yazarlar makaleler
Mahmut Özdemirkol: “Vatandaş Türkçe Konuş” dayatmasından Arapça tabela yasağına
4/28/2024

ayrımcı zihniyetin izi

Tabelaların yasaklanması ve cezai işlemlerin uygulanması CHP’de yeni ve kökleri olmayan bir durum mu? Partinin öncesine bakarsak değil. Aynı gelenek, ellerinde daha fazla yetki olduğu geçmişte, “Vatandaş Türkçe Konuş” uygulamasıyla, Türkçe konuşmayan vatandaşlara cezalar verdirmişti. Bu tabela mevzusu bir bakıma bu geleneğin anlayışında bir değişimin olmadığını, veya hiç değilse geçmiş ile bugün arasında can sıkıcı bir uyumu yansıtıyor. Böylesi güçlü bir partinin insan haklarına ve onuruna aykırı bir uygulamanın arkasında olması ise, Türkiye’nin geleceği açısından üstünde uzun uzun düşünülmesi gereken bir sorunu ifade ediyor.

31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde bazı belediyelerin yönetimi değişti. AK Parti’den CHP ve İyi Parti’ye geçen belediyelerin ilk uygulamaları arasında Arapça tabela yasakları yer aldı. Bu belediyelerin Arapça tabelaları indirme, sığınmacılara ait işyerlerini kapatma ve cezai işlemlere girişme hızları, şaşırtıcı olsa da sürpriz olmadı.

Tabela yasakları kimi haber sitelerinde ilk icraat olarak ilan edildi. Oysa yapılan, bir icraat değil düpedüz ayrımcılıktı.

Vatandaşların rahatsız edilmemesi, başka insanların çeşitli haklarının korunması, görüntü-gürültü kirliliğine yol açılmaması, herhangi bir ayrımcılık taşımaması, haksız rekabetin engellenmesi, ticaretin kolaylaştırılması gibi unsurlar, tabela düzenlemesinde göz önüne alınabilir düzenlemelerdir. Mesele tabelalar için bir standart belirlenmesi değildir. Bu standartların çerçevesi ise bellidir. Tabela indirme uygulamaları bu anlamda mevzuata ve kurallara aykırı biçimde yapılıyor. Tabelanın Türkçe olması zorunluluğu da bu anlamda bir standart değil ayrımcılıktır.

Birtakım kamu kurumları tarafından Arapça tabelaların “görüntü kirliliği” olarak tanımlanması ve kaldırılması, kabul edilebilir değil. Bunun hukuka aykırı olması bir yana; bir dili böyle görmek, ayrımcılık anlamında zihinsel bir kirliliğin itirafı olabilir ancak.

İşletme tabelaları, tacir ya da esnafın müşteri ile iletişiminin bir aracıdır. Bu konuda nasıl bir yol izleyecekleri tamamen onları ilgilendirmelidir. Devlet zoru ile bu ilişkiye müdahale edilmesi, ticaretin kolaylaştırılması değil zorlaştırılması olarak okunmalıdır. Arapça tabelanın asılı olduğu bir işletme, açıktır ki Arap müşterilere de hitap etmek istemektedir. Kamu kurumlarının görevi, böylesi bir tercihten rahatsız olunması değil, bu tercihe saygı duyulması ve bu tercih hakkının korunmasıdır. İnsan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devletinde, kamu kurumlarının tabelalara karşı böylesi ayrımcı uygulamalara gitmesi kabul edilemez.

Söz konusu belediyelerin yasağı özellikle veya sadece Arapça tabelalara karşı uygulamaları, bir zihniyetin açığa vurulan halidir. Bu, arızi bir durum mu, yoksa bu partinin süreklilik arz eden zihniyetini de göz önüne aldığımızda, bugünkü yapılabilecekler ölçüsünde yapılabilen mi? Bu insanlar aday gösterilirken bunu yapacaklarını kimse bilmiyor muydu, yoksa bile bile mi aday gösterildiler?

Tabelaların yasaklanması ve cezai işlemlerin uygulanması CHP’de yeni ve kökleri olmayan bir durum mu? Partinin öncesine bakarsak, değil. Aynı gelenek, ellerinde daha fazla yetki olduğu geçmişte, “Vatandaş Türkçe Konuş” uygulamasıyla Türkçe konuşmayan vatandaşlara cezalar verdirmişti. Bu tabela mevzusu, bir bakıma bu geleneğin anlayışında bir değişimin olmadığını, veya hiç değilse geçmiş ile bugün arasında can sıkıcı bir uyumu yansıtıyor. Zaman boyutunu katınca, “Vatandaş Türkçe konuş” uygulamasının kısıtlı yetkilerle bir tezahürü şeklindeki bir sürekliliğe işaret ediyor.

Görünen şu ki, bu zihniyet güçle birleştiğinde, elindeki yetkileri, şimdilik, ancak bu kadar kötüye kullanabiliyor. Başka bir deyişle, belediye başkanlığının kendilerine verdiği yetkinin sınırı Arapça tabelaların indirilmesine, insanların ekmek teknelerinin mühürlenmesine, yıldırma ve göç ettirme amaçlı cezalar verilmesine ve insanların tedirgin edilmesine yetiyor.

