Eleştiri Üzerine*

Ümit Tektaş

[email protected]

30.04.2023 11:24:03

Sözlerimiz ve eylemlerimiz kim olduğumuzu açıklar

Bilindiği gibi eleştiri kavramının siyaset arenasında hayat bulmasında en önemli isimlerden olan Karl Marks, bugün bile önemini koruyan Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı** adlı bir eser ortaya koymuştur. Hazırlanışı ve kitaplaştırılması başlı başına bir serüven olan bu eser, baştan sona ekonomi ve politikaya ilişkin bilgi, öğreti, yöntem önerisi ve tercih üzerinedir. Deney ve gözleme dayanan, akıl yürütme ve analiz içeren söz konusu yapıt, hemen hemen hiçbir yerinde özenli-özensiz üslup tartışmasına tabi tutulmadan siyaset ve ekonomi alanındaki bilimsel değerini korumaya devam ediyor. Diğer yandan eleştiri denince akla gelen önemli isimlerden Adorno, Eleştiri/Toplum Üzerine Yazılar adlı kitabının arka kapağında şunları söylemektedir: “Bütün demokrasilerin özünde eleştiri vardır. Demokrasi sadece eleştiri özgürlüğüne ve eleştirel dürtülere ihtiyaç duymakla kalmıyor, onu asıl eleştirinin kendisi belirliyor. Ama eleştirinin akıldaki ruhun merkezi motifi olarak dünyanın hiçbir yerinde sevilmediği unutuluyor. Kim eleştirecek olursa, birlik tabusuna karşı günah işliyor demektir. Eleştirmen bölücü ve hatta totaliter dönemde akıl bulandırıcı biri oluverir.” Denebilir ki konu bir şeyi eleştirmek olunca hem Adorno hem Marks, şekli ve biçimi, mahalle baskısını ve taraftarlığı her zaman içeriğin, özün, fikrin, sanatın hatta estetiğin sonrasında ele aldılar.

Biçim değiştiren yargılar, mahalle baskısına çanak tutan sözler ve bunlar gibi etkinliklerin tamamı eleştiri adı altında sunulmaktadır. Eleştiri her zaman farklı olanı önermek, her zaman daha iyi olana yönelmek değildir. Eleştiri aynı zamanda ayıplamak veya yargılamak da değildir. Eleştiri yeni bir sayfa açabilmeli, fikri üretime katkı yapabilmeli, gidilen güzergâha dair yeni ve farklı hatta tipik ve yaygın olanın dışında kalan değişik düşünceler içerebilmelidir. Eleştiri fikri, sanat ve edebiyat akımı olarak bir konumlanışı ifade etmenin aracı haline getirildiğinde, farklı olanı hedef alan ve onu etkisiz kılan amaca yöneldiğinde, kendi gerçek - bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit - bağlamından kopar. Bu yüzden de siyasal çevreler ve bireyler arasındaki ilişkilerin en temel unsuru, genellikle içerik ve biçim değiştirerek açığa çıkan, esneyen ve muradından sapan eleştiri olmamalı, eleştiride iletişim ve ilişkinin devamını tehdit eden dil ve özensiz üslup seçilmemelidir.

Denebilir ki eleştiri, çoğu zaman gözlem ve deneye dayanan, insan zekâsının ve yaratıcı aklın önemli üretimlerindendir. Çerçevesi belirgin bir amaç ve hedefle birlikte, dili nesnel olmayan bir eleştiri, aynı zamanda sanatsal, fikirsel üretimden ve estetikten yoksunsa, çoğu zaman taraflı hatta yanlı olan anlatımı ve ifade tarzını temsil eder. Hem maksadından hem de açıklık ve sadelikten uzaklaşır. Zira taraf tutmadan inceleme yapmayan ve gerçeğe varmak amacıyla yapılmayan eleştirinin hiçbiri, istenen yararı sağlamaz. Bu tür eleştiri, ana uygunluk, yerindelik, doğruluk ve haklılık ölçülerinden sapar. Akıl yürütmeye dayanan ve analiz içeren eleştiri olmaktan çıkar.

