Geçtiğimiz günlerde HDP eski eş genel başkanı Selahattin
Demirtaş silah bırakma çağrısı yapmıştı. Bununla birlikte 202 imzacı, kamuoyu
ile paylaştıkları imza metninde “Demirtaş'ın, son iki söyleşisinde önemle vurgu
yaptığı, Kürt sorunu ve çözümüne ilişkin, -siyasetten 'şiddeti dışlama' ve bu
amaçla silah kullanan tüm yapılara 'silahı bırakma' çağrılarını da içeren-
görüş ve önerilerini son derece önemli, değerli ve içtenlikli buluyoruz”
ifadelerini kullandı. Geçmişte de Demirtaş’ın benzer söylemleri olmuştu. PKK’ye
amasız fakatsız silah bırakın demişti.
İlkesel olarak Demirtaş’ın söylemleri doğru ve yerindedir. Kürt Siyasetinin
şiddet sarmalından kurtulması legal Kürt siyasetinin uluslararası alanda
kuşkusuz önünü açacaktır. Aynı zamanda Kürt siyasetinin legal demokratik alanda
etkin olmasının önünü açacaktır.
Kuzey Kürdistan’da PKK dışındaki legal sivil siyaseti
savunan Kürdi ve Kürdistani parti ve gruplar var. Bu partilerin ortak
özellikleri şiddetten uzak legal demokratik siyaseti savunmalarıdır. Kuzey
Kürdistan’da genel anlamda siyaset devlet ve PKK şiddeti arasında sıkışmış
durumdadır. Söz konusu şiddet iklimden
dolayı Kürt legal hareketleri etkisiz kalıyor.
Bu alanda etkili olmanın esas yolu siyaseti silahların
gölgesinden çıkarmaktır. Bu alan kırılmadıkça Kürdistani siyaset bir
tıkanmışlık yaşamaya devam edecek.
Uluslararası alanda artık legal siyaset ile silah bir arada kabul
görmemektedir. Kürdistan özelinde,
özellikle Ortadoğu da maalesef bu böyle yürümüyor. Ortadoğu’da yaşayan halklar halen silahların
gölgesinde siyaset yapmak durumunda kalıyor. Kürdistan’da siyaset silahların
gölgesinde kurtulmadıkça legal siyaset tam anlamıyla işlevini yerine getiremez.
Yine Selahattin Demirtaş’ın yaptığı çağrıya gelecek olursak, bu çevreden gelen
çağrıların çoğunlukla içi boş çağrılar olduğuna, altının doldurulmadığına defalarca tanık
olduk.
Umarım bu çağrının altı boş değildir ve Kürt siyaseti
gerçekten şiddetten uzaklaşıp legal demokratik alanda mücadelesini sürdürür.
Neden çağırının boş olduğunu düşündüğüme gelirsek eğer, hatırlarsanız 2012 Oslo
süreciyle başlayan bir çözüm sürecinde bile uluslararası desteği arkalarına
almadan kendi bildiklerini okudular. Bugün geldiğimiz noktada o dönemde
Kandil/İmralı arasında görüşme yapan kişiler cezaevinde atıldırlar. Bunun en
büyük örneği Selahattin Demirtaş’tır.