2025-08-12
Geçtiğimiz yıl, Kürdistan parlamentosu seçimlerinin sonuçları açıklandığında, bir televizyon programında seçim sonuçları ve sandalyelerin siyasi güçler arasındaki dağılımının, Kürdistan Bölgesi'ni içinde bulunduğu siyasi çıkmazdan kolayca kurtaramayacağına dair tehlikeli gidişata dikkat çekmiştim. Bunun en büyük nedeni, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasındaki anlaşmazlıktı. Bu nedenle, Kürdistan Bölgesi’nde yeni kabinenin kurulmasının, 2025 yılı sonunda yapılması planlanan Irak Temsilciler Meclisi seçimlerine erteleneceğine olan kanaatimi dile getirmiştim. Böylece 10. kabinenin oluşturulması 2026'ya kadar ertelenecekti.
Zira seçimleri kazanan üç ana güç olan KDP, KYB ve Yeni Nesil Hareketi, hükümeti kurma projelerini ve şartlarını erkenden sıralamıştı. Herkes bu üç güçten, en azından ikisinin, birkaç küçük partiyle birlikte konsensüs sağlayıp hükümeti kurmasını beklerken, özellikle de aylarca süren ertelemenin ardından parlamento toplanabilmiş, hatta KDP ve KYB, 10. kabinenin kuruluşu için hazırlık komisyonları oluşturmuştu. Ancak en başından itibaren, aralarındaki anlaşmazlıkların üstesinden gelemeyecekleri ve art arda gelen toplantılarının zaman kazanmak üzerine olduğu açıkça ortadaydı. Böylece yaklaşan parlamento seçimleri nedeniyle kendilerine tanınan süre dolmadan bu işe odaklanarak yeni kabineyi kurma işiyle meşgul olmaya vakitleri olmayacaktı.
Bugün, Kürdistan parlamentosu seçimlerinin üzerinden 10 aydan fazla bir süre geçti. Ancak bazı medyada yapılan açıklamalar dışında, yeni bir hükümet kurulmasına yönelik somut bir adım atılmadı. Bu süreçte mevcut hükümet ve bölge başkanlığı, herhangi bir yasa, parlamento kararı veya siyasi mutabakat olmaksızın görev sürelerini dört yıldır uzatıyor.
Bölgenin içinde bulunduğu bu idari ve siyasi çıkmazdan kurtulmak için birkaç ay önce Rûdaw’da yazdığım bir makalede, Irak Temsilciler Meclisi seçimleriyle birlikte Kürdistan parlamentosu seçimlerinin de yeniden yapılmasını önermiştim. Zira Kürdistan’ın bu hayati kurumunun felç halinde kalması kabul edilemez bir durum. Parlamentodaki bazı fraksiyonlar bu öneriyi dile getirdi ve hatta Federal Mahkeme’de parlamentonun feshedilmesi ve yeni seçimlere gidilmesi için dava açıldı. Ancak bu girişimler de sonuçsuz kaldı. Federal Mahkeme’nin Kürdistan Bölgesi’nin stratejik çıkarına uygun bir karar almayacağı aşikâr olduğundan, Kürdistan’daki durumun bu şekilde devam etmesini ve bölge kurumlarının hukuki, anayasal ve halk nezdinde meşruiyetini kaybetmesini istiyorlar.
Burada farklı bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum: Güney Kürdistan’daki yerel yönetimin geleceği için daha kötü ve daha tehlikeli yeni bir durumun ortaya çıkmasıdır. İran’ın zayıflaması ve Suriye rejiminin devrilmesinin ardından bölgede beklenen olasılıklar ve gelişmeler göz önüne alındığında, Kürtlerin bir ulus olarak parlak bir geleceğe doğru ilerlemesi beklenirken, Kürtler açısından her türlü başarının önündeki sorun ve engel, Kürdistan Bölgesi’nin bu kısır döngü içinde kalmasıdır.
Kürdistan Bölgesi’nde yeni bir hükümetin kurulmasının Irak parlamento seçimlerinin sonuçlarına bağlı olması bekleniyordu, ancak bu ihtimal ortadan kalkacak. Eğer KYB ile KDP stratejik anlaşmaya benzer bir anlaşmaya doğru adım atmazsa, açıkça ifade edeyim, Irak’ta seçimler yapılacak, Bağdat’ta yeni bir kabine de kurulacak ancak Kürdistan Bölgesi’nde durumların aynı kalacağını size garanti edebilirim.