Kendimi bildim bileli eleştiri yapmaktan manevi haz duyanları anlamakta güçlük çekmişimdir. Başkasının ayakkabılarında yürümeden, başkasının gittiği yollardan gitmeden, mücadele ederek aştığı güçlüklerle karşılaşmadan, hakkıyla analitik analizler yapmadan onları eleştirmek çoğu zaman polemik sınırlarında kalır ve bilimsel özünden, eleştirinin özgün dinamiğinden kopar. Eleştiri konusuna kafa yormuş biri olan Alman Theodor Ludwig Wiesengrund-Adorno, “Eleştiriyi sırf politik ve yönetsel süreçler bağlamında yapmak kaçınılmaz olarak yeni bir totaliter sürece evrilir,” demektedir. Fikri zenginliği körelten, farklı olanı hedefleyen, onu ezen ya da tıknefes bırakan her türden eleştiri bu kategoridedir. Farklı olanı yok etmeyi, yalnızlaştırmayı amaçlayan ya da dolaylı olarak böyle bir sonuç yaratan her türlü eleştiri ve kritik sorunludur. Egemen kültüre, egemen sisteme ve otoriter düzene hizmet eder. Amacınız ve niyetiniz ne olursa olsun, eleştiriyi sanat, estetik ve düşünce bağlamından koparırsanız hiçbir sonuç alamazsınız.

Özensiz üslupla yapılan, içeriksiz olan ve amaçlanan düşünceyi ifade etme çerçevesinden sapan bir eleştiri, hedeflenen etkiyi yapamaz, isteneni sağlayamaz. Eleştiri, siyasal davranış biçimlerine, niteliğe dayanan ve ondan beslenen insani inceliğe hatta düşün ve estetik kulvarına bağlı kaldığı oranda, eleştirinin başlangıç amaçlarına, niyet ve istemlerine hizmet eder. İçeriğinden koparılan ve nitelik olmaksızın ortaya konan eleştirel düşünce; sanata, siyasete, edebiyata, fikri üretime ve estetiğe gerektiği gibi katkı sunamaz. Böyle bir eleştiri, kadük (düşmüş) olur veya ölü doğar. Eleştiri, yeni ve ileri aşamalar üretmek, yapıcı katkılar sunmak yerine; sahada bulunan (aktif çalışan) ya da seyirci olan insanların, üzerinde iyi düşünülmemiş, emek ve zaman harcanmamış, aynı ses, aynı söz arayışına katkı aracına dönüşüyor. Eleştiri yeni bir durumu ortaya koymaktan, özgün bir fikir üretmekten ziyade; bilek güreşi yapma, üste çıkma aracı haline getiriliyor. Yazık ki eleştiri kimi zaman insanların birbirlerini yermesiyle başlayıp birbirlerini zayıflatma isteğinin beslendiği başka bir şeye eviriliyor. Siyasi kadroların ve nispeten önde bulunanların görece açıklarını birbirinin yüzüne vurmaları, üste çıkma hazları, insan onurunu hiç yerinde görmeleri, eleştiri şemsiyesini kendine siper etmemelidir. Kişisel tavrın sınırlarını aşamadığında silikleşip kaybolan eleştiriyle mahalle baskısının diline dönüştüğü andan itibaren başka şekil alan eleştiri arasında pek fark yoktur. İkisi de amacına hizmet etmek yerine başka şeye dönüşür, çoğu zaman niyet ve amaçla bağdaşmayan yeni bir sorun yaratır.

