayıs 2023, Milliyetçilik Yükseliyor.

  4. Oya Baydar T24 05 Haziran 2023, Enseyi Karatmayın, Hepsi Bitecek

    Deng dergisi, sayı: 129

Şîrove Bike

MAKALELER

EN ÇOK OKUNANLAR
×