Yerel iktidarda görünen bu ayrımcılık politikası, muhtemel bir hükümet durumunda Türkiye’nin gelecekte karşı karşıya kalacağı kötülüğe dair bir fikir de veriyor. Yerel seçimlerde bir başarı elde etmişsiniz ve kimi yerlerde ilk defa belediye yönetimini kazanmışsınız. Ortak bir karar alınmışçasına yapılacak ilk işin Arapça tabela düşmanlığı olması, gerçekten düşündürücü ve insan hakları adına rahatsız edici. İlk belediye başkanlıklarında görünen bu ayrımcı tutumun, ilk muhtemel cumhurbaşkanlığında başka ayrımcılıkların göstergesi olduğunu ifade etmek de bir niyet okuma olmaz.

Bu tabela düşmanlığı münferit bir olay gibi görünmüyor. Öyle olsaydı ciddiye almamak tercih edilebilirdi. Ama CHP’nin aldığı oya bakıldığında, tek başına yerel seçimlerde Türkiye’nin ilk partisi oldu. Böylesi güçlü bir partinin insan haklarına ve onuruna aykırı bir uygulamanın arkasında olması ise Türkiye’nin geleceği açısından üstünde uzun uzun düşünülmesi gereken bir sorunu ifade ediyor.

Serbestiyet

 

Sendika ve hak örgütlerinden rapor: Ayvacık GGM'de tecavüz iddiaları

Çanakkale'deki sendika ve hak örgütlerinin Ayvacık GGM’de yaşanan hak ihlallerine dair hazırladığı raporda, işkence ve tecavüz iddialarına yer verildi.

Çanakkale Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği (İHD), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Çanakkale şubeleri, Ayvacık Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) dair hazırladığı “Mart 2023-Mart 2024 Göçmen Komisyonu Gözlem Raporu”nu yayımladı.

MA’nın haberine göre; raporda, 21 Temmuz 2023’te komisyon üyelerine telefon üzerinden ulaşan bir kadının, Ayvacık GGM’de tutulan eşinin kötü koşullarda kaldığı bilgisine yer verildi.

"Kadınlar uyuşturucuya alıştırılıyor"

Raporda, kadının aktarımlarına yer verildi ve “Erkeklerden bir grup, diğer erkeklere tecavüz ediyor. Eşim banyo yapmaya korkuyor, çünkü banyo yapmaya gittiğinde tecavüz riski olduğunu söylüyor. Ayrıca yemekler köpeğe verilir gibi yerlere atılıyor ve ‘hadi ye’ deniyor. Kadınlar uyuşturucuya alıştırılıyor. Hijyen açısından çok kötü koşullarda ve kadınlarla erkekler beraber aynı odalarda kalmaya zorlanıyor” denildi.

"Kadınlar ve erkekler aynı yerde kalmaya zorlanıyor"

Ayrıca, raporda 15 Eylül 2023’te kadın bir mültecinin komisyona ulaştığı ve GGM’de sağlıklı olmayan koşullarda yaşadıklarını belirttiği ifade edildi.

Raporda, kadının erkeklerle aynı yerde kalmaya zorlandıklarını, şikayet ettiklerinde eski müdürün “Sizi buradan çıkartabilirim” sözleriyle tehdit ettiği ve 100 bin TL rüşvet istediğini söylediği belirtildi. İddialar sonrası 21 Eylül 2023’te kadının sınır dışı edildiği bilgisi alındığı aktarıldı. 

"Tek öğün yemek, içme suyu yetersiz"

 GGM’de tutulan kişilerin memurlar tarafından “Pis Afgan”, “Geberip gitmiyorsunuz”, “Her şeyi mahvettiniz” gibi nefret söylemlerine maruz kaldığı belirtilen raporda, "GGM doktorlarının sorumsuz davranışlarından, bebeklerin ve yetişkinlerin aynı hijyensiz koşullarda tutulmasından, battaniye gibi ihtiyaçların yetersizliğinden ve içme suyunun yeteri kadar tedarik edilmemesi gibi durumlardan şikayetçi olunduğu” ifadelerine yer verildi.

Raporda, GGM’de tutulan kişilere verilen gıdanın tek öğün olacak şekilde ekmek arası peynirden ibaret olduğu iddiası da yer aldı.

Göçmen Komisyonu, GGM’de yaşanan hak ihlallerinin araştırılması, tespit edilen ihlallerin bir an önce giderilmesi ve bir daha bu tür ihlallerin yaşanmaması için şu önerileri sıraladı:

GGM’ler bağımsız sivil toplum kuruluşlarının denetimine açılması ve periyodik raporların kamuoyuna sunulması gerekmektedir.

Mevsimsel koşullara göre havalandırma, ısınma ve nevresim (yatak, yastık, battaniye vb.) sağlanmalı, koğuş veya odalarda tutulan kişi sayıları gözetilmelidir.

GGM’lerde yeterli ve sağlıklı beslenme ve temiz içme suyu ihtiyaçlarının karşılanması acil önem taşımaktadır.

GGM’lerde sağlık hizmetlerinin muayene aşamasında topluca değil, kişilerin mahremiyet hakkı gözetilerek tek tek ve tercüman eşliğinde, usulüne uygun yapılması çeşitli travmatik durumların içerisinde olabileceği ve bebeklerin, çocukların özel ilgiye ve bakıma ihtiyacı olduğu da göz önünde tutulmalıdır ve buna göre hareket edilmelidir.

GGM’lerde tutulanların işkence, cinsel istismar, rüşvet ve benzeri her türlü iddiasını karşılayacak kapsamda bir hukuki zemin sağlanmalıdır.

Tüm GGM’lerde yaşananlara, hak ihlallerine, sağlığa erişim engellerine karşı ilgili bakanlıkları, tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.

Bianet

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar