2 Bölge 2 Asgari Ücret Tarifesi

Bahattin Turan

[email protected]

5.09.2023 17:07:55

Türkiye de aylık bazda asgari ücret uygulaması var; Eski Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’in aktardığına göre 2023 yıllında Türkiye'de asgari ücretle çalışanların oranının yüzde 37 dolayında.


Asgari ücret çalışanlarını 2 kısma ayırmak gerekiyor. Türkiye’de farklı, Kürdistan’da farklı 2 uygulama söz konusu.


Diyarbakır, Urfa, Mardin Batman, Ağrı gibi yerlerde asgari ücretin A’sından bahsetmek mümkün gözükmüyor. Genellikle yerleşim yerine uzak yerlere konumlanan Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) adeta sezonluk işçi çalıştırılan yerlerin başında geliyor. Elbette bazı istisnalar var ancak bir deyim var; İstisnalar kaideyi bozmaz diye. Şunu söylemekte yarar var; bu bölgelerde genellikle usta-çırak fark etmeden herkes asgari ücret alıyor. Bu da genellikle 6 ay sürüyor ve burada sigorta yok denecek kadar az. Çünkü burada çalışan emekçilerin sigortaları İŞKUR tarafından karşılanıyor. Bunun adı Genel Sağlık Sigortası (GSS) diye geçiyor.  Bu sigorta adından da anlaşılacağı üzere sadece sağlık için yapılan bir sigorta türüdür. Herhangi bir SGK primi olarak yansıtılmamaktadır. İlk 6 ay teşvik adı altında burada ki işçi-emekçilere asgari ücret ödeniyor. Ancak bu 6 ay bittikten sonra işçilerin önüne iki seçenek sunuluyor. Ya sana verdiğimiz ücreti kabul edersin ya da başka iş bak kendine dayatılması yapılıyor. Bununla birlikte asimilasyonun merkezlerinden olan büyükşehirlere göç başlamış oluyor. Bu OSB’de yaşanan sorunlar, bir de bunun daha kötüsü var.



Şehir merkezinde çalışılan atölyelerde ise durum daha da içler acısı, burada ücretler asgari ücretin çok altında kalıyor. DİSK verilerine göre açlık sınırı 11.525 TL iken yoksulluk sınırı da 39.886 TL. Şehir merkezlerindeki ücret tarifesi daha kötü bir durumda. Örneğin literatüre genç işçi olarak geçen ancak esas ismi çocuk işçilerin aldığı ücretler; işe yeni başlayan Kız Çocuk işçi: 4500 TL alırken Erkek Çocuk işçi 5000-5500 TL alıyor. Usta olmuş makinecilerinse maksimum aldıkları ücret 9000 TL. Tüm bu verileri göz önünde bulundurduğumuzda Kürdistan’da buna adeta göz yumuluyor. Bu sömürü çarkı bu şekilde ilerliyor. Yukarda saydığım veriler Diyarbakır’da çalışanlardan birebir edindiğim verilerdir. Diğer yerlerde belli değişiklikler olabilir.


Karadeniz’e baktığımız zaman durum tam tersinden işliyor. Oralarda çalışanlarla girdiğim diyaloglarda edindiğim bilgileri de olduğu gibi sizlere aktaracağım. Sinop, Samsun, Giresun vb. yerlerde çalışan işçilerin aldıkları ücret yapılan işe göre değişiyor. Örneğin bir makinecinin aylık aldığı ücret 12.000 TL’den başlıyor. İşi bilmeyen ve çırak olarak nitelendirilen işçiler ise asgari ücret alabiliyor. Orada da bazı yerlerde düşük ücret uygulaması var ancak Kürdistan’da olduğu gibi değil. Orada da hiç iş bilmeyen birisi iş başı yaptığında 7000 TL ile iş başı yapabiliyor. Oysa Kürdistan da tablo çok daha korkutucu boyutlardadır.


Devlet büyükşehirlere tersine göçü önlemek amacıyla özellikle Karadeniz bölgesini sıkı denetlemeye tabi tutuyor. Asgari ücretin altında maaş veren iş yerlerinde cezai yaptırımlar uyguluyor.


Aynı devlet mesele Kürdistan olduğunda daha cezasızlık politikası izliyor. Bu aynı zamanda suç dünyasının da bir para kazanma aracı olarak görülmesine neden oluyor. Özellikle uyuşturucu bu politikanın en can alıcı noktasıdır.


Aynı zamanda bu politikayla asimilasyonu en üst boyutlara taşımış oluyor. Büyükşehirlere göçün esas nedenlerinden biri köy yakılmalarıydı. Köyleri yakılan insanlar zorunlu olarak köylerini ve şehirlerini terk etmek zorunda kaldıkları için 3 kuşak sonrası hem Kürtlüğünü unuttu hem de doğrudan doğruya Kürd ulusal mücadelesine karşı bir duruş sergilediler.


Bugün aynısı işsizlik ve düşük ücret politikasıyla devam ediyor. Son zamanlarda özellikle İstanbul’a gün geçtikçe göç her geçen gün artmaya devam ediyor. Kürdistan’da tutunamayan Kürt aileleri ya çocuklarını ya da bir bütün olarak aileleriyle birlikte göç etmeye devam ediyor. Bu da devletin Kürtleri asimile etme olanağını daha da güçlendiriyor. Köyde Kürtçe konuşan çocuklar büyük metropollerde Türkçe konuşmak zorunda kalıyor. Özellikle gelecek nesiller için bu büyük bir tehlike ilerki yıllarda büyükşehirlerde Kürtçe tamamıyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.



Çözüm Nasıl Olmalı

Sorunun çözümü elbette kolay olmayacak. Öncelik olarak yapılacak şey Batıya göçün önüne geçecek politikalar üretmek, Kürt illerini cazibe merkezi haline getirip daha yaşanılabilir bir ortam yaratmaktan geçer. Bu çözümün bir ayağıdır.


Kürt işçileri bir araya getirip sendikalaşmaya götürüp kolektif mücadeleyi ana gündem maddesi yapmak gerekir. Bu konuda inisiyatifi Kürdistan’da var olan STK’lar ile siyasi partiler üstlenebilir.


Özellikle işveren kesimleri tersine göçü başlatmak adına projeler yapmalı ve var olan ücret adaletsizliğinin önüne geçmelidir. İlk etapta var olan adaletsizlik giderilirse tersine göç eğilimi başlayacaktır. Bu istenildiği düzeyde olmasa da ilk adımı başlayacaktır, bunun gerisini getirmek daha kolaylaşacaktır.


Burada şu çağrıyı yapmak istiyorum: Kürt iş insanlarına, STK’lara ve siyasi partilere bu konuda büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Herkes elini taşın altına koyarsa bu sorunun üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.


Umarım herkes bu konuda gerekli sorumluluğu alıp elini taşın altına koyar ve bu sorunun çözümüne katkı sunacak somut adımlar atılır.

Şîrove Bike

MAKALELER

EN ÇOK OKUNANLAR
×