2025-06-24
İran’ın bölgesel güvenlik stratejisi, vekil güçlerin caydırıcılığı ve istihbarat sistemi olmak üzere iki temel sütun üzerinde inşa edilmişti. İran yanlısı milis yapıların askerî kapasitesi ağır darbe alırken aynı süreçte Mossad, İran içindeki insan istihbaratı ağını derinleştiriyordu. İstihbarat zafiyeti içeriyi savunmayı imkânsız hâle getirdi.
CİHAT ARPACIK
İran, 1979 devriminden itibaren “devrim ihracı” ekseninde şekillenen güvenlik doktrinini, vekil güçler aracılığıyla bölgesel nüfuzun temel aracı hâline getirdi. Ancak 2025 yılı itibarıyla bu strateji ağır bir çöküş yaşıyor. İsrail’in koordineli saldırıları sonucunda Hizbullah ve diğer vekiller büyük ölçüde etkisiz hale getirildi ve nihayetinde İran doğrudan askerî hedefe dönüştürüldü. Böylece on yıllardır sürdürülen “uzaktan caydırıcılık” modeli çöktü, doğrudan müdahale dönemi başladı.
Oysa İran, devrim sonrası dönemde düşmanla doğrudan yüzleşmeyi değil onu çevreleme ve yıpratma stratejisi gütmüştü. Bu kapsamda, Lübnan’da 1982’den itibaren Hizbullah’ın inşasıyla İsrail’i güneyden baskılamaya, ABD işgali sonrası Haşdi Şabi benzeri paramiliter yapılarla Irak’ta nitelikli bir güç odağı haline gelmeye, Suriye’de 2011 sonrası iç savaşla birlikte “lojistik koridor” inşa etmeye, Yemen’de ise Husi kontrolüyle Kızıldeniz’e açılmaya çalıştı. Bu yapı, İran’ın sınırlarını ileriye taşıyarak kendi topraklarını doğrudan savaş alanı olmaktan uzak tutmasını sağladı. İran vekilleri, yalnızca savaş aracı değil, aynı zamanda bir diplomatik pazarlık enstrümanıydı. Nükleer müzakerelerde Batı’nın güvenlik algısı üzerindeki baskının da parçasıydılar. Ancak İsrail’in uzun vadeli planlaması ve teknolojik üstünlüğü bu doktrinin zaaflarını görünür kıldı.
İsrail 2024 yılında başında başlattığı saldırılarla Hizbullah’ın füze rampalarını, komuta merkezlerini hatta direkt komutanlığını hedef aldı. Savaşın başında yoğun füze saldırıları gerçekleştiren Hizbullah, kısa sürede İsrail’in hava ve sinyal istihbaratı kapasitesi karşısında etkisiz kaldı. Hizbullah, Lübnan siyasetinde de “korkulan” bir yapı olmaktan çıkarıldı ve nihayetinde artık İsrail’e karşı bir tehditten çok moral düzeyde bir sembole dönüştü.
ABD’nin istihbarî ve askerî operasyonları sonucu Haşdi Şabi’nin komuta yapısı hedef alındı. Saldırılar sonrasında, taktiksel kabiliyetleri felç oldu, ABD üslerine yönelik saldırılar sona erdi, İran’a bağlılık yerini pragmatizme bıraktı.
Suriye’de İran milis varlığı 2022 itibarıyla zaten büyük kayıplar vermişti. İsrail’in aralıklı hava saldırılarıyla Suriye’deki İran varlığının beli kırılmıştı. Rusya’nın saha önceliği hatta yer yer İsrail’in Suriye’deki İran’ı vurmasından mutlu olması bu durumun zeminin hazırlayan etkenlerden biri oldu. İç savaş sürecinde Suriye ordusunun çökmesiyle saha bu milis örgütlerce tutuluyordu. Ancak savaşın çok uzun sürmesi milislerin savaşma motivasyonunu tırpanlamıştı. 2024 biterken İran’ın, Irak üzerinden Suriye-Lübnan’a uzanan lojistik koridoru fiilen ortadan kalktı.
Vekillerin etkisizleşmesiyle İran savunması doğrudan merkezi devlet alanına çekildi. Haziran 2025’te İsrail, İran hava savunma sistemlerini aşarak, Natanz, Fordov ve Arak nükleer tesislerini, Devrim Muhafızları’nın karargâhlarını, ordunun komuta-kontrol altyapısını vurdu. Bu saldırılar, İran’ın güvenlik doktrininin dağıldığını teyit etmenin yanı sıra Tahran’ın ilk defa doğrudan merkezden savaşmak zorunda kaldığını da gösterdi.
İran Güvenlik Doktrininin Çöküşünün Nedenleri
İran’ın bölgesel güvenlik stratejisi, vekil güçlerin caydırıcılığı ve istihbarat sistemi olmak üzere iki temel sütun üzerinde inşa edilmişti. İran yanlısı milis yapıların askerî kapasitesi ağır darbe alırken, aynı süreçte Mossad İran içindeki insan istihbaratı ağını derinleştiriyordu. İstihbarat zafiyeti içeriyi savunmayı imkânsız hâle getirdi. Böylece İran, hem dış cephede kuşatıldı hem içerde sızdırılmış bir devlete dönüştü. Stratejik direnç hattı eşzamanlı olarak iki koldan kırıldı.