Buradaki temel soru şu: Neden KDP ve KYB anlaşamıyor? Oysa ki bir arada olmaya mahkûmlar. Hem kendilerinin hem de bölgenin kaderi, birbirlerine nasıl davrandıklarına bağlı. Gerçekten de çözüm bulamayacakları kadar büyük bir sorun mu var? Geçmişte, ilişkilerinin bazı çok kötü dönemlerinde dahi, hatta en kanlı bıçaklı oldukları zamanlarda bile engellerin üstesinden gelebilmişlerdi. Peki, şimdi neden anlaşmazlıkları gideremiyorlar? Deneyimler bize, hem onların hem de Kürt halkının her türlü birliktelikten fayda sağladığını göstermiştir. Aksine, hem onlar hem de Kürt halkı zarar görmüştür.
Eskiden Mam Celal ve Kak Mesud uzlaşma sırasında birbirlerine karşı taviz verirdi ya da birinin diğerine taviz vermesiyle anlaşmazlıkları çözerlerdi. Ancak şimdiki KDP ve KYB farklı ve hiçbiri diğeri için taviz verecek gibi gözükmüyor. Birinin diğerine taviz vermeye hazır olmadığını görüyoruz. Şimdiki sorunların geçmişe nazaran çok daha basit olmasına rağmen, anlaşmaya varma umutları ve sorunları çözme fırsatları oldukça düşük. Bu anlaşmazlıkların devam etmesi durumunda, Kürdistan Bölgesi’nin ve statüsünün de başını yiyebilir.
Şüphesiz sorun ve anlaşmazlıkların ana nedeni iktidardır. Önceki stratejik anlaşma döneminde, Bağdat’taki Kürt payının büyük kısmının KYB’de, Kürdistan Bölgesi’nin ise KDP’de olması kararlaştırılmıştı. Ancak Kürtlerin Bağdat’taki konumunun zayıflamasıyla birlikte KYB, Kürdistan’da unutulduğunu hissediyor ve denge istiyor. KDP ise bunu reddederek karşısındakine taviz vermeye yanaşmıyor. Sonuç olarak, aralarındaki anlaşmazlıklar ve çekişmeler, kol burma ve birbirlerinin ellerini kırma girişimlerine kadar ilerledi. Kürtlerin zayıflaması ve Bağdat’tan Kürdistan Bölgesi’ne yönelik tehditler, iki taraf arasındaki çekişmenin bir sonucuydu.
Kürtler arasında stratejik anlaşma olduğu dönemde Kürtlerin konumu hangi seviyedeydi? Şimdi çekişmeler yüzünden nereye vardığını görün. Peki, hâlihazırda içinde bulunduğumuz bu zayıf konum ve bu kötü durumla, çekişmelere devam ederlerse ve birbirlerine karşı bu sert tutumlarını sürdürürlerse, dört yıl sonra Kürtler için geriye neler kalacağını bir düşünün.
Sağlıklı siyasi ilişkiler için kesinlik ve güven önemlidir. KYB ve KDP artık ne birbirlerine güveniyor ne de güveni kolayca yeniden tesis etmeye çabalıyor. Çözüm, Erbil ve Bağdat arasında bazı mevkilerin yeniden dağıtılması ve yerlerin değiştirilmesi konusunda uzlaşmaları; böylece her iki taraf da Bağdat ve Erbil arasında bir denge olduğunu hissedebilsin. Halihazırda var olan çekişmeleri çözmek için bu isabetli bir girişim olabilir. Böylece KDP, KYB’nin Bağdat’ta iktidarı kendisine karşı kullanacağından, KYB’nin de Kürdistan Bölgesi’nde iktidarın paydaşı olacağından endişe etmeyecek ve daha uzun vadeli bir anlaşmanın yolunu açacaktır.
Bunu yapmazlarsa, gelecekteki zor süreçlerin üstesinden gelemeyeceklerdir. Kürt sorununu ve Kürt sorununun imajını ve meşruiyetini kendilerine bağımlı hâle getirdikleri için, zayıflayan konumları ve zaafları, milletimizin ulusal meselelerine doğrudan yansıyacağı da unutulmamalıdır. Dolayısıyla, tüm kötülüklerine rağmen, bu geçiş dönemini atlatana kadar Güney Kürdistan’daki Kürt Siyasi Hareketi olarak adlandırdığımız bu siyasi hareketin hayatta kalması konusunda ellerini taşın altına koymalılar. Hareketin güçlü kararlılığı da KDP ile KYB’nin birlikteliğine bağlıdır.
Rudaw
BASıNDAN