Son yıllarda özellikle de sosyal medyanın yaygınlık kazanmasıyla birlikte, zaten sorunlu olan ve özeleştiriyi yok eden bir iksire dönüşen eleştiri kavramı, giderek amacından, kendine özgü içerik ve biçiminden koparılıyor. Farklı politik çevrelerden gelenler, farklı disiplinleri temsil edenler ve siyasal ilişkiler bağlamındaki taraftarlık davranışları; grupları, fikirleri ve oluşumları daha iyiye götüren, anılan kesimlerin eksiklerini kapatan, onlara güç ve enerji katan argümanlar üretmekten her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor. Siyasilerin ve bilim insanlarının birbirileriyle alay etmeleri, hafife almaları, neredeyse her zaman ben daha iyisini yaparım ya da ben daha iyisi olurum demeleri, birçok şeyin ve yığınla insani değerin önüne geçmektedir. Hatta bu sahnedekilerin büyük çoğunluğu; ben daha iyiyim demek amacıyla, sivri dille üretilen sözlerle, yarattıkları gürültülerle ve koparttıkları fırtınalarla iş görmektedir. Aynı kesimler, yüz yıllar boyunca besledikleri hassasiyetleri, sert ve köşeli tanımlamaları, yaftalamaları, özensiz üsluplarına dayanak yaparak toplumun farklı kesimlerini ötekileştirip hedef haline getirmeyi, sözde eleştiri adı altında, farkında olmadan yavaş yavaş toplumun zihnine işliyorlar.

Egemen sistemin ürettiği korku tünelleri, toplulukları korkuyla, kötü sözle, mimlemeyle, boyun eğdirme süreçleriyle teslim almaktadır. Bu kabil boyun eğdirme ve yönetme argümanı, yukarıda sayılanların uygulanmasıyla toplumu hizaya getirmek için kullanmaktadır. Tarih boyunca aynı yol izlenmiştir.

Politik ve sosyal alan açmak, kendini ifade biçimi olarak eleştiriye sarılmak; eylem ve düşünce planındaki davranışları eleştiri özeleştiri – çoğu zaman sadece eleştiri- mekanizmasına hapsetmek gibi etkinliklerin tamamı sorunludur, sorunlu alanlar açmaya mahkûmdur. Eleştiri alanına dair dikkat çekici paradoks, yerine koymanın ret edildiği, empati kurmanın akla gelmediği, birbirinden ayrı koşullarda ve ayrı zamanlarda vücut bulan politik davranışların aynı torbada değerlendirildiği süreçlerdir. İlginç ve dikkat çekici olan; herhangi bir işi övmenin çok kolay olmasına rağmen, çok zor olan eleştirmenin tercih edilmesidir. Yazık ki övgü ve yergide, ihtiram ve kibirde olduğu gibi eleştiride de dilin kemiği olmuyor, özenli üslup akla gelmiyor. Unutulmamalıdır ki övgü yerine eleştiriyi seçenlerin, daha yoğun bir mesaiye ve zorlu bir zihinsel faaliyete hazır olması gerekir. Bu yüzden de çoğu zaman hiç söylenmemesi ve en son söylenmesi gerekenler en başında dile getiriliyor. Her nedense bozucu, yıpratıcı ve yıkıcı olduğu konusunda şüphe olmayan eleştirilerin de -özellikle de entelektüel hevesle yapılanların- övgüler, iyi niyetli dilekler, dayanışma mesajları kadar basit ve hızlı olması gerektiği düşünülüyor. Eleştiriye hazır ve teşne olunduğundan bir yandan da kibir ve ihtiram alanı açmak, farklı davranışlar göstermek, partiler ve kişiler arası disiplinde değerler zincirine bağlı kalmak, vesaire etkinlikler de hızlıca eleştiri alanına sokuluyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma alışkanlığı, eleştiri söz konusu olduğunda, çok daha belirginleşiyor, kendini fazlaca hissettiriyor. Eleştirinin, özeleştiriye çağıran, özeleştiriyi akla getiren, empati kurduran ve en uygun formu sayılan yapıcı eleştiri; dağıtıcı, baskıcı, totaliter, farklı olanı suçlayıcı, karşı tarafı dışlayıcı, bozucu ve yıkıcı eleştirilere feda ediliyor. Hiç kuşku duyulmasın ki üretici olmayan program ve proje ocakları, kendileriyle iz düşen verimsiz ve yararsız polemiklere neden oluyor.