İran’ın sinyal istihbaratı ve siber güvenlik alanlarında ciddi açıkları vardı. Askerî altyapısı, İsrail’in yapay zekâ destekli hava taarruz sistemleri ve elektronik harp teknolojileri karşısında açıkça bocaladı, evet, ancak teknik kabiliyet eksikliğinden daha kritik olan, İran içindeki güvenlik ağlarının sızmaya açık hale gelmesiydi.
İsrail, sadece teknik istihbarat (SIGINT) ve uydu görüntüleme (IMINT) alanında değil, aynı zamanda insan istihbaratı (HUMINT) sahasında da büyük bir “başarı” elde etti.
Son saldırılardan önce, İran’ın yüksek güvenlikli tesislerine ve kritik isimlerine yönelik saldırıların koordinasyonu, içeriden sağlanan bilgi ve yönlendirmelerle mümkün oldu. Nükleer bilim insanlarına yönelik suikastlar, Tahran’daki askerî karargâhlara yapılan nokta saldırılar, yalnızca teknolojiyle açıklanamaz. Bu gelişmeler, İran güvenlik aparatının kendi içindeki parçalanma ve çözülmenin işareti. İsrail istihbaratının (özellikle Mossad’ın) Tahran bürokrasisindeki kırılganlıkları kullanarak rejimi artık sahiplenmeyen teknokratları, ordu mensuplarını ve istihbarat görevlilerini angaje edebildiği anlaşılıyor. Devrim Muhafızları’nın eski sadakati yerini güven bunalımına ve bireysel çözülmelere bıraktı ve ambargolardan yılmış orta sınıf elitler İsrail için potansiyel bilgi kaynaklarına dönüştü.
Bu kırılma artık İran’ın sadece dış tehditlere değil içeriden sızmalara karşı da savunmasız olduğunu gösteriyor ve caydırıcılığın yalnızca fiziksel değil, psikolojik zeminde de çöktüğüne işaret ediyor. HUMINT zaafı, yalnızca askerî hedeflerin değil İran rejiminin ideolojik çekirdeğinin de zayıfladığını ortaya koyan en çarpıcı gösterge. Pers mirasını toptan enkaz altında bırakabilecek bu durum, savaşın görünmeyen cephesinin, savaşın yönünü belirleyen en kritik alan olduğunun işaretlerini veriyor. Yani İran’ın bilhassa HUMINT zemininde yaşadıkları bugünkü tabloyu ortaya çıkartıyor.
HUMINT, özellikle düşman karar alıcıların iç hiyerarşilerinin ve kapalı yapılarının çözülmesinde birincil öneme sahip. Nükleer tesisin teknik şemasını uydu gösterebilir ama o şemanın güncel olup olmadığını içeriden bir mühendis söyler. İran, özellikle nükleer program ve askerî altyapısını çok katmanlı koruma çemberleriyle çevreleyen bir devlet. Bu yapı, Devrim Muhafızları, İstihbarat Bakanlığı, yerel istihbarat, Besic gibi iç içe geçmiş güvenlik duvarları, sadakat temelli kadrolaşma ile siyasal ve mezhebî filtrelemeye dayalı güvenlik kültürü ile inşa edilmişti. Bu nedenle içeriden sızma uzun yıllar boyunca düşük olasılık olarak görülmüştü. Ancak 2010’lar sonrası hem teknolojik değişim hem de toplumsal çözülme bu kapalı yapının içindeki duvarları hızla geçirgen hale getirdi.
Mossad, bu yıllardan itibaren İran’a karşı HUMINT kapasitesini aşama aşama güçlendirerek operasyonel etkisini stratejik bir silaha dönüştürdü. 2020’de, İran’ın nükleer programının kilit ismi olan Mohsen Fahrizade, Tahran’a yakın bir bölgede öldürüldü. Muhtemelen bu suikastı içeriden gelen güzergâh ve takvim bilgileriyle planlandı. Yakın dönemde Natanz ve Fordov gibi yeraltı tesislerinde de çeşitli sabotajlar gerçekleştirildi. Nihayetinde Tahran radar ağı, içeriden devre dışı bırakıldı ve İsrail hava saldırısı gerçekleşti.
Bütün bunların en temel nedeni, İsrail istihbaratının İran içinden insan kaynağı devşirmesinin kolaylaşması, ülkenin istihbarat teşkilatları arasında koordinasyon zaafı, saha ajanlarının eğitimli HUMINT uzmanı değil ideolojik sadakat temelli Besic üyeleri olmasıydı. İsrail’in HUMINT başarısı, sadece taktiksel avantajlar sağlamadı, doğrudan Tahran’ın savunma doktrininin çökmesine neden oldu. Nükleer programı gizli olmaktan çıktı, askerî koordinasyon zafiyet içine girdi, psikolojik caydırıcılığın çökmesine zemin hazırladı. Her ne kadar dış düşmana karşı İran halkının birlik olabilme kapasitesi büyük de olsa artık halk Mossad’ın her yerde olabileceğini düşünmeye başladı.
İran-İsrail savaşı, istihbaratın gölgesinde şekilleniyor ve bu savaşta İran’ın kaybettiği en önemli şeylerden biri kendi insan kaynakları üzerindeki denetimi. HUMINT alanındaki bu büyük çöküş, sadece birkaç operasyonun başarısıyla değil, bir rejimin içten içe çökmeye başlamasıyla mümkün oldu.
Bu savaşta füzelerden önce bilgiler aktı. Mevziler değil, güvenlik duvarları çöktü. Görünen o ki İran’ın asıl düşmanı dışarıda değil ve bu “düşman” artık yalnızca bir istihbarat sorunu da değil, bir sistem sorunu.
Perspektif
ORTADOĞU