Başlangıç cümlesinde adının andığım Karl Marks’ın, şu ünlü cümlesini, makalenin sonuna gelirken paylaşmakta yarar görüyorum.  “Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve insanlar nihayet kendi gerçek yaşam koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyorlar.” Marks, burada kutsallık halesinin yok olduğundan söz ederek artık var olana, insanla ilgili olana odaklanmalıyız demektedir. Zira dünya nizamı bir yandan hassasiyetler yaratırken bir yandan önemli toplumsal figürleri sıradanlaştırıyor. Maaşla, makamla, mevkilerle insanları, kendi himayesindeki siyaset sınıfının emrine sokarak sembolleri, değer isimleri teslim alıyor, onlara boyun eğdiriyor. Nesnel durumlar karşısında ve nesnel şartlar ışığında üretilen öznel eleştiriler hem içerik hem objektiflik hem de yol göstericilik yönünden kısır olur. Michel Foucault eğitim düzeni ve fabrikalar düzeni arasında korelasyon kurarak üretim süreçlerinin ve sömürü düzeninin birer parçası olan alanlar arasında din, asker, hukuk, eğitim vesaire başlıkları saymakta ve bunları, -egemenlerin insanları, kendi himayesindeki siyaset sınıfının emrine sokarak sembolleri, değer isimleri teslim alma, onlara boyun eğdirme- bağlamında ele almaktadır.

Yapıcı eleştiri nedir, nasıl yapılmalıdır sorusunun cevabını elbette veremem. Zira her sorunun bir cevabı olmak zorunda değildir. Biraz bilinçle ve yoğun bir dikkatle problemin parçası olmak yerine, çözümün parçası olmak isteyenler tarafında kalmak istiyorum. Bir ara cümleyle ifade etmek gerekirse; eleştirilen konunun detaylarına dair hiçbir bilgi sahibi olmaksızın, ileri sürülen bir eleştiri sözcüğünün, herhangi bir fikri ifade etmek için kullandığı biçim, ne yazık bir dizi düşünceye dönüştürülemez, fikri bir üretimin ve etkinliğin parçası yapılamaz. Hiçbir tartışma, hiçbir düşünce zenginliği ve farklılık, insanları değerler zincirinden koparacak kadar önemli değildir.

Son cümle; eleştiriyi yumuşatılan amaçların, küçültülen hedeflerin arkasına gizlenerek kıymetlendirmek ya da amaçları abartarak ve hedefleri keskinleştirerek büyütmek için kullanmak; yararlı ve yapıcı bir sonuca varamaz. Herhangi bir şeyi içeriğinden farklı şekilde manalandırmak maksadıyla yapılan eleştiri, en hafif deyimiyle düpedüz içeriksiz bir suçlamadır, itham etmektir. 27.4.2023

(*)Konumuz eleştiri türleri olmadığından Tarihsel Eleştiri, Sosyolojik Eleştiri, Marksist Eleştiri, Psikanalitik Eleştiri, Yapısalcı Eleştiri, Yapısökümcü Eleştiri başlıklarından bilinçli olarak uzak durulmuştur.

(**)Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı adlı, bugün bile önemini korumaktadır. İlk kez 1859 tarihinde yayımlanan kitap, esas olarak Adam Smith (1723–90) ve David Ricardo (1772–1823) gibi bugün klasik olarak kabul edilen o dönemde kapitalizmin önde gelen teorisyenlerinin eserlerinin eleştirilmesi ile hazırlanmış bir kapitalizm incelemesidir. (Söz konusu kitabında bir ucunda Kapital vardır.)

Kovaradeng.com

Şîrove Bike

MAKALELER

EN ÇOK OKUNANLAR
×